Hakkı ERÇETİN

Hakkı ERÇETİN

Ünvan,İman,Hayat

Geçenlerde dostlardan biriyle bir kafede oturmuş sohbet ediyorduk. Laf dönüp dolaşıp bir akademisyene geldi. İsmini hatırlamadığım bu şahıs bir televizyon programında sahip olduğu akademik ünvanının ahirette de geçerli olacağı veya en azından olması gerektiği iddiasını savunuyordu.

Buna gerekçe olarak ta bu ünvanı elde etme sürecinde yaşadığı zorluklardan dem vuruyor ve bunların neticesi olarak ünvanının devam etmesi gerektiğini öne sürüyordu. Efendim, bunca yıl mürekkep yalamış dirsek çürütmüş birisi olarak nasıl olur da sıradan birisiyle aynı konuma gelirmiş miş!! Bunun büyük bir adaletsizlik olacağını da ilave ediyordu.

Ancak bu akademik ünvan sahibi muhteremin kaçırdığı çok basit fakat önemli bir husus var. Dünyada sahip olduğumuz her şey bir imtihan konusudur ve bizler bu imtihanı başarıyla verirsek ahiret kazanımlarımız da ona göre şekillenmektedir. Yani, bizim inancımıza göre dünya ahiretin tarlasıdır. Bu tarlaya ektiğimizi ahirette biçeceğiz. Ahiretin formatı farklı. Oradaki ünvan ve nimetler tam olarak Allah'ın ilmi ve tasarrufundadır. Ancak Allah'ın bize bildirdiği kadarını bilmekteyiz. Oradaki ünvan ve sıfatlar çok daha güzel ve önemli olabilir, nereden bilebilirsin ki!

Bu konu üzerine sohbet derinleşmiş giderken kafede nargile közü servisi yapan bir çalışan önümüzde durdu. Bizim konuştuğumuz konudan habersizdi tabii ki. Dostum ona dönerek ve konuştuğumuz hususa istinaden; "Galip aga, Allah sana ahirette de köz dağıtma işi verirse ne yaparsın?" diye sordu.

Galip aga öyle akademik ünvanı olmayan gariban bir işçi ancak bu soruya verdiği cevap ilginçti. Dedi ki; "Eğer bu görev Allah'tan geliyorsa başım üstünde yeri vardır. Çünkü o adildir. Köz deyince akla ateş, ateş deyince de cehennem geliyor. Ancak cehennemde bile olsa ateş dağıtma görevini Allah bana verirse bu cehennemde azap çekeceğim manasına gelmez. Görevli olduğuma göre bir çeşit zebani olmuş olurum ama cehennemin azabı bana dokunmaz Allah'ın izniyle".

Bu cevap hepimizi şaşırtmıştı. Sağlam iman dedikleri bu olsa gerek. Hayatı okumaya devam edelim. Okuduğumuzu anlayıp ona göre hareket edersek salt ünvanın pek önemi kalmıyor gibi geliyor.

 

 

Bir dostum uzun bir aradan sonra memleketini ziyarete gittiğinden bahsediyordu. Eski mahallesinin girişinde roman tabir edilen çingene bir tanıdık denk gelir. Onunla karşılaşınca aralarında şöyle bir konuşma geçer;

-Hoş geldin be Kemal

-Hoş bulduk İbrahim aga

-Nasılsın be kardeş? Uzun zamandır görünmüyordun!

-Ne olsun be İbrahim aga, hayat meşgalesi işte, uğraşıp duruyoruz ama şükür iyiyiz. Sen nasılsın?

-Hayattayız be Kemal kardeşim yaşıyoruz ama bizimki "HATIRASIZ HAYAT".

Hatırasız hayat! Ne çarpıcı bir ifade değil mi? Yaşıyorsun ama hatıra yok. Hay ağzına sağlık be şoparım!

Hepimiz bir şekilde hayatımızı devam ettiriyoruz ancak dönüp bakmakta bir fayda var. Hayatımız hatıralı mı yoksa hatırasız mı?

Mevlam cümlemizi hatırasız bir hayat sürmekten muhafaza buyursun inşallah.

 

 

hercetin39@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.