Bir Kavga İçin En Az İki Aptal Gerek

Dünya kurulalıdan beri insanoğlu ve Müslümanlar binlerce musibetle karşılaştı, bir o kadarda, kuraklık, kıtlık ve savaş yaşadı. Önce Dünyayı hatırlayalım: Çok eskilere gitmeye gerek yok. Daha dün,  çoğu Avrupalı olmak üzere insanlık, I. ve  II. Dünya savaşlarında 60 milyona yakın insan kaybetti. (ki o zaman dünya nüfusu yaklaşık 1,5 milyar kadardı)

 İslam tarihine ve Türk İslam tarihine bakınca da şunları görürüz:  Yeryüzünün ve insanlığın en faziletli, en yüce İnsanı olan Peygamberimiz Hz Muhammed(sav) Mekke döneminde açlık, susuzluk, işkence, ambargo… ile karşılaştı. Medine de Devlet başkanı olarak yaşadığı 10 yıllık devrede Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke’nin Fethi, Huneyn gibi Gazalara katılırken, irili ufaklı onlarca seriyyenin de kararını verdi.

Dört  Halife, Emeviler, Abbasiler döneminde, Gazneliler, B.  Selçuklular ve ASD devirlerinde bazısı iç kargaşa olmak üzere, yüzlerce savaş yapıldı. Osmanlıların 630 yıla yakın ömürlerinde  yapılan savaşlar çok fazladır. İslam ve Türk devletlerinin karşılaştıkları en büyük baskılar ve zulümlerin başında, Batıdan gelen Haçlı Seferleri ile doğudan yapılan Moğol saldırıları gelir.

İnsanlık, Ümmet ve Türk Milleti karşılaştıkları düşmanlar ve yaptıkları büyük savaşlardan başka zaman zaman salgın hastalıklar ve doğal afetlerle de mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Tarihe nam salan birçok salgın(  kolera, çiçek, verem, cüzam, sıtma, difteri, tifo, tifüs, frengi, grip ve veba) varsa da bunların en namlısı, 1918 ’ lerdeki İSPANYOL GRİBİDİR.

AMERİKADA  DOĞDU İSPANYOL OLDU   

"...1918 sonbaharında ABD de Kansas'ta ortaya çıktı.  Mikrobu Amerikalı askerler Avrupa'ya taşıdı. Genç ve sağlıklı askerlerin çoğu, 48 saat içinde nefes darlığı ile  öldüler. Grip, ABD şehirlerinde çok hızlı yayılarak, kamu işlerini yapacak insan bırakmadı. Cesetler günlerce ortalıkta kaldı. Cenazelerin gömülmesi ayları buldu.
Hastalık,  Hindistan'dan , Japonya'ya  birçok ülkeyi etkiledi. Salgın dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 25'ini, yani 400 milyondan fazla insanı etkiledi.  18 ayda 20 milyondan fazla insanın ölümüne yol açmıştı. İstanbul'da bile gripten vefat edenlerin sayısı 6 binden fazla. "İspanyol gribi", "İspanyol nezlesi", "İspanyol kadını" gibi adlarla anılan saigının ABD de çıkmasına rağmen bu adı almasının sebebi ise sansürdür..."

  KİN VE NEFRET CORONADAN  DAHA TEHLİKELİ 

Günümüzün belası olan Corona ise, Çin’de çıkıyor, Önce Avrupa’ya, oradan da tüm dünyaya hızla yayılıyor. Çünkü günümüzde turizm ve ticari hareketler hem çok fazla,  hem de çok hızlı. Türkiye,  ne kadar tedbir alsa da tüm dünya gibi bu mikroptan uzak kalamıyor. Önce Batı'’dan (gerek turist olarak gelen yabancılar ve gerekse Avrupa ve ABD de yaşayan vatandaşlarımızın gelmesi (-350 bin- kişiden bahsediliyor),  sonra Umreden (20 bin) ve İran’dan gelen vatandaşlar vasıtası ile Virüs ülkemizde yayılmaya başlıyor.

Buraya kadar normal; anormal olan ne? Bu virüs bahane edilerek çıkarılan, seviyesi yerlerde sürünen, siyasi,  fikri, ideolojik kavgalar. Bilhassa sosyal medyaya bakınca! (ki maalesef gençlerimizin büyük bir çoğunluğu fikir ve düşünce gıdalarını  bu mecradan alıyorlar) Aman Allahım! Bu iklimde (yani sosyal medyada)  kin ve nefretin, cehalet ve mantıksızlığın, küfür ve hakaretin…Bini bir  para. Günlerce “umreciler getirdi”,  “Avrupa’dan geldi” kavgası. Ardından Virüs bahanesi ile bir taraf İslam’a, Müslümanlara, dini ve kültürel değerlere;  öbür taraf ise Avrupa’ya, sol zihniyete, Kemalizm’e vur ha vur.

