Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

Şair Eyüp Cüce ile Kalemi Üzerine

 

Şiir, Gönül-Duygu-Kalem üçlüsünün müşterek dansıdır.

Eyüp CÜCE

 

Üzüm gözlüm, döneceğim diyordun,

Gönül çıkmazlara daldı dönmedin,

Deprem gibi zayıf yerimden vurdun,

Ruhum enkazlarda kaldı gelmedin.

 

Şair Eyüp Cüce ile tanışmamız kısa bir zaman önceydi.  Fakat biz bu kısa zamana büyük dostluklar sığdırdık, şiirlerine kalemine hayran kaldığım şairimizle edebiyat sohbeti yapmaya da elbette doyum olmaz.  Ben de mümkün mertebe sohbetimizi uzatmaya çalışacağım elbette.

 

 

Önce kendisi hakkında bilgi edinelim.  İzmit Aslanbey doğumlu olan Şair Cüce, Liseyi İzmit Mimar lisesinde okudu. 2007 yılında memuriyetten emekli oldu. İki çocuk babası olan Şairimiz BAYŞAD’ın kurucu üyeleri arasındadır. Şiir programları,  TV programları yapmış, edebiyata dair farklı etkinlikler düzenleyerek ortaokuldan beri sımsıkı sarıldığı şiirlerini “Canı Sağolsun” ve Sağır Eden Sessizlik” isimli iki eserle okurlarına ulaştırmıştır. Halen Kocaeli’nde yaşayan şairimiz, bilgilerini şairlik yolunda ilerlemeye gayret edenlerle paylaşmakta, farklı türlerde yazdığı şiirlerle de kendisine hayran bırakmaktadır.

 

 

Evet, sohbetimizle kendisini daha yakından tanıyacağımıza inanıyorum.

 

“Hoş geldiniz Eyüp Hocam, öncelikle kırmadığınız için teşekkür ediyorum. Ve elbette şairimize ilk sorum sizce şiir nedir oluyor. Şiir sizin hayatınızın neresindedir?”


-Hoş bulduk Sayın Kabadayı… Önce nezaketinizden dolayı teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum. Şiir nedir? Şiir statik bir olgu olmadığından, tarifi veya izahı da herkese göre değişir. Bir noktada şiir de aşk gibidir. Dünya üzerinde yaşayan sekiz milyara yakın insanın -söylenen rakam bu-  her biri ayrı bir cevap verir bu soruya; Ben, Gönül-Duygu-Kalem üçlüsünün müşterek dansı diyorum. Şiir annelerimizin, ninelerimizin ta beşikteyken kulağımıza mırıldandığı kafiyeli ninnilerden başlıyor. Yani büyüklerimiz “Dandini dandini dastana, danalar girmiş bostana” ile hayatımıza kafiye dediğimiz ses uyumunu ilk defa ninniyle sokmuşlar sağ olsunlar.


Şiir benim hayatımın en önemli yapı taşıdır desem abartmış olmam. Böyle de devam edecek.

 

 

“Her zaman söylerim bazen isim bizden önce gider ve bizi yönlendirir. Öyle ki yapmak istemediklerimizi yaptırdığı, istediklerimizi engellediği bile olur. Peki, Eyüp Cüce olmak zor mu?”

 


-Gerek şiir, gerek hayatın diğer alanlarında mutmain -kanaatkâr- olabilmeyi başarmaktır Eyüp Cüce olmak. Adını almakla bahtiyar olduğum sabrın timsali Hz. Eyüp gibi olmak değilse de, asla en küçük isyana düşmeden hayata sarılabilmektir Eyüp Cüce olmak. Ben her nefes şükrediyorum.

 

 

“Mütevazı kişiliğiniz altında derin bilgi, çekilmiş çileler, yaşanmış anılar, susulmuş sırlar gizli. İlkokuldan ortaokula gitmek için her gün yaklaşık yirmi kilometre yürümeniz bu bilgilerin, çilelerin, anıların temeli olmalı. Şartlar değiştikçe düşünceler değişir mi hocam? Eyüp Cüce aynı olaya on yıl sonra da aynı tepkiyi mi verir?”

 


-Şartlar değiştikçe “Değişmeye müsait bünyelerde” tepkiler de değişir belki; ama bende değişmedi, değişmeyecek de. Bugün de olsa o yolu yürürken hissettiklerim aynı olurdu.

 

“Hece ustası olarak aşk, hiciv, özlem, divan,  ayrılık, vatan sevgisi konularında şiirleriniz var. Bunların yanı sıra beyitleriniz ve ilk kez sizden duyduğum ZeMahşer tarzı tabiri caizse her yiğidin harcı olmayan şiirleriniz de mevcut. Manzum fıkralarınız olduğunu ikinci eserinizde öğrendim. Şiirde başarının ilim ve çalışmakla olduğunu ilhamla devam ettiğini düşünüyorum. Siz ne dersiniz?”


