SİZİN MEZHEBİNİZ SİZE...

              Rabbım ümmeti Muhammed'e (sav)merhamet etsin. Ümmet, tarihinin en zor dönemini yaşıyor. Zillet gölgemiz, korku örtümüz, nifak ayrılmaz parçamız olmuş. Gönlümüz Vehn hastalığına yakalanmış, gözümüz dünya şatafatından şaşı hale gelmiş. Elbette Ümmetin Tarihi hep şanlı, hep yüce, hep sorunsuz değildi. Böyle olması da zaten sünnetüllaha, fıtrata, hayatın gerçeklerine zıt. Çünkü bu dünya geçici, bu dünya firak diyarı, bu dünya imtihan yeri... “La rahate fiddünya” buyurmaz mı son Nebi. Kabilin Habili katli ile başladı hayat yolculuğumuz. O gün bu gündür emaneti sırtlayan Ademoğulları hep kan döktü, hep savaş yaptı, hep kavga çıkardı.

            Tarihin derinliklerine gitmeye gerek yok, 2. Dünya savaşında, bu gün bir huzur limanı gibi görünen Avrupa’da taş üstünde taş omuz üstünde baş kalmamıştı. 50 milyona yakın Hristiyan birbirini yedi bu son büyük savaşta. ABD de Avrupalı Hristiyan beyazların yaptığı katliamın büyüklüğünü şu rakam çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. “ABD de 1600 lü yıllarda yapılan katliamlarda (bu katliamlar aztek, inka, maya, Kızılderili yerlilere karşı Avrupa’dan oraya göçüp yerleşen, bu gün kendilerini dünyanın efendisi, dünyanın medenisi olarak lanse eden insanların dedeleri tarafından yapıldı) Dünyanın beşte birine yakın insan öldürüldü.

           Bu gerçekleri akıldan çıkarmadan bu günün İslam Dünyasına baktığımızda içimiz acıyor yüreğimiz sızlıyor. Müslümanlar artık Haçlı seferlerinde olduğu gibi, Osmanlı, Selçuklu, Abbasi, 4 halife ve peygamberimiz döneminde yapıldığı gibi kâfirlerle savaşmıyorlar(cihat etmiyorlar), kavgamız kendi aramızda artık. Mezhep, meşrep, etnik aidiyet, kavim, ırk… Hatta ve hatta örgüt farklılığı bile savaş nedeni haline gelmiş. Her gün yüzlerce uçak havalanıyor İslam ülkelerinden, lakin bunlardan hiç biri kâfirlerin (Hristiyan Yahudi Budist…) diyarlarına, zalimlerin ülkelerine gitmiyor. Ya? Türkiye’den, Iraktan, İran’dan, Suudi Arabistan’dan, Suriye’den… Havalanan uçaklar ya ülke içindeki terör yuvalarını vuruyor(Türkiye’de olduğu gibi), ya ülke içindeki isyancıları (öyle isyancılar ki bunlar halkın yüzde 70 ine yakın. Suriye’de olduğu gibi). Suud’dan kalkan uçakların, Mısırdan yükselen jetlerin, İran’dan harekete geçen füzelerin, Türkiye’den Afganistan’dan, Pakistan’dan yükselen f-16 ların hedefinde İsrail yok, kafir bir ülke yok! Ya? Yemen var, İhvan var, Suriye halkı var, kökü bizde bir örgütün(pkk nın) inleri var, Taliban var, IŞİD var, El kaide var, Nusra var...devletler böyle de örgütler farklı mı? Hayır İslam dünyasında kurulan amaçları güya din iman olan örgütler dahil hiç biri küffara kafire karşı eylem yapmıyor. Varsa Müslüman, yoksa Müslüman…  Hâlbuki Evrenin, zamanın, mekânın sahibi ve yaratıcısı, ilmine ve kudretine sınır olmayan Allahü Zülcelal insanlığa son gönderdiği son mesajında Ümmet-i Muhammedi (sav) hayırlı ümmet olarak tavsif eder. (Ali İmran 110/ Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışır ve Allah'a inanırsınız…)

                Çare, Türkiye’de yaşayan bizler yani kendisini Mü’min / Müslüman olarak adlandıran herkes şu gerçeği kat'iyen aklımızdan çıkarmayalım: Ülkemizde uzun bir zamandan beri İslami eğitim yok. Alim yok. Dinin emirleri hayatın her alanında geçerli değil. Dinin Devlete ve toplumsal hayata yönelik emirleri uygulamadan kaldırılmış. İslami eğitim yapılamadığından dinimizle ilgili bilgilerimiz kısıtlı ve sınırlı. Bu nedenle birbirimize karşı tavırlarımız İslami olmayabilir. Hâsılı dinimizin cahiliyiz şu anda. Bu nedenle de birbirimize karşı yaklaşımlarımızı bu gerçeklerin ışığında gerçekleştirmeliyiz. “Sen kâfirsin”, “sen müşriksin”, “ben kurtulmuşum.” “Bizim cemaat, bizim tarikat, bizim grup, bizim mezhep … Necata ermiş, sizinkiler mahvolmuş…”gibi yanlış ve eksik yargılardan kaçınmalıyız. Dünyada ’da Ümmeti Muhammed, birlikten ve tevhitten yoksun. Ne halifemiz var, ne de tüm Müslümanların kabul ettiği dini bir otorite. Şia, Vehhabilik, Ehli Sünnet gibi ana mezheplerin yanında bu grupların alt bölümleri de parçalanmanın büyüklüğünü gösteren azim emareler. Ehl-i Sünnetin şu kuralını uygularsak birliktelik kurulmasa bile düşmanlıklar sona erebilir. Ehli Sünnete göre “EHL-İ KIBLE TEKFİR EDİLEMEZ” Yani bir kimse Lailahe İllallah Muhemmederrasülülüllah diyorsa, itikadın altı esasını kabul ediyorsa onlara kâfir diyemeyiz. "Gafil, sapık, yanlış yolda..." deriz. Lakin kâfir diyemeyiz.

              Dünya Müslümanlarını bu fetret Devrinde kurtaracak ana ölçü şu olmalı : “Senin dini sana benim dinim bana” diyen Kuranın bu ölçüsünü kendi aramızda da uygulayarak “senin mezhebin sana, benim mezhebim bana” diyerek sulha varabiliriz. Hele bir küffarın zulmünden, nefsin bukağasından kendimizi bir kurtaralım, sonra mezhep tartışmalarına başlarız. Lakin bu gün, bu kısır çekişmelerin ne yeri, ne zamanı… Çünkü hayırlı ümmet biziz. Kâfir, aslında ne Sünni’yi sever, ne şiayı, ne Vahhabiyi. O, ne Arap’tan hoşlanır, ne Acemden, ne Kürt’ten, ne de Türk’ten...

             Ey Ehli Kıble! Bu fitneye bir son ver. Çünkü bu fitne ateşi sadece ümmeti Muhammedî (sav)değil, İnsanlığın tümünü yakacak. Aramızdaki kavgayı şimdilik durdurmanın en iyi yolu galiba şimdilik şu ölçüde saklı : “Senin Mezhebin Sana Benim Mezhebim Bana!”
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum