Sünni Açılımı Ne Zaman?

               Son yıllarda Türkiye Kamuoyunu en çok meşgul eden iç meselelerin başında "Alevi" ve" Kürt" meseleleri gelmektedir. Sık sık  alevi çalıştayları ve Kürt açılımları  yapılmakta. Eğer devlet  tarihinde bazı haksızlıklar ve yanlışlıklar yapmışsa elbette bu yanlışları düzeltmek, bu haksızlıkları gidermek için gayret göstermeli. Çünkü Mülkün temeli adalettir.  Bu iki büyük mesele devletin, milletin, siyasetin ve basının gündeminde  hep ilk iki sırayı almaya devam ediyor. Türkiye nüfusunun etnik ve mezhebi açıdan çoğunluğu oluşturmamalarına rağmen bu iki grubun sürekli gümdemde olmasının nedeni  örgütlü ve aktif olmalarıdır. Halbuki Türkiyedeki kurulu düzen bu güne kadar  sadece Kürtlerin, sadece Alevilerin değil bir çok inanç ve etnik grubun haklarına halel getirmiştir.  Hiç şüphesiz bu grupların başında Sünniler gelmektedir. Bu gerçek ortada dururken sünni çoğunluk, üzerine ölü topğrağı serpilmiş gibi aldırmazlık denizinde, vurdumduymazlık gemisi ile  derin bir uyku halinde yol almaya devam etmektedir. İşin garip tarafı ise  hakkı gasp edilen, bir çok sosyal, dini ve siyasi grup kendilerini bu hale  çoğunluk olan, fakat gerçekte hiç bir gücü olmayan sünnilerin getirdiğine inanmalarıdır.

               Alevi kardeşler Cemel Savaşından, Kerbeladan başlayarak tarihte olmuş tüm mezhep  savaşlarından günümüzde yaşayan sünnileri sorumlu tutmaktalar. Yavuz, Çaldıran savaşından önce "isyancı alevileri" "kırmış" sorumlu Sünniler. Dersim isyanında CHP  bir çok insanı öldürmüş fail Sünniler. Maraş, Çorum, Sivas olaylarında işlenen cinayetlerin failleri yine Sünniler. Cem evleri kapatılmış, dedelik, babalık ünvanları kaldırılmış nedeni  sünniler... Halbuki bunları Tekke ve zaviyeler kanunu ile kapatan CHP, (Atatürk döneminde çıkarıldı bu kanun) Lakin CHP  ve o günkü yöneticiler  alevi kardeşler tarafından baş tacı edilirken tüm kötülüklerden sünniler sorumlu tutmaktalar. Maraş, Çorum olaylarında iktidarda Ecevit  vardır. Sivas olaylarında iç işleri bakanı İnönüdür.  Ne gam. Ortada  şamar oğlanı sünniler var nasılsa. Vurun abalıya.

              Türkiyede oluşan ve yanlış temellere oturan bu siyasi ve dini ortam çoğunluk olan ve bir çok haktan mahrum edilen sünnileri suskunluğa büründürmüştür. Halbuki Cumhuriyetle birlikte yeni oluşan siyasi, sosyal ve dini ortam ( o günler için belkide gerekli olan ortam ) sadece alevileri, sadece Kürtleri  değil tüm kesimeleri mağdur etmiştir. ( Bu kanun, "13 aralık 1925 (677 nolu)de çıkarılmıştır ve "... Bilûmum tarikatlarla, Şeyhlik, Dervişlik, Müritlik, Dedelik, Seyitlik, Çelebilik, Babalık, Emirlik, Naiplik, Halifelik... kaldırılmıştır. der. )  İstiklal mahkemeleri en çok hangi mezhepten insanlara zarar verdi? İlk meclise karşı yapılan ayaklanmalarda en çok hangi etnik grup rol aldı? Şapka kanununda asılan insanların mezhebi ve etnik kimliklerine hiç  baktınız mı?( İsklipli Atıf Hoca Alevi midir?) Bunların cevabı Sünni ve Türktür.

               Gerçek bu olduğu halde en az aleviler kadar mağdur olan sünniler için niçin bir açılım  yapılmıyor, niçin onların hakları için çalıştaylar düzenlenmiyor? Traihte onlara yapılan haksızlıklardan dolayı özürler dilenmiyor?  Ülkenin çoğunluğunun oluşturan Sünniler, haklarını aramak için yürüyüşler yapmadıklarından, mitingler düzenlemediklerinden, hakları adına kavga dövüş yapılmadığından sanki hallerinden çok memnunlarmış gibi bir hava yayılıyor ortalığa. Hatta haklarının bir çoğundan mahrum bu grup, bırak hakkını arama gayretini, bilakis  Kürtlere, Alevilere ve  diğer dini ve mezhebi azınlılklara yapılan haksızlıkların faili gibi gösteriliyorlar. Bu yanlışlığın gerçek nedeni "sünnilerin kendi kimliklerinden haberlerinin olmayışıdır. Bu gün bir sünniye Türkiyenin siyasi sosyal ve hukuki konumunu Sünnliğe göre değerlendirimisin? desen apışıp kalır. Çünkü her grup gibi sünnilerde kendi dinlerini ve mezheplerini  öğrenememişlerdir.Çünkü  medreseleri, tekkleri, zaviyeleri, tarikatleri kapatılmıştır.İslami eğitimden ve islami kültürden mahrum bırakılmışlardır.  Bu aldırmazlığın temel faktörlerinden biri de bu güne kadar ülkeyi yöneten kadroların  güya sünni kimlik taşıması. Bu gün, AK PARTİ  döneminde sünni kesim   bazı kazanımlar elde etmiş görünüyor.(ihl lerin açılması, başörtüsünün serbest olması gibi) Yalnız bunlar anyasal güvenceye alınmadığı, kanunla korunmadığı için yarın başka bir iktidar tarfından hemen ortadan kaldırılabilir. Kaldı ki Sünnileirn mahrumiyeti ve istekleri sadece bunlar değil ki!  

                Ben bir sünni olarak Alevilerin tüm dini ve mezhebi haklarını savunuyorum. Bir Türk olarak Kürtlerin temel insan haklarını  savunuyorum.  Ve onlara diyorum ki ; size yapılan yanlışlıklardan bizler (yani Sünni Türkler) sorumlu değiliz. Cem Evi istiyorsanız yapılsın. Dedelik, pirlik, babalık ünvanlarını kullanmak istiyorsanız verilsin. Bu dini ünvanları taşıyan insanlara maaş bağlanacaksa bağlansın.Kürtlere evrensel insani hakların tümü tanınsın.  Ben de bir sünni olarak şunları istiyorum bunlara da siz karışmayın ve hoş görü ile bakın:

1-Tekke ve zaviyeleri kaldıran kanun kaldırılsın. Tekkeler, dergahlar, zaviyeler, medresler açılsın.

2- Okullarda okutulan ve Batı laikliğini temel alan eğitim sistemi yerine İslamı temel alan tevhidi esas kabul eden eğitim anlayışı getirilsin.-

3- Kız ve erkek okulları açılsın..

4- İslam Hukuku meriyet kazansın.

5- İslamın muamelatla ilgili kuralları hayat bulsun...

                Bunlar gibi yüzlerce istek sıralayabiliriz. Tabi burada şunu hemen belirtmeleyim aynı ülkede, aynı devletin vatandaşları olarak yaşayacaksak herkes biribirinin hakkına saygı göstermeli. Hepimiz adaleti baş tacı etmelyiz.Farklılıklarımız kavgaya değil barışa postacılık yapmalı.

NOT: Bu yazımda, "Cem Evleri" istenirse açılsın derken. bunun hiç de kolay olmadığının farkındayım. Mesela hükümet karar verdi ve, "CEM EVLERİ AÇILSIN" dedi. Pekiyi tarihte eşi yani örneği  olmayan bu binaların standartları ne olacak? İçinde neler bulunacak? İçinde hangi faaliyetler, ne zaman, nasıl yürütülecek? Dede dediğiniz kimselerin bu ünvanları nasıl kontrol edilecek, yani kimlerin" Dede", kimlerin "Baba" olduğunu devlet nasıl kontrol edecek? Önüne gelen bu sıfatların imkanlarından yararlanmak için "ben de dedeyim, ben de babayım..." derse ne olacak? Dedelik, babalık, pirlik sıfatlarını taşıyanlar imtihanla mı belirlenecek? Art niyetli bir kaç kişi bir araya gelip, küçük bir bina yapıp, içine bir kaç kilim serip, bir Ali (ra) resmi asıp, bir kaç saz koyup..." burası Cem Evi, Ben de Dedeyim" derse kanun buna ne diyecek?

             Bununla birlikte Nakşiler, Kadiriler, Nurcular Mevleviler... Dergahlar, Tekkeler, Zaviyeler, dersaneler,medreseler açıp, buralara şeyhler, mürşidler, nakipler, müderrisler oturtup, bizler dinimizi burada öğrenmek istiyoruz. Buralarda zikir çekip, Mesnevi okuyup, ney çalıp, sema yapıp, risale kıraat edip  ahlaki eğitim yapacağız. Bu nedenle Cem Evlerinin haklarından biz de yararlanmak istiyoruz..." derlerse,  devlet ve "Cem Evi açılsın" diyen kardeşler  buna razı olacak mı?   "

              Biliyorsunuz Türkiye bir İslam Cumhuriyeti değil. Türkiye de İslam hukuku uygulanmıyor, islamı temel alan eğitim yapılmıyor. Eğitimin de, hukukun da, ictimai hayatın da temel kanunları Batı kökenli.  Bu nedenle bu karmaşık ve düzensiz sosyal hayata biz sünniler, Türkiyede sanki İslami devlet varmış,  ülkede sanki İslam Hukuku uygulanıyormuş gibi bakarsak yanılgıya düşeriz Bu karmaşıklığı kendisini , "demokratik, laik, çağdaş, batıcı..." diye tanımlayan devlet düzeltecektir. 

               Rabbım cümlemizi ümmet şuuru ile, Adem oğulları bilinci vatandaşlık duyarlılığı  ile tezyin etsin. Allahım, bizleri  tefrikadan, ayrılıkdan, kavgadan, didişmeden, çekişmeden korusun. Amin. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.