Emperyalizmin oyuncağı olmak

Sivri dilli ekonomist Prof. Dr. Osman Altuğ'la yaptığımız bir röportajda, "Küresel kriz üretim ekonomisinin finansal sistemden aldığı intikamdır" demişti. Gerçekten de, yaklaşık 20 senedir finansal sistem, yani bankacılık sistemi üretim ekonomisinin üzerine çöreklenmiş, faizle, krediyle, farklı enstrümanlarla kar realizasyonu denilen şeyi unutturmuştu. Finansal sistem kar üzerine kar ederken, piyasalar ise tabirimiz doğruysa altta kalanın canı çıksın felsefesiyle perişan ediliyordu. Ve sistem tıkandı... Artık, üretmeden, para ile para kazanma devri sona erdi. İşte, bugünlerde televizyon ekranlarında artan banka ve kredi kartı reklamlarını izleyince hep bunları düşünüyoruz. Bankacılık sistemi, insanların sırtından, bol keseden kazanç devrini devam ettirmek için neredeyse tüm televizyon kanallarını reklamlarıyla işgal etmiş durumda. "Bedava... Yiyos... İçiyos... Gesiyos..." Neymiş? Bedava yiyorlarmış, içiyorlarmış, geziyorlarmış... İyi de kim ödüyor bunları?

"Saç... Saç... Saç... Saçmalama... Paranızı biriktiren kredi kartı alın"... İşte sihirli formül bu... Harcadıkça para kazandığınızı, daha çok harcama yapabileceğinizi üfürüyorlar kulağınıza. Cebinizde olmayanı harcama hürriyeti... Bol keseden dağıtılan kredi kartları ve limitleri aldığınız maaşın üç-beş katı belirlenerek sizlere sunulan borçlanma hürriyeti...

Her akşam televizyon ekranlarında bir intihar vakası, bir aile faciası, bir cinnet izliyoruz... İşsizlik cumhuriyet tarihinin en yüksek noktasına ulaştı... Sokaklarda insanlar ceplerinde beş parasız dolaşıyorlar... Belki kredi kartları var, şimdilik limitlerini zorlayarak yaşıyorlar... Son günlerde soygunlar da aldı başını gidiyor.

Televizyon ekranlarında ise kredi kartlarıyla ilgili reklamlar ise insanlara sanal bir dünyayı allayıp pullayarak yedirmeye uğraşıyor. Bu işe bir çeki düzen verilmesi gerekmiyor mu?

Nedir kredi kartı? Türkiye, çalışanlarının neredeyse yüzde 75'i asgari ücrete mahkum bir ülke. Yani, televizyon ekranlarında bangır bangır kredi kartı reklamları döndüren bankalar, sefalet ücreti bile olmayan 550 TL'lik asgari ücrete mahkum insanlara, kredi kartı satarak ve onlara harcama kapasiteleri olan bu rakamın 2-3 katı tutarında limitler belirleyerek, Türkiye'deki herkesi kendilerine borçlu hale getirmeye çalışmaktadırlar. Kredi kartıyla borç batağına düşenlerin hemen hepsinin kaderi budur. Kredi kartı yanlış bir hareket yaptığınızda namlusu size dönebilecek, bol keseden ve beleş olarak dağıtılan taşıma ruhsatlı bir silahtan başka bir şey değildir. Kredi kartları, Türkiye'de bankacılık sisteminin vatandaşın cebine koyduğu, geçim sıkıntısı çeken vatandaşa kapasitesinin üzerinde harcama yapmasını pompalayan, piminin ne zaman çekileceği belli olmayan bir el bombası gibidir...

Kredi kartları, bankacılık sisteminin bu milletin kazancına abra kadabra yöntemiyle ortak olan, aybaşında kazandıkları cebine, cüzdanına girmeden bu parayı sihirli bir yöntemle ele geçirmenin kapitalist formülüdür. Kazandıkları üç kuruş olan, bu nedenle harcama kültürleri asla gelişmeyecek milletimizi, bir çoğu yabancı olan emperyalist bankaların oyuncağı haline getirmenin yöntemidir, kredi kartı...

Kaynak: Milli Gazete

Önceki ve Sonraki Yazılar