-Buna benzer bir soruyu Kocaeli Üniversitesindeki bir panelde sormuşlardı. Şiirde kimi “ilhama” sarılır, kimi de benim gibi “Elhama” sarılır. Kalem elime geldiğinde besmeleyi çekiyorum, şiir bittiğinde de, Mevlâ ne verdiyse “Elhamdülillah” diyorum.  Kısaca, birkaç satır yazabilmek için İLHAM AMCA veya ESİN TEYZE’yi -Bu benzetme şahsıma aittir, hoş görüle- bekleyecek kadar çok zaman israf etmiyorum, hamdolsun. ZeMahşer şiir tarzını burada hakkıyla anlatabileceğimi sanmıyorum. Şu kadarını söylemeliyim ki, şair, bestekâr ve yorumcu dostum, kardeşim Osman ÖZTUNÇ’un bulup geliştirdiği bu muhteşem akım yakın tarihte görüleceği gibi hece şiirine yeni bir ses, yeni bir nefes olacaktır.

 

“Şu arada baş kâbus, öz hali feci nâsın,

Şuarada başka bu, söz halife cinasın

Tam cinasa örnek verdiğiniz bu iki mısranızın yazım öykünüzü rica etsem bizimle paylaşır mısınız?”


-Bu soru için ayrıca çok teşekkür ederim. CİNAS dendiğinde ülkemizde pek çok usta vardır. İsimlerini tek tek zikredemesem de Sayın Ekrem Yalbuz ağabeyi bu sanatın mihmandarlarından sayarım. Şahsi özelliklerimdendir ki, şiir veya herhangi bir yeniliğe girdiğimde, o dalda en iyisini verene kadar ısrar ederim. Yukarıdaki beyitte de “Bugüne kadar yapılmamış olan “Tam mısra cinası” yapmaya çalıştım. Sağ olsunlar Ekrem Yalbuz hocam da “Bugüne kadar böylesi yapılmamıştı” diyerek tescil buyurdular.

 

“Eyüp Cüce’nin şiirlerinde bir ‘Üzüm Gözlü’ sezdim, ilham veren… Okudukça okurun da anladığı, gizemli ilham perisi size oldukça şiir yazdırmış.  Eyüp Hocam, ilhama değil Elhama sığınırım dediniz, Elham, sık sık kapınızı çalar mı, pencereden bakıp kaçar mı?”


- Merhum Abdürrahim Karakoç ustanın “Mihriban’ı, sayın Sezai Karakoç’un Mona Roza’sı neyse benim Üzüm Gözlü karakterim de odur. Kimliğinden ziyade kalemime döktükleri önemli olmalıdır Üzüm Gözlü tiplemesinin...

 

“Her duruma birkaç mısra ile cevap verebilen ender şahıslardansınız. Bunu ozanlara mal ederler genellikle. Bir müzik aleti çalmayı hiç düşündünüz mü?”

-Bağlamaya ilgim ve yoğun sevgim var. Kendi kendimi kandıracak kadar hatta dinleyenlere “Yahu, bize eziyet ediyorsun, bari bağlamaya eziyet etme”  dedirtecek kadar çalıyorum.

 

“BAYŞAD’IN kurucu üyelerindensiniz. Derneğiniz hakkında bilgi alabilir miyiz?”
BAYŞAD adından da anlaşılacağı gibi Bağımsız bir dernektir. Seneler evvelinde şiirle yolları kesişen üç delinin -H.Osman Saraç, Feryadi ve ben- “Şiir de şiir” diye yırtınmalarına, şair-yazar-gazeteci ve siyasetçi  ağabeyimiz Aslan Koyuncu’nun teşvikleriyle kurulmuş, her geçen gün üzerine koyarak büyüyen bir dernek ve yayınevidir.  Kurucu üyesi olduğum bu derneğin halen birçok ilde şubesi ve temsilciliği mevcuttur. Son olarak yavru vatan Kıbrıs’ta temsilcilik açmıştır.

(Fotograf;Şair Eyüp CÜCE, BAYŞAD Başkanı Şair-Gazeteci Osman SARAÇ )

 

“Ne güzel, böyle sadece adıyla kalmayan dernekler bizleri çok mutlu ediyor. Çalışmalarınızı gıpta ile takip ediyorum. Buradan Sayın Osman Saraç Başkanıma Feryadi Bey’e de selam olsun diyelim. Bu yıl çıkardığınız ve benim de naçizane birkaç şiirimle katıldığım Bayan Şairler Antoloji hakkında da dilerseniz okurlarımızı bilgilendirelim.”


-BAYŞAD olarak daha önce de dört ayrı antoloji yapmıştık. BAYAN ŞAİRLER ANTOLOJİSİ fikri biraz bayan şairlerimize ışık olmak, biraz değişik bir çalışma yapmak ve biraz da kitap çıkartacak durumda olmayan şiir sevdalısı arkadaşlara üç-beş sayfayla da olsa imkân sunmak için yaptığımız çok güzel bir çalışma oldu. Bu fikre BAYŞAD Genel Bşk. Hafız Osman Saraç önceki antoloji çalışmalarımızdaki sıkıntıları hatırlayıp çok da haklı olarak soğuk bakmıştı. Sağ olsun, ısrarlarım karşısında tüm sorumluluğu bana yıkıp onay verdi. Hatırlarsanız, konuyla ilgili ilk aradıklarımdan biri de sizsiniz. Antolojimiz, katılımcı tüm dostların ve antolojiyi gören herkesin büyük beğenisini kazandı.

