Hakkı ERÇETİN

Hakkı ERÇETİN

Ak Hasetlik

 

 

 

İnsanoğlu fıtratı gereği iyilikleri ve kötülükleri de bünyesinde bulundurmaktadır. Masum olarak kabul edilen çocuk dönemini müteakip yani akil baliğ olması itibariyle sorumluluğu başlar ve asıl görevi de bünyesinde bulunan iyilikleri öne çıkarıp kötülükleri baskılamaktır.

 

Ahlak denilen olgu da bunun için gereklidir. Kaynağı ne olursa olsun insanoğlu bir ahlaka sahip olmalıdır. Bizim inancımıza göre üstün ahlak ancak Allah'a iman etmek ve salih amel işlemekle elde edilmektedir.

 

Hiç kimse ila ebed masum ve günahsız değildir. Bizi biz yapan ve olgunlaştıran şey yaptığımız hataların farkına varıp bunları mümkün olduğunca tekrar etmemektir. Çünkü fıtratımız gereği hiç hata yapmamak veya günah işlememek mümkün değildir.

 

En masum olduğumuz çocukluk dönemimizi bir hatırlayalım. Aynı ana ve babadan olan kardeşlerimizle olan ilişkilerimizi göz önüne alalım. Mesela, çok sevdiğimiz bir yiyeceği paylaştığımız zaman büyük olan ne yapıp edip küçük olanın elinden almaya çalışmıştır. Bu yiyecek olabilir, oyuncak veya herhangi bir şey olabilir. Bu dediğimi çocukluğunda yapmamış olan yok gibidir. Biz en yakınımıza karşı bile tamahkarlık ve hasetlik yapabiliyorsak başkasına ne yaparız artık siz düşünün. İşte ahlak dediğimiz olgu bu duyguları beraberindeki hareketleri engellemek için vardır.

 

Rahmetli nineciğimin çocukluğumda sık sık anlattığı bir hikaye vardı. Hikaye bu ya, Adem peygamber cennetten kovulup dünyaya sürgün edilmiştir. Sonrasında tevbesi kabul edilip dünyada yaşamaya devam etmiştir. Koskoca dünya Adem babamızla Havva anamızın idi. Allah bir gün Cebraile emir buyurur ve Adem peygambere gidip bundan sonra dünyanın yarısının kendine ait olduğunu söylemesini ister. Bunun üzerine Cebrail Adem peygambere gelip "Bundan böyle dünyanın yarısı benimdir" der. Adem peygamber bunu kabul eder ve bölgelerini belli etmek için bir yere bir sınır taşı koyarlar. Taşın yukarısı Cebrail'in, aşağısı da Adem'indir. Adem peygamber sabah geçerken bu sınır taşını birkaç metre öte atarmış. Böylece kendine ait alanı genişletirmiş. Hikaye bu ya, Cebrail de aynı şekilde davranırmış. Bir gün Adem taşın yerini değiştirirken Cebrail gelmiş ve niye böyle yapıyorsun diyerekten kavgaya tutuşmuşlar. Kavga esnasında yerde yuvarlanırken bile Adem peygamber ayağı ile sınır taşını öteye itmeye çalışırmış. Yani kavga bittiğinde taşın yeri burasıydı deyip birkaç metre daha fazla yere sahip olmayı düşünürmüş. Nineciğim derdi ki; "İşte böyle evlatçığım, insanın hamurunda sahip olma hırsı ve tamahkarlık vardır. Dünyayı ona verseler gene de gözü doymaz ve daha fazlasını ister. Onun için elindeki helale kanaat etmek ve açgözlülük yapmamak büyük fazilettir."

 

İnsanoğlunun yapısındaki bu tamahkarlık ve sahip olma hırsı beraberinde hasetlik gibi diğer kötü hasletleri de getirir. Tamahkar olan birisi aynı zamanda haset te olmak zorundadır. Kendisinde olmayan bir şeyin başkasında olmasına katlanamaz. Bende yoksa onda da olmasın diyerek hasetlik eder. Bu açıdan hasetlik şahsın kendisine verdiği zararla birlikte sosyal doku açısından da oldukça tehlikeli bir haslettir. Giderilmesi de o derece elzemdir.

 

Hasetlik tabirini yumuşatan ona çok hoş bir mana yükleyen bir tabire rastladım ve onu da sizlerle paylaşmak istedim. Bu tabir "ak hasetlik"tir. Bu tabiri bir televizyon programında duydum. Rusya'da bulunan Çuvaşistan özerk bölgesi ile ilgili bir programdı. Çuvaşlar bilindiği gibi akraba Türk boylarındandır ancak hristiyan bir topluluktur. Bu Çuvaşistan bölgesinde az sayıda da müslüman Tatar köyü bulunmaktadır. Programda bu Tatar köylerinden birinin imamı veya muhtarı ile görüşülüyordu. Bu görüşmede programın spikeri Tatar şahsa ırk olarak akraba ancak din olarak farklı bir toplum içinde yaşamak zor olmuyor mu diye sordu. Bu şahıs ta şöyle cevap verdi; "Öncelikle bu yerler bizim atalarımızın toprağıdır. Yüzyıllardır burada yaşamaktayız. Biz Müslüman Tatar toplumu olarak dini ve örfi değerlerimize sahip çıkarız ve bunları yaşatmak için de her şeyi yaparız. Ayrıca bizim toplumda çok güzel bir hasletimiz vardır. Biz buna "ak hasetlik" diyoruz. Hasetlik bildiğiniz gibi "Bende yoksa ötekinde de olmasın" demektir. Biz buna "kara hasetlik" diyoruz. Oysa bizim buradaki cemaatimizde "Bende varsa komşumda da veya ötekinde de olsun" anlayışı vardır. İşte biz buna "ak hasetlik" diyoruz. Bu haslet bizde olduğu sürece Allah'ın izniyle hiç kimse bizlere fenalık yapamaz. Biz bu hasletimizle yaşadığımız çevrede her zaman güçlü olduk ve olmaya da devam edeceğiz inşallah."

 

Ben de bu tabiri duyunca çok beğendim ve "hay ağzına sağlık, ömrüne bereket" dedim. Ne güzel bir tabir değil mi? Ak hasetlik…

 

İlla ki hasetlik yapacaksak bu ak hasetlik olsun inşallah.

 

 

Not: Sudan ve Somali'deki yetimler için hazırladığımız 3 dilde (Arapça-Türkçe-İngilizce) Nasreddin Hoca fıkraları kitabımız basılarak dağıtımı yapıldı. Afrikaya gönderilen miktar kadar da çevremizde dağıtımı yapıldı. Bu hayır projesinde emeği olan Kadir ve Kenan kardeşlerime buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Aşağıdaki linkte kitabın görselleri ve örnek metinleri yer almaktadır. Bu kitabı hediye ve/veya promosyon olarak dağıtmak isteyen olursa benimle hercetin39@gmail.com adresi üzerinden irtibat kurabilir.

 

http://tugrakeshhe.blogcu.com/nasreddin-hoca/19822636

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.