Biraz daha gecikirse İsrail, özrünün anlamı kalmayacak

Öyle hemen tepesi atanlardan değilimdir ben; küçük yaşlarda aldığım terbiyenin sonucudur sanıyorum, bir yanlış yaptığımda da özür dilemekten hiç çekinmem. 'Uygarca davranış biçimi' olduğuna inandığım bu kişisel özelliklerimin hiçbir zararını görmedim bugüne kadar...

Uygarlığı ister 'din' ister 'kültür' ile irtibatlayın, fark etmez, uygar insan (toplum ve devlet de) yanlış yapmamaya çabalar, yanlışa düştüğünde özür dilemekten kaçınmaz. Bazı uygarlıklar bunu daha aşırıya vardırmışlardır: Kimi 'özeleştiri' yapmaya zorlar yanlışa düşeni, kimi ise 'harakiri' tarzı daha keskin arınma yollarına başvurulmasını bekler...

'Mavi Marmara' olayından sonra İsrail'in takındığı tavır beni bundan dolayı şaşırttı, şaşırtmaya da devam ediyor. İsrail'in bir 'uygarlığa uyum' sorunu olduğu belli. Uluslararası sularda 'barışçı' amaçla seyreden bir gemiye saldırdı İsrailli askerler, dokuz can aldılar; bundan dolayı kendilerinden beklenen bir 'kuru özür' ve İsrail hükümeti bu basit jestten bile kaçınıyor...

Türkiye'nin dostluğunun ikame edilemez olduğunu bildiği, düşmanca tavrın çıkarlarına aykırı olduğunu görebildiği, sergilenen tavır her yaptıklarını mazur görmeye hazır dünyanın dört bir tarafındaki İsrail-dostlarını bile utanca sevk ettiği halde...

Direniyor İsrail... Kendilerinden beklenenin 'özür dilemek' olduğunu bildikleri halde geldikleri İsviçre'deki görüşmelerde, İsrailli diplomatlar, "Özür dilemeyiz" diye masadan kalkabiliyor. Galiba özür dileyecek ve bunun gereği olarak tazminat ödemeye de yanaşacaklarmış, ama müdahalelerinin kötü niyetli olmadığının Türkiye tarafından kabulünü istiyorlarmış...

İyi de, uluslararası sularda seyreden bir gemiye 'kötü niyet' ile saldırmadıysa İsrailli askerler, dokuz insanımız hayatını neden kaybetti?

'Kötü niyetli' bir saldırıydı Mavi Marmara'ya yapılan, çünkü Gazze halkına 'kötü niyetle' konulmuş bir ambargonun devamını sağlamak için girişilmişti. İsrail'in egemenlik alanı dışında kalan Gazze'de yaşayan Filistinliler'in açlığa, hastalığa, hatta ölüme mahkum edilmek istenmesi 'kötü niyetli' bir uygulamadır.

Yarınlarda İsrail, o eylemi sebebiyle de Filistinliler'den özür dilemek zorunda kalacak...

İsrail, Avrupa tarihinin en kara sayfalarını teşkil eden kıyımlara uğramış insanların yurdudur; bunu biliyoruz. Yalnız İkinci Dünya Savaşı sırasında değil, Orta çağlardan itibaren sürekli kitle kıyımı (pogrom) yaşadı Avrupalı Yahudiler. Yaşadıkları topraklarda yaşayamaz hale getirildiler, dinlerini değiştirmek veya göçetmek tercihleriyle karşı karşıya bırakıldılar.

Avrupa tarihi Yahudi kanıyla sulanmış bir tarihtir.

İsrail bu gerçek üzerine politikalar üretiyor ve insanlığın kendilerine sürekli 'özür borcu' olduğu düşüncesiyle hareket ediyor. İsrailli ve İsrailli olmayan Yahudiler'in refleksleri de bu tarihi gerçek üzerine oturuyor.

Unuttukları şu: Yahudi kıyımı günahını işleyenler arasında bizler yokuz. Türkiye de yok, İslâm coğrafyasında yaşayan toplumlar da... Tarih bir yol göstericiyse, Yahudiler'in Türkiye'ye 'teşekkür borcu' olduğundan söz edilebilir ancak.

Özür dilemede zorlanmanın, İsrail için, Türkiye söz konusu olduğunda hiçbir reel gerekçesi bulunmuyor. İsrail askerlerinin öldürdüğü dokuz Türk için İsrail hükümeti 'özür' dilediğinde, biz bunu, "Geçmişteki iyi davranışlarınız için teşekkür ederiz" mesajı olarak anlamaya da hazırız.

Önceki ve Sonraki Yazılar