 

“Eyüp Cüce, dinlemeyi mi konuşmayı mı sever? Bir günü nasıl geçer? İnsanlarda en sevdiği ve sevmediği noktalar nelerdir? Kolay mı sever, zor mu alışır? Eyüp Cüce sizin gözünüzden nasıl biridir?”


-İlk defa böyle bir soruyla karşılaştım. Çok dinleyip az konuşan biriyim. Günüm genellikle okumak ve yazmakla geçiyor. Şiirlerin yanı sıra romana başladım.  Bu konuda çok tecrübeli olan sizin gibi dostların teşviklerini inkâr edemem. İnsanlarda önce vefa ararım. İhanetin en masumuna dahi tahammülsüzüm. Zoru severim. Ve yapmaya çalışırım. Benim gözümde Eyüp Cüce’yi anlatmak zor tabi…  Kibir ve ukalalıktan Allah’a sığınarak derim ki: Eyüp Cüce “Mutlu ettiği nispette mutlu olmayı prensip edinen bir fanidir Eyüp Cüce, hepsi bu”

 

“Şairin ruhu yaşlanmaz, siz geceleri saymadınız 27 yaşında kaldınız. Sizce insanı ne yaşlandırır hocam? Düşünce mi, aşk mı, dert mi, insanlar mı?”



-Anadolu’muzda çok sevdiğim bir söz vardır. “Duvarı nem, adamı gam yıkar” 27 yaşında kaldığımı söylememden gamsız olduğum anlamı çıkarılmasın. İçime doğrudur efkârımız…  Derler ki “Derdini dostuna da düşmanına da söyleme. Dostun üzülür, düşmanın sevinir”

 

“Bir kelime yarışmasına katıldığınızı görünce izledim ve gurur duydum. Oradaki başarınızın şiir yazmak için gereken engin kelime haznenizden ve araştırmacı kimliğinizden geldiğini düşündüm. Yine mi yanıldım?”


-O yarışma, katıldığım ve başarısız olduğum belki de tek yarışmadır. Siz başarılı saymışsınız, teşekkür ederim. Araştırmacı bir karaktere sahip olduğum doğrudur. Bunu da en çok vefa için yaparım. Mesela, güzel bir dörtlük duydum, bu dörtlüğün sahibini bulmak, öğrenmek için kimsenin ayırmadığı kadar zaman ayırırım.

 

“Frederic Amiel demiş ki ‘Gerçekten mutlu olanlar, iyi insanlardır. Bu söze katılıyor musunuz?”


-Fazlasıyla değişken bir kavram bu. İnsanlık tarihine baktığımızda ibretle görürüz ki Firavun da mutluydu, Musa peygamber de… Nemrut da mutluydu, İbrahim peygamber de… İyi insan olmak için mutluluk ölçü değil bence.

 

“Bundan sonraki projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?”


-Dünya malında hiç gözüm olmadı, olmayacak da. Eşim ve iki oğlumla olabildiğince sakin bir hayat yaşıyorum. En büyük projem iki oğlumun evlenmesi. Galiba akranlarım gibi dede olmak istiyorum. Bir de bitmek üzere olan romanım ve son bir şiir kitabımı okuyucunun huzuruna getirmek…

(Şair Eyüp CÜCE, üstad Yavuz Bülent BAKİLER ve H.Osman SARAÇ ile)

“İnşallah diyelim o halde Eyüp hocam. Sizi daha fazla yormak istemiyorum, okurlarımıza iletmek istediğiniz her hangi bir husus var mı?”


-Eski bir şiirimden bir dörtlükle selamlıyorum okuyucularınızı…
“Üç-beş mutlu günüm çekildi forsa,
Suya döktüm geri kalan ne varsa…
Cüce kaptan nerde diyen olursa,
Gitti deyin gerçek yâre, bismillah,
Bismillah ey gönül! Vira bismillah”

 

“Fırından yeni çıkmış şiirlerinizden birini okurlarımızla paylaşmanızı istesem olur mu?”


-Okurlarımız yeterince yoruldu sanıyorum. Bir şiir değil; ama bir dörtlük sunmak isterim.

Karanlıkta yolunu arayan beyinlere,
Kalemiyle yakmıştır kandili Kabadayı …
Kapatmıştır kalbini nefretlere, kinlere,
Cüce için her zaman can dili Kabadayı…


 

“Çok naziksiniz, çok teşekkür ederim. Keşke cevap verecek kadar usta bir şair olsaydım. Vakit ayırdığınız için teşekkür ediyor, şiir gibi bir yaşam diliyorum. Ömrünüz uzun olsun.”


- Ben de bu doyumsuz sohbet için çok teşekkür ediyorum. Size ve şahsınızda tüm okuyuculara en derin sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.
Allah c.c. yâr ve yardımcınız olsun.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.