Muhammed ve Obama

Muhammed, sıkışık trafikte bekliyor olduğumuz için bana uzun uzun gözlerini kısıp şüpheyle baktı. Bir komployu anlamışçasına, kimsenin görmediği bir gizli gerçeği ortaya çıkarmışçasına kısarak gözlerini sorusunu tekrar etti: “Yaaa... Soruyorum sana, Michelle Obama niye gelmedi Türkiye’ye? Hiç düşündün mü?”
Sonra da her şeyi anlamış olduğumu düşünerek başını “Yaaa... Yaaa” diyerek salladı. O meşum hakikat ortaya çıkmıştı ve fakat daha ben o meşum hakikatin ne olduğunu tahmin bile edemiyordum:
“Neden olacak? Çünkü Müslüman ülkeye geliyor ondan. Arap dünyasının analistleri de benimle aynı fikirde. Obama Müslüman dünyasına sıcaklık gösteriyor ama Michelle gelmediğine göre bu sınırlı bir sıcaklık.”
Sonra beklediğimiz trafiğe döndürdü başını ve derin anlamları olan bir es verdi. Armani gözlüğünü düzeltti ve devam etti:
“Vampir edebiyatını bilir misin?”
Dünya politikasından aniden atladığımız vampir âlemine aniden intibak edemedim:
“Nasıl yani?”
Şöyle: “Vampir dünyasında vampir senin kanını ancak sen ona kapını açarsan emebilir. Yani kapıyı çalarsa ve sen açmazsan kanını ememez.”
Muhammed yine bana döndü, gözlerini kıstı ve metaforu anlayıp anlamadığımı kontrol etti. Anlar gibiydim ki lafa girdi:
“Belki de Obama, Amerika adlı vampirin bize gösterdiği güzel yüzüdür ve sadece kapıyı açmamız için çalışıyordur.”
Muhammed otuzlu yaşlarının başında. Beyrutlu genç bir adam. Sünni Müslüman bir orta sınıf mensubu. “Lübnan politikasıyla uğraşacak kadar deli değilim” diyor ama dünya politikasına hâkim. Bölgedeki birçok insan gibi Türkiye politik hayatına daha da hâkim. Türkiye’deki yerel seçimlerin bir analizini yapsın, şaşar kalırsınız.
Obama’nın Türkiye gelişi de son günlerdeki ‘hobisi’. Kendisi bir siyasi analist ya da gazeteci değil. Bir emlakçı. Ama Muhammed diğer Ortadoğulular gibi. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu Ortadoğululuk gereği, biliyorsunuz, hepimiz, yarın dünyayı yönetmek zorunda kalırız diye bir telaşla izliyoruz politik gelişmeleri. Her ne kadar Türkiye artık bu alışkanlığını maalesef -büyük oranda bırakmış olsa da Ortadoğu’da hâlâ devam eden bir özellik bu. Özellikle de Beyrut’ta.
Evet, Obama’nın mesajı Beyrut’ta, Ortadoğu’daki siyasetlerin uzantıları ya da türevleri olan bütün siyasi gruplar tarafından alındı ve cebe kondu. Kimse iyi giden oyunu bozmamak için şüphelerini yüksek sesle dile getirmiyor ama çoğu Muhammed’in gözünü kısa kısa sözünü ettiği şüphelere sahip. Bu şüpheleri en iyi dün Beyrut gazetelerinden birinde yayımlanan bir karikatür anlatıyor. Karikatür aynı zamanda Türkiye medyasının ‘Obama-mania’sı bakımından da anlamlı.
Karikatürde Obama, Tanrı’ya dua ediyor ve şöyle diyor:
“Bush’tan sonra seçildiğim için teşekkürler Tanrım. Ne desem sevinçten deli oluyorlar!”
Sevinçten deli olduk ama Muhammed de haklı bir yandan:
“Michelle Obama niye gelmedi? Demek benim de her şeyin altında anlam buzağıları arayan Ortadoğulu bir tarafım varmış. Ben de şimdi gözlerimi kısıp Muhammed’e bakıyorum. Başımızı sallıyoruz karşılıklı:
“Tabii ki canım, başka ne anlamı olabilir ki?”
Sonra trafikte o kadar bekliyoruz ki benim aklıma başka bir ‘analiz’ geliyor. Muhammed de medyanın geçirdiği Obama histerisinden haberdar olduğu için uzun uzun anlatmak zorunda kalmıyorum ne demek istediğimi. “Belki de” diyorum, “Michelle Obama da gelse eldeki gazeteci ve yorumcular yetmeyeceği için first lady’nin gelişi mümkün olmamıştır.”
Muhammed gözlerini kısıp “Olabilir” diyor ciddiyetle. Gülüyoruz. Son derece ciddi olarak. Bölgede hep yeniden karılan kartların kanlı tarafı hep kendisine denk gelen bu insanlar hâlâ gülebiliyorlar hiç değilse.

Kaynak: Milliyet

Önceki ve Sonraki Yazılar