Sakarya Ayağa Kalktı

Benim yaşımdaki “dindar insanların”  gençliklerinde  kendisinden en çok etkilendiği şair, yazar, tefekkür ve dava adamı şüphesiz Necip Fazıl Kısakürekdir.  İddialı yazıları, korkusuz  konuşmaları, herkesin çekindiği konulara pervasız dalışları  ile kendisini okuyan her genci mutlaka etkilemiştir. 

     70' li,  80' li yıllarda din ile, maneviyatla, vatanla, şiirle  öyle veya böyle bağ kuran her düşünce sahibi kişi, kurum, parti veya derneğin yolu mutlaka üstadla kesişmiştir. Şiiri, tiyatroyu, hikayeyi kısaca edebiyatı  davasına hizmetçi kılan üstad,  ömrünü hak yola feda kılmıştır. Üstad, davası için işlediği suçlardan! Dolayı  devlete hapis borcu ile ölen ender insanlardan biridir. O’nun şiirini okuyupta etkilenmeyen insan sayısı nadirdir. Bizim dönemde tüm toplantılarda, bütün meclislerde atasözü gibi, kelamı kibar misali mutlaka ondan ya bir şiir veya birkaç dörtlük  mutlaka okunurdu.  Türkiye’de bir ara Sakarya Şiiri  neredeyse İstiklal Marşı kadar  ezberlenilmişti. Bu günlerin siyasi, sosyal haritasının oluşmasında en büüyük söz sahibi kişiler arasında şüphesiz üstad en üst sıralarda yer alır.

                                              Onu Farklı Kılan Neydi?

            O “Beyaz Türklerden” olmasına rağmen Anadolu insanı ile hemhal olmasını bilen gerçek bir aydın, hakiki bir münevverdi.

O, “İslamın ahlak ilmi”  anlamına gelen tasavvufu kendi döneminin okumuş gençliğine tanıtan ve Türkiyede tasavvufu okumuşlar grubuna tanıtan kişidir.

O, hak bildiği yolda cesaretle gitmesini bilen “Hak dostluktan öncedir” düsturu ile hareket eden ve bu nedenle kimsenin savunamadığı konuları, mesela; Dersim  Olaylarını ilk defa kitabında (Son Devrin Din Mazlumları) yazabilen kişidir.Bu konuda O'nun ne kadar büyük bir risk aldığını günümüzde bir Dersimli olan, üstelik de CHP başkanılığı gibi bir görevde olmasına rağmen  suskunluğunu koruyan ve bu mevzuda konuşamayan Kemal kılıçdaroğlu'nun halini göz önüne alırsanız daha iyi anlarsınız.

                                                                 Ekti Ekti Yetişti

            Böyle bir üstadı Konya’da çok ama çok büyük bir  programla anmak  gerçekten çok güzel. 26-30 Mayıs tarihleri arasında Konyada düzenlenen bu program o kadar geniş , o kadar farklı etkinliği içinde barındırıyor ki  anlatılmaz:  Sinemadan tiyatroya, sempozyumdan konferansa, sergiden slayt gösterisinde kadar ne ararsan var.

             Cumhurbaşkanlığı himayesinde Konya valiliği ile Konyadaki tüm belediyelerin,  tüm üniversitelerin, odaların TRT, TİKA, AA , T.C BaşbakanlıkTanıtma  Fonu  gibi büyük kuruluşların desteği,   Üstadın kıymetinin milletimiz tarafından takdir edildiğinin en büyük göstergesidir.  Bu hal Üstadın yıllar önce;

Surda bir gedik açtık  mukaddesmi mukaddes

Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es

Mısralarının ve :

Ektik ektik yetişecek

Çoğu gitti azı kaldı  

Doğar bir gün benim günüm,

Çoğu gitti, azı kaldı.

Dizelerinin mücessemleşerek hayat bulmasının en bariz,  en büyük belgesidir. Üstadın ektiği düşünce fidanları büyüyerek Çankaya tepelerinde, başbakanlık vadilerinde, valilik ovalarında, belediye ormanlarında kısaca devlet yaylasının en zirve doruklarında koca çınarlar oldular. Üstadın “kaleminden kan çekerek can verdiği gençlik”  bu gün  “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin davacısı…” olarak devletin en yüksek makamlarında karar mevkiinde bulunuyor.Bir dava adamı için, düşündüklerinin teoriden pratiğe geçmesi ne kadar mutlu ne kadar saadetli bir netice. Keşke üstad yaşasaydı da bu günleri  görseydi!                                                          

                                "Bir Esmer Kadındır ki Kaldırımlarda Gece"

            Öğretmenlik hayatımda öğrencilerimle bağ kurmanın en iyi yollarından biri de üstadın güzel mısralarını okuyup açıklamak idi. Bu yolla şiiri, düşünceyi, hakikati arama eylemini sevmeye başlayan öğrencilerimden bir kısmı,  üstaddan şiirler ezberler ve bana okurlar sonra da ;”Hocam üstadı anladık” derlerdi. Bende onlara Üstadın  kendisini kolay teslim etmeyen mana yüklü mısralarından bir kaçını okur ve anlamını sorardım. Bunlardan aklımda kalanlardan biri;  “Sakarya şiirindeki Sakarya neyin remzidir?” sorusu idi. Diğeri de:

 

“Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece, 
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler. 
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince, 
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der…” 

Mısralarında şairin yolunu bekleyen ve ona, “haydi düş peşime “ diyen kim veya nedir? Sorusu idi. Bu gün bu soruları bu yazıyı okuyan muhterem, değerli okuyucalrıma sorsam ne cevap verirler acaba! 

Diğer kurumlardaki çalışmaları görmedim. Fakat aylar önce  Büyük Şehir belediyesi Basın - Yayın Ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Ahmet Bey’i ziyaretimde işin ne kadar ciddiye alındığını görmüş ve üstadın hayranlarından biri olan,  onun bir çok şiirini ezbere bilen biri olarak çok sevinmiştim. Gençlik sarayımızın, ruh vedüşünce köşkümüzün  helal ve güzel tuğlalarla örülmesine büyük katkı sağlayan manevi  mimarımız Üstad Necip Fazıla verilen bu değer ve saygı umarım yeni nesillerin onu tanımasına vesile olur. Bu yolla bizlerin yetişmesinde büyük emeği olan bu mümtaz şahsiyetin çocuklarımızın hakikatı bulma çabasına da katkı sağlar.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.