 Düşman (virüs),  tüm dünyayı allak bullak etmiş, yıllarca;  " modern, zengin, çağdaş, bilimin beşiği, sanatın ve kültürün otağı..." gibi sıfatlarala anılan ülkeler bile  (AB, ABD, Çin Rusya….)  bir iğne ucundan bile binlerce kez küçük bu mikrop karşısında perişan bir hale gelmişken ve bizimde çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuz apaçık görünürken,  safları sıklaştırmak, düşmana karşı birlik olmak varken…İçimizde biriktirdiğimiz kin, öfke, nefret hepimizi kuşatmış durumda.  Sağcı solcu, alevi sünni,  iktidar yanlısı ,  mıuhalefet taraftarı ayırt etmeksizin tümümüze büyük bir darbe indirmek üzere olan ( virüsten ve salgından bahsetmiyorum.  Onun verdiği/vereceği ekonomik sosyal ve psikolojik zarardan bahsediyorum) büyük tehlikeler  kapımıza dayanmışken  aklımızı başımıza almamız gerekmez mi? Gerekir. Pekiyi  biz ne yapıyoruz: Kinimizi ve öfkemizi aklımızın yerine ikame ederek bir kör dövüşüne girişiyoruz. Halbu ki bu davranıştan  sadece bir taraf değil herkes zarar görecek. Sakin olalım, soğukkanlı davranalım, 5. Kol hareketlerine dikkat edelim. Dikkat! Bu kavganın kazananı olmazzz. 

 Söylediklerime birkaç örnek: Ak Parti Hükümetlerinin en başarılı olduğu alanın sağlık alanı olduğu dost - düşman, tüm dünya tarafından kabul edilen bir gerçek. Gel gör ki sosyal medyada bir grup bunu hiç görmediği gibi bu gerçeği, basit algı yöntemleri ile gündem dışına atmak istiyor: “Şu kadar imam bir doktor etmez”, “İHL de okuyan çocuklar ne üretiyor? ”, cami yapacağınıza…” Karşı taraf da bunlara bazı cevaplar verdikten sonra, onlarda öfke ile mantık dışı bazı ithamlar ve savunmalar yaptıktan sonra aynı minval  üzere saldıyorlar. Bu kör dövüşünün en büyük zarraı analitik düşünmeyi bitiriyor olması.     Her iki tarafta da zeki, hakaretten uzak, ibretlik paylaşımlar yapanlar da var, lakin çok  azınlıktalar.

 Bizim yaştaki arkadaşlar görmek istemese de, arkasını döönüp ıslık çalsa da,  maalesef çocuklarımız, torunlarımız, nesillerimiz… Bu çok tehlikeli, tefekkürü dumara uğratan, bir kaç cümle ile düşünür hale gelen, zihni ve gönlü müthiş şekilde daraltan... Alemle iç içeler. Çare kaçmak değil, çare, art niyetli insanların cephe oluşturduğu bu yerde/alemde onların karşısındaki cepheyi güçlendirmektir. Bizlerin yapması gereken, bazı “dinozorların” millet evlatlarını kandırarak kurduğu” yalan ve iftira ordusuna karşı, neslimizi, fikrimizi, davamızı korumak için onların fırlattığı kirli, yakıcı, saptırıcı, yalan… Düşünce mermilerine karşı,  hakikat kalkanı ile neslimizi,  fikrimizi,  kültürümüzü, davamızı savunmak ve korumaktır.

                       ŞU DUAYA BİLE TAHAMMÜL EDEMİYORLAR

Corona’ ya karşı tüm dünya,  (Müslim-gayri Müslim, Ateist-dindar,  Asyalı-Avrupalı- zengin –fakir…)  kendi  inancı ve mesleğinin gerektirdiği şekilde müthiş ve canhıraş bir mücadeleye girmişken; biz de millet olarak, devlet olarak bu kavgada  yerimizi almışken… Bu mücadeleye bir katkı sağlamak amacı ile, Diyanetimiz tüm camilerde,  yatsı namazından sonra selalar verdirip dualar okutuyor. Çok güzel olan bu duanın bir cümlesi şöyle: “...Ya Rabbi!  Devletimizi Milletimizi, İslam beldelerini ve bütün insanlığı her türlü afetlerden, belalardan, musibetlerden, kötülüklerden, salgın hastalıklardan muhafaza eyle…”      Hangi akıl, hangi mantık, hangi izan, hangi inanç, hangi insan... Buna karşı çıkabilir. Çünkü bu duanın kapsamı içine girmeyen kimse var mı?  Buna ancak, aklını, mantığını, normal düşünce yetisini kaybedip o veya bu sebeple aklının yerine öfkesini, mantığının yerine kinini, vicdanını yerine buğzunu…  Koyan karşı çıkar. İşte maalesef böyleleri var bu ülkede. Hâlbuki bu işin normali ne? Tüm dünyayı kasıp kavuran ve esas darbeyi sağlığımızdan ziyade ekonomik ve sosyal hayatımıza vuran/vuracak olan bu düşmana karşı , halk olarak   güçlü bir cephe oluşturmak değil mi.

Bu yazının  gayesi tarihte yaşadığımız savaşları, doğal afetleri  ve salgınları ve bu hadislerde  kaybettiğimiz can ve mal kayıplarını hatırlayarak , bu gün yaşamakta olduğumuz virüs olayına daha sakin, daha   soğuk kanlı yaklaşmayı sağlamaktı. Konu çok farklı yerlere gitti, Lakin umarım maksat hasıl olmuştur. Olacakla öleceğin önüne geçilemiyor. Zengin, fakir ayırt etmeyen bu virüs bizlere büyük bir ders veriyor aslında.   Hastalıktan çok yersiz korkularımız, abartıl duygularımız zarar veriyor. Bizim,  "her şeyi gören, her şeyi bilen, adaletli, merhametli, gücüne kudretine sınır olmayan bir Allahımız var"  Hadiseleri o yönlendiriyor. "Görelim neyler, neylerse güzel eyler"  Allahın izni ile güzel yarınlar bizlerin olacak. 

Not 1- Bu gün yöneticlerimizin kararı ile Cuma namazları  kılınmıyor, vakit namazlarında camilere gidilmiyor. Bu karar başka bir iktidar tarafından alınmış alınmış olsaydı.Bu kadarrahat uygulanamazdı.Çünkü halkımız öyle bir dezenfermosyana uğrramış ki taraflar birbirlerine katiyen güvenmiyor.  Bu gün muhalefet adına hükümete. Erdoğana (bilhassa sosyal medyada) yapılan  (haklı eleştiriler baş üstüne) yerli yersiz, düşmanca yapılan eleştirilere bakınca... El insaf sözü  cari oluyor. Aynı tutumu İktiidar yanlıları da yapıyor. Lakin onlar biraz daha insaflı. Bu durum Virüs, Deprem, Çığ...dinlemiyor. Halbuki bu günün muhalefeti yarının iktidarı olabilir. O zamanda aynı şeyin kendilerine yaplacağını düşünmeliler.  (nitekim oldular. Mesela İBB Başkanı sayın İmamoğlu şu anda bu durumu yaşıyor. Kendisine yaplan haklı eleştiriler yanında başkanlıkla ilgisi olmayan konulardan da insafsızca sorumlu tutuluyor.  Bu doğru bir muhalefet anlayışı değil.)   

Not 2-  Bu gün Diyanet Teşkilat olmasaydı ve "Cumaya ve cemaate gitmeme" kararları alınabilirmiydi? Alınamazdı.Alınsa bile her kafadan (mezhep, meşrep, cemaat…) ayrı  bir ses çıkar, ortalık toz duman olurdu.(bu kararın doğruluğunu yanlışlığını söylemiyorum) Neyi söylüyorum? .Ailede baba, vilayette vali, ülkede başkan olmasa işler karışır düzen bozulur. "Üç kişi yola çıkarsanız aranızdan birini  reis seçin!" kutlu sözünün hayata yansımaları bunlar.  Halkın huzuru, insanların düzeni için bir sistemin, bir nizamın, bir otoritenin  olmasının en büyük faydası bu. 

Not 3-  Yatsıdan sonra Her gün okunan duadan bir bölüm:

Ey bu okuduğumuz ezanların sahibi Yüce Rabbimiz. Sana sığındık. Kapına geldik. Ellerimizi semaya,
dillerimizi duaya, gönüllerimizi şefkat ve merhametine açtık.
Peygamberlerin, mazlumların ve muhtaçların dualarına icabet ettiğin gibi şu anda yaptığımız dualarımızı kabul eyle Allah’ım!

Bütün dünyayı kuşatan salgın hastalık karşısında bizlere inâyetini lutfeyle Allah’ım.
Gazabından rızana, azabından affına sığınıyoruz. Bizleri muhafaza eyle Allah’
Her daim mağdurların, mazlumların, gariplerin yanında yer almış; çaresizlere kucak açmış necip
milletimizden rahmetini esirgeme Allah’ım!
İlâhi Ya Rabbi! Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza kolaylıklar nasib eyle Allah’ım! Ya Rab! Bu zor zamanlarda, büyük bir özveri ile gece gündüz demeden çalışan başta sağlık
görevlilerimiz olmak üzere tüm çalışanlarımıza yardım eyle Allah’ım.
Her daim mağdurların, mazlumların, gariplerin yanında yer almış; çaresizlere kucak açmış necip milletimizden rahmetini esirgeme Allah’ım!
İlâhi Ya Rabbi! Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza kolaylıklar nasib eyle Allah’ım! Ya Rab! Bu zor zamanlarda, büyük bir özveri ile gece gündüz demeden çalışan başta sağlık
görevlilerimiz olmak üzere tüm çalışanlarımıza yardım eyle Allah’ım.
Bizlere taşıyamayacağımız ağır yükler yükleme Allah’ım!
Ya Rabbi! Dünya imtihanımızı kolaylaştır, musibetler karşısında bilincimizi ve direncimizi artır, bizlere sabır ve metanet ver Allah’ım!
İlâhi Ya Rabbi! Dünyada ve ahirette, mahşer gününde mahcup ve mahzun olmaktan cümlemizi
muhafaza eyle!'

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.