Hüseyin DERVİŞOĞLU

Hüseyin DERVİŞOĞLU

ERTUĞRUL 1890

Son zamanların en çok merak edilen filmlerinden birisi olan Ertuğrul 1890, Türkiye ve Japonya ülkelerinin ilk ortak yapımı olarak sinema tarihimize de geçecek olan bir film.

1887 yılında Japon heyetinin İstanbul’a gelmesinden sonra Osmanlı’da gemileri Ertuğrul’u Japonya’ya gönderir. Fakat Ertuğrul gemisi Japonya’dan geri dönerken kayalara çarpar ve gemide ki altı yüz seksen bir kişi ölür, kurtulan altmış dokuz kişi ise sahile vardığında yardımlarına Japon köylüler koşar. Daha sonra ise bu dostluğun adına bir anıt dikilir. İran ve Irak arasında 1985 yılında yaşanan savaş da ise Tahran havaalanının Saddam’ın emri ile yirmi dört saatliğine kapatılır. Japon vatandaşlarının Tahran’da kalması üzerine Türkiye Başbakanı Turgut Özal’ın emri ile havaalanının kapatılmasından hemen önce Türk pilot Ali Özdemir’in uçağıyla oradaki 215 yolcuyu aldırır. Böylece iki ülkenin dostluğu da giderek pekişir.

Filmin galası ülkemiz için alışık olmadık şekilde Kültür ve Turizm Bakanı ve Başbakan’ın katılımı ile gerçekleşti. Başbakan Davutoğlu gecede yaptığı konuşma ile en az film kadar ilgi gördü diyebilirim. Filmin arka planı üzerinde, tarihi gerçekleri, hatıraları süslediği bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında Sayın Başbakan, Türk izleyicilerin filmden beklentilerini de çok güzel özetlemiş oldu:

Başbakan filmin galasında şöyle konuştu: “Öyle anlar vardır ki hafızanızdan hiç silinmez. Hafızanızda hep diri olarak yaşar. Benim hafızamda da yer eden, hiç unutamadığım bir hatıra var. 11 Nisan 2014 günü Dışişleri Bakanı olarak Kuşimato’ya gitmem ve oradan Hoşima köyüne geçip ziyaret etmemdir. 681 şehidimizin okyanusta şehit olduğu o yere gidip bir süre oturdum. Okyanusa baktım, sanki onlar  “Sen hissetmesen de biz buradayız” diyordu. Uzun süre, kayalıklara çarpan dalgaları seyrederek, 681 şehidimizi ve kurtulan 69 ecdadı tekrar tekrar gözden geçirdim. Kuşimato farklıydı. Bir dostluk için uzak bir ülkeye giden insanlardır bunlar. Evet, gittiler. 1887 yılında Japon İmparatoru Komeii tarafından Sultan 2. Abdülhamid’e gönderilen nişana karşı, Sultanımızın selamını götürmeye gittiler. Sultanımız Abdülhamid o nişanı kabul etmişti ve bir dostluk nişanı olarak o insanları okyanusa göndermişti. Bu olayla, dostlukların kıtalar aşabileceğini bir kez daha hissetmiştim. Siyasi iradeyle bir yolculuk başlıyor ama büyük fedakârlıklarla o tohum büyüyor. Onlar Türk-Japon dostluğunun nişanı oldular. Onları rahmetle anıyoruz. Onların fedakârlıklarını hiç zihnimizden çıkarmayacağız. Onlar bu güzel eserle sadece tarihi yaşatmadılar. Bundan sonra da ders dolu, ibret dolu bir hatırayı gelecek nesillere aktarılmasını sağladılar. Biz bize uzatılan dostluk elini hiç unutmadık. Kıyamete kadar Türk-Japon dostluğu yaşayacak.” dedi.

Filmin yorumu da son cümlede gizli aslında. Türk-Japon dostluğunu pekiştirmek için, bizim Kültür Bakanlığımız iyi bir finansör olmuş. Bence iyi de etmiş. Fakat sinema sektöründe iyi niyetle yaptığınız her iş iyi iş anlamına gelmiyor maalesef. Filmin verdiği coşku, hamaset ve milliyetçilik duygularını kabartması güzel. Ama eleştirel olarak incelendiğinde “Ertuğrul 1890” her şeyden önce senaryosunda büyük zaaflar barındırıyor. Tarihi faciayı, psikolojik, sosyolojik ve sinematografik bakımdan hiçbir özgün argümana dayandıramamış, sinemayı sadece görsel anlatım şeklinde anlayan bir yönetmenin, yaşananları kayda değer hiçbir yorum katmadan, günübirlik konuşmalardan ibaret, derinliksiz, mantık hataları ve sorularla dolu diyaloglar yığını olarak duruyor karşımızda.

Karakterler yüzeysel ve basit. Hikâyenin İran’da geçen ikinci bölümünde ise daha sıkı bir film bekleyenleri aynı vasat diyaloglar, sıradan anlatım hayal kırıklığına uğratıyor. İlk hikâyedeki kahramanların yaklaşık 100 yıl sonra ikinci hikâye de karşımıza çıkmaları filmin bütünlüğü içinde maalesef yedirilememiş, seyirci adeta komik bir durumla baş başa bırakılmış. Özensiz ve sıradan hazırlanan kurgu, rahmetli Turgut Özal’ın karikatürize edilmiş portresi, seyirciyi müzik ve diyaloglarla etkileme çabası da filmin müsamere boyutunu geçmesini sağlayamamış.

Her şeye rağmen, Ertuğrul 1890 gibi filmlerin çekilmesi, tarihi olayların gündeme gelmesi açısından çok önemlidir. Bu anlamda gişede istediği başarıyı yakalaması en büyük temennim. Başlangıç olarak değerlendirdiğim Türk-Japon ortaklığı filmlerinin artması sinemamız için ayrı bir kazançtır. Bu anlamda da filmin sinemada izlenmesi gerekir.

ertugrul-1890-film-afisi.jpg

Künye

Senaryo: Eriko Komatsu

Tür: Tarihi, Dram

Vizyon Tarihi: 25 Aralık 2015

Ülke: Japonya, Türkiye

Yapım: 2015 Ertugrul Film Partners, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı 

Uluslararası Dağıtım/Satış: Pinema

Türk Dağıtımcı: Mars Dağıtım

Yardımcı Yapımcı: Böcek Yapım

Danışman: İskender Pala

Müzisyen: Michiru Oshima

Görüntü Yönetmeni: Tetsuo Nagata

Sanat Yönetmeni: Hakan Yarkın, Hidefumi Hanatani

Özel Efektler: Hiroshi Butsuda

Oyuncular: Masaaki Uchino (as Seiyo Uchino), Kenan Ece (Yüzbaşı Mustafa 1890, Murat 1985), Shiori Kutsuna (Haru 1890, Harumi 1985), Alican Yücesoy (Bekir Çavuş), Yui Natsukawa (Oyuki), Uğur Polat (Osman Paşa), Yukiyoshi Ozawa (Gentaro Fujimoto), Mehmet Özgür (Ali Bey), Deniz Oral (Turgut Özal), Tamer Levent (Süleyman Bey), Mert Aygün (İmam Ali Efendi)

Yönetmen: Mitsutoshi Tanaka

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.