MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE

 

Yeryüzündeki en anlamsız sloganlarından biri YA SEV YA TERKET sözü olsa gerek.

Bir insana anneni babanı seviyor musun sorusunu sormak ne kadar anlamsızsa Türkiye'yi seviyor musun  sorusunu sormak da bana o oranda tuhaf geliyor.

Cevabı baştan belli olan bir soru çünkü... İnsan, tabiatı itibariyle doğup büyüdüğü ülkeye ve ülkenin kendisine sunmuş olduğu kültüre bağlılık hisseder. Bunun farkında olunması ya da olunmaması bu durumu değiştirmez.

12 Eylül sonrasında yurtdışına gitmek zorunda kalan ve hiç bir dini düşünceye sahip olmayan sol görüşlü bazı ateistlerin ezan sesini özlemeleri ya da şu anda bize çok gereksiz detaylar olarak görünen kültürün tabii yansıması olan geleneklerin şiddetle özlenmesi gibi...

Tabiki bu iddialarımın istisnalarının olduğuna da şüphe yok.

Etnik Milliyetçilik, Kültür Milliyetçiliği, Anadolu Milliyetçiliği, Post- Modern milliyetçilik gibi farklı kategoriler altında değerlendiribelecek olan Milliyetçilik tartışması, ucu bucağı olmayan bir konu olduğu gibi, anormal hassasiyetlere sahip olan bazı kitlelerin şimşeklerini üzerine çekme ihtimali olduğu için tehlikeli bir mayın tarlası gibi görünüyor.

Geçenlerde bir bilim adamının, Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun uzun uğraşlar sonucu yapmış olduğu Anadolu Aşiretleri ansiklopedisini aldığımda bu konu bir kez daha aklıma geldi.

Hangi “kabileden” olduğunu merak edenler için güzel bir çalışma...

Aynı çalışmayı çokça ihmal edilen bir konu olarak düşündüğüm Tarih Boyunca Anadolu'da İhtida (Sonradan Müslüman olan Hristiyan, Musevi ya da Rumlar için kullanılan bir kelime )Hareketleri başlığı altında başka bir bilim adamı yapsa ve belki de o ansiklopedinin iki katı devasa bir ansiklopedi karşımıza çıksa ne olur acaba ?

Ataları Orta Asya'dan gelen, katıksız Türk olduğuna inanan ve bu coğrafyanın tamamının kendisi gibi olduğunu vehmeden bir takım zevat bu çalışmayı yapan kişiyi linç ederdi herhalde. Ya da konu hiç gündeme getirilmeyeceği için gereksiz ansiklopediler külliyatı içinde yerini alan ve zaman içinde tozlanıp unutulan bir çalışma olarak tarihe karışırdı.

Büyük ihtimalle çok gereksiz bir çalışma olduğu konusunda onlarca yazı çıkardı. Anadolu'daki aşiret isimlerini ve onların soy-sop ve dallalarının budaklarının gündeme getirilmesi gereksiz bir çalışma olarak görülmüyorsa başka bir bilim adamının yapacağı bu çalışma da gereksiz görülmemeli diye düşünüyorum.  Ya da her iki çalışmanın da gereksiz olduğuna karar verilip artık bu tartışmaya bir son verilmeli.

Çünkü Türk ya da Yunan olmak, Bulgar yahut Boşnak olma konusunun birincil derecede önem arz eden bir konu haline gelmesi eski zamanlarda söz konusu değildi. Mesela Nüfus Mubadelesi sırasında Türkler ile Yunanlılar yer değiştirmemiş. Ortodokslar ile Müslümanlar yer değiştirmiştir. Ama şu anda biz bu olayı Türkler ile Yunanlıların yer değiştirmesi olarak algılıyoruz. (Nüfus Mubadelesi anlaşması metninde Hıristiyanlar ya da Ortodokslar ile Müslümanların yer değiştirilmesi olarak geçiyor. )

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Şer’iyye Sicil(Osmanlı Devletinde kadı defterlerine verilenad) defterlerinde kelime-i şehadet getirerek Müslüman olduğu bildirilen her kim olursa olsun herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan Müslüman toplumun içine tartışmasız bir şekilde kabul edilmiş ve kendisiyle ya da sonraki kuşaklarda gelecek olan çocuklarıyla evlilik yapılmasında herhangi bir sakınca görülmemiştir.

11. yüzyılda başlayan ve yüzyıllar içinde yavaş yavaş İslam'ı kabul eden Anadolu coğrafyası zaman içinde Müslüman bir hüviyete bürünmüştür. Hakeza, Fatih İstanbul'u fethettikten sonra Bizans'ın vatandaşı olan bazı Rumlar, Ermeniler, Romanyot Yahudileri(Karaim Musevileri) zaman içinde müslümanlaşmışlardır. Şeriyye Sicil defterlerinde baba adı Abdullah olarak geçen (genelde muhtedilerin babaları için Abdullah ismi kullanılıyordu)bir çok muhtedi hiç bir ayrımcılığa tabi tutulmamış ya da şüpheli gözlerle izlenmemiştir.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e annesinin ya da yakın dönemdeki soyundaki bir kişinin Ermeni olma ihtimali gündeme getirildiğinde, verdiği tepki beni çok şaşırtmıştı. Soyunda bir Ermeni'nin çıkmasını kendi kişiliğine yapılmış bir hakaret gibi algılamasını nasıl açıklayabiliriz ?

Türkler Anadolu'ya geldiklerinde farklı etnik kökenlerden ve farklı dinlerden oluşan Rum nüfus mozayiğiyle karşılaştılar. Anadolu etnik kökeninin farklı bir mozayik yapıya sahip olduğunun en önemli delili “Genographic projesi” dir.

Tükürükten çıkartılan DNA profililinde, araştırmanın yapıldığı ülkeler içinde en karışık etnik yapıya sahip topluluk neredeyse Türkiye çıktı.

Zaten “Genographic çalışması” yakın bir dönemi ele almazsak yani olayı 100.000 yıl gibi uzun bir perspektiften değerlendirirsek bütün insanların ortak çıkış noktasının Afrika olduğu tezini ispat eder nitelikte.

İnsanlığın atası ortak ise, 100.000 yıllık bir tarih söz konusu ise neden bu kadar uzun bir tarihin içindeki  %2'lik dilimde oluşan kültürel farklılıklara takılıp kalıyoruz?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.