Yakında Tanrı Tanımazlar Bile Şeriat İsteyecek

(Bu yazının yazılma nedenlerinden birincisi, mahallemizde, semtimizde hırsızlığın vakayi adiyeden bir olay haline gelmesi ve şehrlerimizde her gün onlarca hırsızlık vakasının gerçekleşiyor olmasıdır. İkincisi ise; 1700 lü yıllarda İstanbul’u ziyaret eden bir Avrupalı seyyahın ;”Bu şehirde hırsızlık olayına nadiren rastlanır. Bir yılda meydana gelen hırsızlık sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ki bunların çoğunu da zımmiler yapar” mealindeki bilgileri bilen biri olmamdır. Yazının yazılma nedeninin üçüncüsü ise, gazetelerde, tv’lerde, ineternette her gün duyduğumuz, okuduğumuz hırsızlık olaylarının arttığını, hırsızların iyice fütursulaştığını üzüntüyle öğrenen bir vatandaş olarak, durumumuzun vahim olduğunu dile getirme arzusudur.)

........................................................................................................................................................................

                                                          Ne Bir Eksik Ne Bir Fazla

Her şeyi yoktan var eden, sonsuz güç ve kudret sahibi, ilmine sınır olmayan bir Allah varsa (ki elbette var) O, ezelin ve ebedin sahibi ise,( ki elbette sahibi) Evreni ilk yarattığı günden, kıyametin kopacağı son saniyeye kadar ve hatta ondan sonra başlayacak sonsuz ahret hayatında olmuş ve olacak olan tüm bilgiler onun nezdinde mevcut ise ( ki aynen öyle) Kuran’da O’nun kitabı ise (evet Kuran, Allah’ın yeryüzüne gönderdiği son kitaptır) Kurandaki bilgiler, emirler, yasaklar sonsuza kadar geçerlidir, gerçektir, hakikattir ve değerlidir.

 İnsanı O yarattığı için onu en iyi O bilir. Bu nedenle dünya hayatının normal bir şekilde devam etmesi için insanların, cemiyetlerin hayatta uyması gereken en iyi kuralları O, koymuştur. Her mümin şuna inanır: “fertler ve cemiyetler O’nun kurallarına uyduğu sürece bu dünyada mutlu ve huzurlu, sonsuz âlemde de cennette olacaktır.” Bu inanca bigane kalanlar, bu inancı reddedenler, “yahu o zaman başka bu zaman başka, Elbette Allaha inanıyorum, Kuran’ı kitap olarak kabul ediyorum ama…” diyenler de dahil gün gelecek, “keşke şimdi Allahın kanunu (şeriat) uygulansa!” diyecek.   

Bu görüşümü üç misalle müşahhaslaştırmak istiyorum.

                                      Hırsızın Kafasını Kesmek Adaletsizliktir

1-Eski dönemlerden bir dönemde, sultanlardan bir sultan, hırsızları, milletin malına dadanan bu sülükleri hiç sevmezmiş. Fakat ülkesinde bu pis işi yapanları da bir türlü durduramıyormuş. Bir dönem ülkesinde hırsızlık vakaları iyice çoğalmış. O da gayet iyi niyetle, hırsızlığı azaltmak bu vampirleri korkutmak için sert bir yasa çıkartmış: Yakalanan her Hırsızın boynunu vurdurmuş. Fakat bu sert uygulama hırsızlığı azaltmadığı gibi artırmış. Ülkenin ulemasını toplayan sultan onlarla istişare etmiş. Sonuçta ulema, sultana: “Sultanım! Yüce yaratan yerin göğün sahibi, ilmine ve kudretine sınır olmayan Allahüteala Kuranında, “Hırsızın elini kesin!” diyor. Siz buna uymadınız hırsızların kellesini kestiniz. Bu nedenle sonuç alamadınız. Allahın kanununa uyup, O’nun kitabında bildirdiği cezayı uygulasaydınız sonuç alırdınız. Gerçek adalet Yaratanın söylediğini aynen yapmaktır, ne bir eksik ne bir fazla…” demişler. Bu karara uyan sultan başarılı olmuş. 

