Mahsusçuktan bir aşk hikayesi: Gazze

Daha yeni başladım okumaya. Yani aslında “Gazze: Mahsusçuktan bir aşk hikayesi” ile ilgili hiçbir şey yazmamalıyım henüz. Ama birkaç cümle var, içimin çok az dokunulan bir yerine dokundu o yüzden tutamadım kendimi yazıyorum. Kardeşim Murat Sabuncu’dan bu erken yazı için özür diliyorum… Şöyle yazmış Murat:

“Birazdan Gazze’ye gidiyorum. Sadece haber yapmaya edğil ama. İçime yolculuğa çıkıyorum.”

Murat, bunu sevgili’ye yazmış. Ben de defterlere yazarım. Sonraki bir ben, gelecekteki bir halimin bu cümleleri okuyup pek de fena olmayan bir hayat yaşadığını düşünmesi için. İhtiyarlığımı teselli etmek için yani:

“Birazdan Beyrut uçağına biniyorum” gibi, ya da:

“Buenos Aires’ten dönüyorum yarın. Her yerim yara”

gibi. 

Yolculukların hepsini kendimize yaparız. Ama eğer biri Gazze’ye gidiyorsa içinde bir Kudüs vardır muhakkak. İkiye bölünmüş bir Mescit El-Aksa. İçini keşfetmeye nereye gidiyorsan muhakkak orası içine benziyordur yani. Yani için artık oraya benzemiştir. Bunu, Beyrut’a gittiğim için biliyorum.

Şimdilik bu kadar. “Gazze: Mahsusçuktan bir aşk hikayesi”ni okumaya devam ediyorum. Everest Yayınları’ndan.

Önceki ve Sonraki Yazılar