Bakış Açını Değiştir

Bakış Açını Değiştir

"Ağaçların bazen boş olabileceği gerçeğini kabullenmeli ve meyve vereceği zamanı beklemeliyiz." Anton Çehov

Yıllar önce bir eğitim programı sonunda, çıkışta satılan kitabın kapağına bakıp almamıştım. Kitabın adı ve kapak resmini gördüğümde içeriği hakkında oldukça fikrim vardı! Yıllar sonra almadığım bu kitap bir şekilde elime geçti ve ben iki günde zevkle yarısını bitirdim. Sonra kitapla ilk karşılaştığımız günü düşündüm. Ve önyargılarımın hayatımın her alanında, çok çalışarak bana her zaman fayda sağlamadığını fark ettim. Aynı durum insanlar, olaylar içinde geçerliydi. ( ve bu yüzden kaçırmış olabileceğim fırsatları düşündüm ki bu başka bir yazı konusu!)

 

Enerji yasaları gereği biri ya da bir durum hakkında olumsuz düşünüyorsam aslında o olumsuzluktan bende de var demektir. Kötü diye tanımladığım durumlar bana denk geliyorsa bu da yine benimle ilgilidir. Ben de var olan içsel durumları, zannettiklerimi somut olarak görmem/yaşamam olasıdır. Kendimde olmayan bir durumu karşı tarafta görmem mümkün değildir. -Hayatında hiç yumurta görmemiş birine yumurtanın şeklini,  tadını anlatmayı düşünebiliriz.-

 

Eğer karşımıza bizi olumsuz yönde etkileyen insanlar, durumlar, olaylar oldukça fazla geliyorsa kendi içimize, inançlarımıza bir bakmamız gerekir. Bizi sınırlayan, hayatımızı kısıtlayan düşüncelerimizdir çoğu zaman. Olumsuz inançlarımızı, düşünce biçimimizi değiştirdiğimizde hayatımızdaki değişimleri de somut olarak görebiliriz. (Bilinçaltı - Theta Healing- Ruh şifası çalışmalarıyla bu değişimi sağlamak mümkündür. )

 

Müslüman olarak yaşamak, Allah’a hüsnü-zan besleyerek yaşamaktır. Başımıza gelen her durumun, her olayın bir hikmet gereği olduğunun farkına varmaktır. Olanın bizim en yüksek hayrımıza olduğunu kabul edip bu doğrultuda adım atmaktır. Allah(c.c.) ile olan ilişkimizi düzelttiğimizde diğerlerinin zaten yoluna gireceği ön kabulüne sahip olmaktır. Bunun için de çokça Kur’an okumaya vakit ayırmak gerekiyor. Hayatımızın her alanına Kur’an ışığında bakmak önem taşıyor. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir zamanda, elimizde telefonlarımız varken bunu yapmak çok da zor olmasa gerek.

Zanlar hakkında Kur’an’da geçen ayetler;

Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.' (En’am Suresi- 116 )

 

Yani insan hayatının gerçek mahiyeti ve onun nihai kaderi, vahiy meselesi, Allah ile insan arasındaki ilişki, iyi ile kötünün anlamı vb. konularda böyle zan ve tahminler, insanın manevi hakikatlerden sapmasına yol açabilir. Ayrıca keyfi davranış kurallarına ve uydurulmuş yasaklara sebebiyet verir. Bu da kendimizi kandırarak uydurma inançlar oluşturmamız demektir.

 

Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Gerçek şu ki; Allah, insanlara karşı sınırsız cömertlik göstermektedir, ancak onların çoğu şükretmezler.  (Yunus Suresi - 60)

 

Allah’a iftira edenler, yalan söyleyenler ne olacağını zannediyorlar. Yaptıklarının ortaya çıkmayacağını mı? Kendilerinden başka kimi kandırabilirler? İnsan en çok da kendini kandırır.  Oysa fark edebilseler Allah onlara karşı oldukça cömerttir. Yoklara takılıp – kıtlık, yokluk bilinci- kötü zanlara düşüyor ve şükretmiyorlar.

 

Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz. ( Necm Suresi – 28 )

İnsan kavrayışının uzanamayacağı alana ait bilgiler konusunda kötü zanda bulunmanın yarar sağlamayacağı anlatılıyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaması gerektiğinden bahsediyor.Oysa bize fayda sağlamayacak ne çok konu hakkında zanlarımız bulunuyor. Gün içinde ihtiyacımız olmayan ne kadar da çok gereksiz bilgiye ulaşarak zaman harcıyoruz.

 

Konuyla ilgili güzel bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum; Bir zamanlar dört oğlu olan bir bilge kişi varmış. Çocuklarına acele ve erken karar vermemelerini ve önyargılı olmamalarını öğretmek için onları eğitmek istemiş. Her birini sırayla uzak bir yerde bulunan ağacın yanına gidip ona bakmak için göndermiş. İlk oğlan kışın gitmiş, ikincisi İlkbaharda, üçüncüsü yazın, sonuncusu sonbaharda gitmiş. Sonra bir gün hepsini bir araya toplamış ve ne gördüklerini sormuş. İlk oğlan ağacın çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş. İkinci oğlan, “Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı” demiş. Üçüncü oğlan başka fikirdeymiş, “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir güzellik görmemiştim” demiş. Sonuncu oğlan, hepsinin de haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat taşıyor olduğunu bildirmiş.

 

Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş çünkü hepsi farklı mevsimlerde bu ağacı görmeye gitmişler. Onlara; “bir ağacı veya bir insanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra karar vermenin doğru olmadığından bahsetmiş. Ve şöyle devam etmiş; ”Hayatı ve insanları bir mevsime bakarak yargılamayın. İlk defa gördüğünüz bir insanın ya da karşılaştığınız bir durum hakkında söz söylemekte acele etmeyin. Önce anlamaya çalışın. İyi bir gözlemci olun. Hayatı analiz ederken doğru tanımlarla yolunuza devam edin. Empati yapın. Başkalarının açtığı önyargı yolundan gitmek zorunda olmadığınızı bilin!”

 

Esra Gündüz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.