Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

UMUT AŞINIZ VAR MI?

 

Yıllar önce izlediğim -adını anımsayamadığım bir komedi filminde- gemi kazasında hafızasını kaybeden adam hipnotize edilmişti.

“Geçmişi düşün… Geçmişi… Hatırla… Suyun içindesin. Masmavi… Sular…”  Adam yayıldığı koltuktan toparlanıp heyecanla cevapladı: “Hatırlıyorum… Hatırlıyorum… Bir leğenin içindeyim, Sular… Annem beni yıkıyor!” Hipnozcu aslında başarılı iş çıkardığı için sevinmeli lakin sinirden tabiri caizse kükrüyor; “O kadar da geçmişe demedik be adam!”

Hepimiz zaman zaman geçmişi anımsarız. Geçmişin geleceğin aynası olduğuna dem vururuz. “Ah, eski günler…” diye özlemle başlayan cümleleriniz çoğaldıysa ya çok yaşlandınız ya eskisi kadar hareketli değilsiniz ya da gerçekten çok şey değişti. Kim bilir şu anda kaçınız çocukluğuna dönmek istiyor?

Çocukluk diyorum çünkü o ne gençliğe benzer ne yetişkinliğe… Gençlikte hevesle büyümek var, anlamak var, duygusallık, ilk aşk var, iş kaygısı, hayaller var, gelecek korkusu, zorluk var. Yetişkinlikte sorumluluklar, hayal kırıklıkları var, geçim derdi, yetişmeyen zaman var. Ama çocukluk öyle mi? Masumiyet var, özgürlük var, küçük şeylerden mutlu olmak var. Çocuğun asıl işi olan oyunun tadını zaman kaygısı yaşamadan çıkarmak var, herkes tarafından sevilmek var, yarın için umut var.

 

çocuklar ile ilgili görsel sonucu

Zaman değişti…

Yazık ki insan çocuk sahibi olmaya, yetiştirmeye korkuyor.

Artık “çocuk” deyince, vahşet, dayak, kan, acı, ölüm, zulüm, tecavüz geliyor akla…

Haber seyretmeye korkuyoruz, dayanamıyoruz. Dilimizde yürekten ve gözyaşıyla gelen alışkın olmadığımız beddualar dolaşıyor. Savunmasız bedenlere yapılan işkencelere akıl sır erdiremiyor, bakmaya cesaret edemiyor, gözlerimizi kahrederek kapatıyoruz.

Ne çok masumun kayboluşunu, yok oluşunu, yaşarken ölüşünü seyrettik. Elimizden duadan başka bir şeyin gelmediği zamanlarda kahrolduk, uykularımız kaçtı, insanlara, insanlığa güvenimiz azaldı. “Niçin ve ne zaman bu durumlara geldik?” diye sorduk birbirimize. Toplumdaki yılgınlıkla birlikte umutlarımızdan her geçen gün bir parça bölüp attık.

 

çocuklar ile ilgili görsel sonucu

Ateşin düştüğü yeri yaktığını zaten bilmiyor muyduk? Kendi evinin yanmadığını öğrendiğinde şükür dediği için ömür boyu tövbe eden muhteremi örnek alarak yanmadık mı? Çaresizliğin her boyutuyla içten içe çökerken “Nasıl kıydılar, nasıl yaptılar?” diye diye susmayı öğrenmedik mi?

 “Artık” çocuk deyince menfaati için merhametsiz, gözü dönmüş canavarlar geliyor akla. Dünyaya gelmemesi gerektiğinde hem fikir olduklarımız…

Büyüdük…

Bizim güzel anımsadığımız çocukluğumuzun her çocuğa nasip olmayacağını anladık. Endişelerimiz boyumuzu aştı. Şimdiki nesil bizim kadar şanslı mı bilemiyorum.

…Geçmişi özledik.

Hipnoza falan gerek yok, düşünün; geçmişi hatırlayın, korkmayın; çocuktunuz, mutluydunuz, umutluydunuz. Artık ne komedi filmi ne de gülme... Büyüdük ve öğrendik; Korunmaya değer en değerli varlıklar: Çocuklar…

çocuğuna çiçek uzatan anne ile ilgili görsel sonucu

Onlara umut aşılayın, her şeyin güzel olacağına inandırın; çünkü -önce hayallerin öldüğünü- herkes bilir.

Umut aşınız var mı? Olmalı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.