İslamcı değilim Müslüman'ım

Bendeniz İslamcı bir yazar değilim, Müslüman bir yazarım. Maalesef uygulamada, beşerî planda çeşit çeşit Müslümanlık var, bendeniz nasıl bir Müslüman'ım? Ehl-i sünnet ve cemaat fırka-i nâciyesine mensubum.

Ümmetçi değilim, ümmet şuuruna sahip bir Müslüman'ım.

İtikatta Mâturidîyim, mezhebim Hanefî mezhebidir.

Herhangi bir tarikata mensup muyum, derviş miyim, muhib miyim? Bu konuda bilgi vermek istemem, tarikat reklâmı yapılmasına karşıyım. Sadece şu kadarını söylerim: Ehl-i sünnet dairesinde olmak ve şeriata bağlı bulunmak şartıyla bütün gerçek tarikatları desteklerim, hepsine sempati ile bakarım.

Gerçek olmayan tarikatlar da mı var demek istiyorsun? Maalesef var.

Herhangi bir İslamî cemaate, fırkaya, hizbe, gruba, kliğe, sekte mensup musun? Değilim. Bunların sünnet ve şeriat dairesinde olanlarını sever ve desteklerim, olmayanlardan uzak dururum.

Daha önce de yazmıştım, tekrar edeyim: Müslüman bir yazar olarak şu değerleri önde tutar ve onlara hizmet etmek isterim:

İslam... İman... Kur'an... Sünnet... Şeriat... Ümmet... İslam ahlâkı... İmamet...

Sen kimsin ki, bu kadar yüce kavram ve değerlere hizmet edebilesin.

Ben bir hiçim ama hiç olarak da çok zelilâne, nâçizâne, fakirâne, kemterâne biiznillah hizmet edebilirim.

Sen din âlimi ve fakih değilsin, din işlerine niçin karışıyorsun?

Cevap: Din işlerine karışmıyorum. Sade bir Müslüman olarak İslam'ın iki kere iki eder dört derecesinde kuvvetli, zarurî temel değer, hüküm ve kurumlarını yazıyorum. Sahih itikada, namaza, cemaate, ihlâsa, zekâtın ödenmesine, tâife-i nisanın tesettüre girmesine dâvet etmek için ulemadan ve fukahadan olmak gerekmez. Nitekim parçanın bütünden büyük olamayacağını söylemek için de mantık müderrisi olmak icab etmez.

Bugün Türkiye Müslümanlarının durumlarının ve geleceklerinin parlak olmadığını yazıp duruyorsun...

Cevap: Görünen köy kılavuz istemez. Türkiye Müslümanları çok vahim, çok öldürücü, çok helak edici günahlar, isyanlar, gafletler, fısklar, fücurlar içindedir.

İtikat konusunda büyük bozukluklar, bid'atler görülmektedir.

Beş vakit namaz yüzde doksan terk edilmiştir.

Ümmet birliği yoktur, birbirinden kopuk bir sürü cemaat vardır.

Halk ve gençliğin büyük kısmı ilmihalini yeteri kadar bilmemektedir.

Zina, faiz, gıybet, tecessüs, dedikodu ve diğer ahlâk bozuklukları çok yaygın ve yoğun durumdadır.

Para, zenginlik, konfor, lüks, tek kelimeyle israf ana değer olmuştur.

Emr-i maruf ve nehy-i münker yapılmamaktadır.

Bunca kötülük varken durumu iyi, geleceği parlak görmem mümkün müdür?

Karamsar uyarılarınla fitneye sebep olmuyor musun?

Cevap: Asıl fitne, böyle uyarıları yapmamaktır.

Sen iyi bir Müslüman mısın?

Kendime iyi Müslüman demekten hayâ ederim. Sadece mü'min olduğumu söylerim.

Dünyayı düzelteceğini mi sanıyorsun?

Öyle bir manyaklığım yoktur. Yukarıda beyan etmiştim, bir nebzecik de olsa vazifemi yapıyorum. Bilmem ki, yapabiliyor muyum?