                                              Hekimden Değil Çekenden Sor

2-Türkiye’de ismini vermeyeceğim bir ilçede bir ilköğretim okulunda, öğrencilere burada anlatamayacağım kötü fiiller yapan bir öğretmen yıllar sonra iş üstünde yakalanır. İlçenin kaymakamı da sosyal demokrat görüşlere sahip, çalışkan, dürüst bir insandır. Ve kendi çocuğu da o vukuatlı okula gitmektedir. Öğretmen mahkemeye çıkarılır ve T.Cumhuriyeti kanunlarına göre bir ceza alır. Cezayı az bulan kaymakam o zaman şöyle der; “Ah şimdi Şeriat olacaktı ki…”

3- İslam’ın(şeriatın) cezalarını ağır bulan bir öğretmen, diğer görüşte olan arkadaşları ile bu mevzuyu sürekli tartışır ve İslam’ın cezalarını sert bulurmuş. Öğretmenlik maaşından başka geliri olmayan ve ailesini maaşı ile ancak geçindiren bu kalender öğretmen maaşını aldığı bir gün hırsız cebinini ziyaret etmiş. Ve oradaki misafirleri kendi cebine misafir etmiş. Eve gelince durumu öğrenen öğretmen o kadar üzülmüş  o kadar sinirlenmiş ki ertesi gün öğretmenler odasında haykırmış; “Bu ş…..zi yakalarsam asacam, bu p…..gi bulursam kesecem…” Arkadaşları; “Hocam asmak öldürmek ağır bir ceza, gel şunu elini keselim” deyince bizimki; “ hayır, hayır, benim alın terimi, çoluğumun çocuğumun  bir aylık rızkını çalan bu d…..su yakalarsam billahi  asarım” demiş.

Üç misalde de görüldüğü gibi Allahın emir ve yasakları fıtrata uygun. Günümüzde Türkiye de insanların aç, susuz, çıplak  kalmasının mümkün olmadığı gerçeği ortada iken, ( Niye? Çünkü  devletin bu gün sosyal dayanışma vakfı var. Değişik dernekler, vakıflar, belediyeler zor durumdaki vatandaşlar başvurduğu zaman mutlaka ihtiyaçlarını gideriyor) bir kişi hırsızlık yaparsa artık bu iş bir ihtiyacın değil bir hastalığın sonucu olduğu ortaya çıkar. Ve bu hastalığın çaresini Kuranda başka ortaya koyan yok.

 

Hırsızlık aç karınlıların değil aç gözlülerin mesleğidir. Bu nedenle hırsızlık, aç kaldığı için karnını doyuracak kadar ekmek çalan, yiyecek çalan insanların değil, altın çalan, para çalan, halı kilim çalan, araba çalan, devletin malını çalan insanların mesleğidir. Bu sebeptendirki aç kaldığı için karnını doyuracak kadar ekmek çalan, susuz kaldığı kanacak kadar içecek  çalan, çıplak kaldığı için örtünecek kadar elbise çalan  insanlar hiçbir medeniyette cezalandırılmaz.  

Ne batı, ne doğu, ne klasik ne modern hukuk  hırsızlığa (bu hastalığa) bu teşhisi koyamadığı için hırsızlık suçunu azaltamıyor.

                                Günümüzde Hırsızlar Değil Ev Sahipleri Korkuyor. 

 Fıtrata aykırı hukuk sistemlerinin meriyette olmasından dolayı önlenemeyen hırsızlık vakaları büyük bir ekonomi sektörü oluşturdu. Hırsızlığı engellemek için binalara takılan kameraların, evlere takılan çelik kapıların, bahçelere yapılan yüksek duvarların, hırsızlık için yapılan sigortaların,  istihdam edilen polis, bekçi, güvenlik görevlisi gibi insanlara harcanan paraların toplamını düşündüğümüzde inanılmaz bir rakam çıkar ortaya.

Öte yandan bu tedbirler gariban! Hırsızlar için alınan tedbirlerdir. Birde her ülkenin “şişman kediler” lakabıyla anılan namlı hırsızları vardır ki onlara ne devletler karışabiliyor ne de hukuk.    

Sonuç olarak, ülkeler ne kadar zengin olursa olsun, insanların refahı ne kadar yükselirse yükselsin,  yine de az veya çok hırsızlık olacaktır. Çünkü  hırsızlık bir hastalıktır. Bunu bize tarih söylüyor, bunu bize bilim söylüyor, bunu bize tecrübe söylüyor.

Bu nedenle de gün gelecek, hırsızlardan bizar olan, hırsızlıktan yaka silken insanlar,  hatta Allah'a inanmayanlar (Tanrı tanımazlar) bile sırf bu yüzden, sırf canları acıdığı için, sırf ülkede düzen kurulsun diye; ”Artık şeriat uygulansın! Bu zulüm bitsin”  diye bağıracak.  

     

        

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum