Taşkent'ten Başkente/ Yetimlikten Yetkinliğe

                Bu yazıyı, ilçem  Hadim'i gezdikten, Başbakanımızın ilçesi Taşkent'in pınarlarından su içip   Kıble kayasının o korkunç zirvesinden derin vadilere nazar ettikten , Ermenek Barajının mavi sularını , muhteşem Zeyve Yaylasının yüksek çınarları altında akan serin çoşkulu sularından tattıktan sonra, Anamur'da Ak Denizin berrak mavi enginliğini temaşa ederek yazıyorum   

               Davutoğlu için yapılan dua O, başbakan olunca gün yüzüne çıktı ve epey de dikkat çekti. Devletin ana gövdesini oluşturan halk/millet unsurudur. Millet de ailelerden oluşur. Ailenin ana temeli ise annelerdir. Gerileme dağılma döneminden beri ebeveynler yavruları için büyük erekler taşıyan dualar etmiyorlar, dilekler dilemiyorlar. Halbuki kitabımız Kuran insanların/mü'minlerin daha evlenirken gayelerinin iyi bir nesil yetiştirmek olması gereğinden bahseder. İmran, Allaha ; "bana bir yavru verirsen onu Mabede adayacağım" derken;  İbrahim " Onu senin yolunda kurban edeceğim " diye adakta bulunur. Yine İbrahim Rabbı ona bir mükafat vadedince o hemen neslini hatırlayarak Rabbine şöyle niyaz eder;" Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. «Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!) » dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu."
                 Asırlar var ki sonsuz hakikatten uzaklaşan bu millet bırakın evlenirken yüce amaç taşımayı,  doğan çocuğuna liseyi bitirene kadar gösterdiği en büyük hedef; " Aman yavrum çok çalış! Başkasına muhtaç olma! İyi bir okul kazan! Doktor ol, mühendis ol, avukat ol!" dur. Hedef bu. Halbuki Kuran bize çok daha büyük amaçlar için yaratıldığımızı  defalarca tekrar edip durmakta. "Ben insanları ancak bana ibadet etsinler  diye yarattım" ayetinin yanında;  Kur'anda anlatılan hikayelerde mü'minlere gösterilen hedefler hep sonsuz hayatı işaret etmekte.

              Günümüz Türkiye'sinde yaşayan bizler, yani her siyasi, sosyal, ekonomik sınıftan insanlar( sunni-alevi, Türk Kürt Çerkes Boşnak..., zengin - fakir, kadın erkek, sağcı, solcu, demokrat, ulusalcı kemalist, islamcı, radikal,  osmanlıcı ...) evliliklerini hangi amaç için yapmaktayız? Türkiyede yaşayan insanlar bir yavruları olsun isterlerken hangi amaçları gütmekteler? ve doğan çocukları için hangi dilekleri dilemekte ve hangi duaları yapmaktalar...? Doğrusu araştırmaya değer bir mevzu. Çocuklara konulan isimler bize bu konuda çok az da olsa bir fikir veriyor gerçi ama yetmez. Bir ulusalcı kardeş, bir pkk lı yoldaş, bir MHP li ülküdaş, bir dindar vatandaş, bir ateist yurttaş... Çocuklarına isim verirken neleri ölçü almaktalar? Onlara hangi yüce hedefleri göstermekteler? 
                                                                 Davutoğlu İçin Yapılan Dua 
                              Davutoğluna babaannesinin yaptığı dua eski Türk geleneğinin bu mevzuda neler içerdiğini bizlere anlatmakta: ‘Oğlunla ordu, kızınla oba olasın. Koç koç oğlanların ardına düşe, dünyalar ayaklarına gele, herkes sana akıl danışa...’ Çok fraklı değil mi? Kaçımız bu büyük kültür okyanusundan günümüze kalan bu küçük damlalardan haberdarız. Gerçi bu dua çok büyük bir amaç taşımıyor. Eminim bu duanın devamında Davutoğlu için ahiret saadet ve cennet dilekleri de vardır. Çünkü Türk-İslam kültürü ahiret odaklı, sonsuz hayat temelli bir ümrandır. Davutoğlu için yapılan duanın yanında onun anlattığı şu manzara ne kadar içten ne kadar bizden, yani İslamdan, yani Türklükten yani Anadoluluktan izler taşıyor: ‘...Sabah biz okula, babam işe giderken hepimiz sıraya girer babaannemin elini öperdik. Bu tören babannem 83 senesinde, 95 yaşında ölene kadar hiçbir zaman aksamadı. O, biz henüz ayrılırken  dua etmeye başlardı, akşam da aynı şekilde karşılardı. Akşama kadar hep hissederdik ki, onun duası yanımızda, yakınımızda. Şimdi de açıkçası o duaların bereketini her zaman hissediyorum.‘

                   Evet Davutoğlu, çalışkanlığı gayreti ile başbakan oldu Fakat bu yükselişte  bu kültürün, bu duaların yeri yadsınabilir mi? Yine çalışan; asil, soylu, zengin, fakir, kadın, erkek... farketmez gayret eden herkesin devletin zirvesine çıkabileceği belgelenmiş olmuyor mu?  

             

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.