Yetişin Dostlar, Şu Parti Beni Milletvekili Yapmadı

Sivil toplum örgütleri, devlet gibi güçlü organizmalar karşısında bireyin ekonomik ve sosyal haklarını savunan yapılanmalardır.Modern dünya sivil toplum örgütlerini yanlışın, hukuksuzluğun, haksızlığın, adaletsizliğin önlenmesinin bir sigortası olarak görmekte ve onların varlıklarını koruyup güçlendirebilmek için çeşitli kolaylıklar sağlamaktadır. Demokratik ülkelerde sivil toplum örgütleri ülkenin zenginliği kabul edilip, gücü olarak görülmektedir.

Sivil toplum örgütleri amaçları doğrultusunda faaliyet gösterdikçe mensupları ve destekçileri onları sahiplenmektedir. Bu sahiplenme de bu örgütlere güç katmaktadır. Mesela yoksullara yardım etmek üzere kurulmuş bir yardım derneği; ne kadar çok yoksula, yoksuna yardım ulaştırabilirse ve bunu da destekçilerine gösterebilirse o kadar güçlenmektedir. Aynı yardım kuruluşu kuruluş amacı dışında bir çabaya girdiğinde aynı oranda güç kaybına uğramaktadır. Veya sendikalar.

Sendikalar mensuplarının hak ve menfaatlerini korudukları müddetçe güçlenmekte ve etkin olmaktadır. Üyelerinin vermiş oldukları desteği, üyelerinin hukukunun korunması ve güçlendirilmesi için kullanmayan sendikalar, kısa zamanda güç kaybetmekte ve yok olmaktadır. Sendikalar tarihi ülkemizde eski olmamasına rağmen bunun birçok örneğini görmek mümkündür. Sivil toplum örgütleri, özellikle de sendikalar, ancak kendi dinamikleri üzerinde ayakta durabilirler, kendi dinamikleri dışındaki destekler, ancak kısa süreli destekler sağlar sonrasında yok oluşu asla önleyemez. Bunun en bilinen örneği 1970’li yıllarda kurulan 280 bin üye sayısına ulaşan MİSK’tir.  Kendi dinamikleri yerine, MHP desteğiyle ayakta duran 1980 darbesiyle birlikte bu desteği kaybedince, amacına uygun faaliyetlerde de bulunmadığı için, kısa zamanda yok olup gitti. Hâlbuki aynı dönemde var olan ve kendi dinamikleriyle ayakta durmayı beceren diğer sendikalar, bugün bile varlıklarını sürdürmektedirler.

Kuruluş amacı dışında faaliyetlere girişen bütün kurumlar kısa zamanda yozlaşmakta ve güç kaybı yaşamaktadır. Amacına uygun faaliyet gösteren bütün yapılar bedeli can da olsa, mensup bulabilmekte ve mensuplarının desteğini yitirmemektedirler. Örgütlerin yöneticilerinin dikkat etmesi gereken en önemli husus bu noktadır. Bu dikkatin kaybolduğu noktada, örgütler mensuplarının desteğini kaybetmekte ve güç kaybı yaşamaktadırlar. Bu dikkatin sorumlusu ise örgütlerin yöneticileridir.

Sivil toplum örgütü yöneticileri en önemli sınavlarını, genel ve genel mahalli idareler seçimlerinde vermekteler. Bu seçimlerde yöneticiler, kendilerine emanet edilen örgüt güçlerini daha çok, kendi menfaatlerine kullanmaya kalkışmakta bu da örgütleri amaçlarından uzaklaştırıp, güçlerini kaybetmelerine neden olmaktadır.

 12 Haziran’da ülkemizde genel seçimler yapılacak. Siyasal partiler milletvekili adaylarını belirlediler. Ülkemizdeki bazı sivil toplum örgütlerinin liderleri kendilerine yakın buldukları siyasal partilerin önünde milletvekili olabilmek için kuyruğa girdiler. Bunlardan birçoğu girdikleri kuyruktan “gaz bitti” denilerek elleri boş, geri döndüler. Şimdi dönüp mensuplarına, üyelerine “Şu parti beni milletvekili yapmadı” diye şikâyette bulunmaktalar. Bu şikâyet karşısında ise üyeleri, destekçileri bu kişilere; “Biz bu örgüte siz milletvekili olasınız diye mi üye olduk, destek verdik” demekte ve örgütlerine sadakatlerini yitirmekteler. Bu sadakat kaybı örgütlere güveni zedelemekte ve örgütlerin güç kaybına sebep olmaktadır. Bu manzarayı bugün birçok örgütte yaşamaktayız. Bunun sebebi örgütlerini, kuruluş amacı dışında kendi menfaatlerine kullanmaya kalkışan yöneticileridir. Bu cümleden ‘sivil toplum örgütü liderlerinin milletvekili olma hakları yoktur’ manası çıkarılmamalıdır. Belki bu yöneticiler, herkesten daha çok, hak sahibi de olabilirler. Bu noktada siyasal partiler kendi felsefelerine uygun, kendi programlarının gerçekleşmesine yardımcı olacak bu tür yöneticilere adaylık teklifinde bulunabilirler ve bu isimlerde bu teklifleri analarının ak sütü gibi kabul edebilirler. Ya da bu kişiler örgütlerinin gücünden bağımsız olarak, aday olmak isteyebilirler, bu herkesin olduğu gibi bu tür insanların da en tabii hakkıdır. Burada herhangi bir sorun yok. Bizim sorun olarak görüp, sorguladığımız; bu kişilerin, bu hakkı kullanmış olmaları değildir. Bu hakkı, kendilerine emanet edilen örgütün gücünü kullanarak elde etmeye çalışmalarıdır. Sorun buradadır ve de tartışılan da budur.

Medya organlarında geçen haftadan beri bu tip örgütler tartışılmakta, bu tip örgütler üzerine spekülasyonlar yürütülmektedir. Bazı örgütlerle ilgili olarak örgütün gücü, örgüt yöneticilerinin milletvekili adayı yapılıp yapılmadığıyla ölçülmeye çalışılmaktadır. Hiçbir yöneticinin kendi örgütünü bu hale sokmaya hakkı yoktur. Bu üzerinde spekülasyon yürütülüp tartışılan örgütlerin yöneticilerinin, bir diğer sıkıntılı tarafı ise; kafalarına milletvekilliğini ya da başka menfaatleri taktıkları için örgütlerinin çalışmalarını kendilerine milletvekilliği ya da başka güçler, menfaatler bahşedecek yapıların hoşuna gidecek şekilde yürütmeleridir. Bu tür anlayışta olmak, kendi örgütüne ihanet edip, örgüte destek verenlerin haklarını gasp etmektir. Bunun vebali büyüktür. Kimden helallik alacaksınız. Bu sivil toplum kuruluşları binlerce kişinin emeğiyle var olmuştur. İnsanlar bu gücü, bu örgütlere; çoluk çocuklarından çaldıkları zamanlarla, ayırdıkları paralarla kazandırmışlardır. Müslüman sorumluluğu taşıyan kişilerin, bu haklara azami dikkat göstermeleri gerekiyor.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.