"İkinci yazı"

İstanbul'un çılgın trafiği

Dünyanın en iyi şoförü olsam yine de İstanbul trafiğine girmem. İstanbul çılgın bir şehir oldu, bir tımarhâne-i kübra haline geldi. Nüfusu en fazla beş milyon olabilecek bir şehirde siz yirmi küsur milyon halk toplarsanız olacağı buydu.

Bu şehirde her şey çılgın ama trafik çıpçılgın, en çılgın.

Her şeyin etiği olduğu gibi trafiğin de vardır. Bizde trafik ahlâkı yerlere serilmiş can çekişiyor.

Kırmızı ışıkta bekliyorsunuz. Yeşil yandı, bir saniye sonra hareket edeceksiniz. Arkadaki terbiyesiz kornaya basıyor.

Hem araba sürüyor, hem cep telefonunu kulağına dayamış konuşuyor. Görgüsüz! Halkımızda dikkat ve ihtiyat diye bir şey kalmadı. Dört beş yaşındaki çocuğu elinden tutmuş, cadde tarafında yürütüyor... Bu bir cinayet değil midir? Çocukları sokakta, caddede güvenli olan tarafta tutmak gerekmez mi? Kim öğretecek bu kuralı bunca cahile?

Pikniğe gitmişler, otomobilin el frenini çekip bırakmışlar. Çocuklar frenle oynamış, vasıta yokuş aşağı aşağıdaki göle girmiş, çocuklar boğulup ölmüş... Vatandaş hem freni çekip hem de tekerleklerden birinin önüne bir taş koymuş olsaydı bu facia cereyan etmeyecekti.

Son yıllarda fren yerine gaza basma vak'aları ne kadar çoğaldı.

Hatırlıyor musunuz, Bursa'da sersem bir sürücü otobüs durağına girip beş zavallı kadını biçmişti. Ne kadar yatmıştı? Sadece on ay. Adam başına iki ay eder. Bizde halkın canı ne kadar ucuz?

Bir de aklımın hiç ama hiç almadığı kazalar oluyor. Dümdüz yolda giderken bariyere çarpıyor. Sis yok, yer yaş değil, kar mar da yok. Durup dururken böyle kazalar niçin oluyor? Sakın, bunların bir kısmı haram yemekten ileri gelmesin?

Yollar yetersiz... Köprüler yetersiz... Dikkat yetersiz... Ehliyet yetersiz... Ahlâk yetersiz... Eğitim yetersiz... Hukuk yetersiz... Cezalar yetersiz...

Seksen iki milyonluk Almanya'nın başkenti Berlin'in nüfusu beş milyon... Şehir yeşillikler içinde... Her yerde parklar, sun'î göller, bahçeler, korular... Trafik son derece düzgün... Park yerleri belli... Kanunları ve kuralları çiğneyeni hiç affetmiyorlar...

Berlin zelzele bölgesi değil ama orada binalar çürük çarık yapılmıyor.

Berlin'de rant mafyaları cirit atamıyor.

Berlin'de alavere dalavere inşaata ve yerleşime kapalı arsa ve araziler üzerinde inşaat yapılmıyor.

Orada zırt pırt imar afları çıkartılmıyor.

Orada şehir planının her gün ırzına geçilmiyor.

Berlin'de hâkimler var, mahkemeler var...

Berlin'de adalet, vicdan, insaf var.

Berlin'de trenler, tramvaylar, otobüsler, metrolar saat gibi çalışıyor.

Berlin'in nüfusunu beş milyondan yukarıya çıkartmak mümkün değil.

Berlin, İkinci Dünya Savaşı'nda yangın yerine, viraneye dönmüştü. Bütün eski tarihî binalar, anıtlar yeniden yapıldı. Orası bir çirkinlikler sergisi değil.

Berlin medenî bir şehir.

Berlin halkı kanunsuzluğa, ahlâksızlığa, nizamsızlığa hiç tahammül etmez.

İstanbul dünyanın en büyük köyü haline geldi.

Artık köy olmaktan da çıktı, bir tımarhane-i kübra oldu.

Şu anda mega-şehrin etrafında on binlerce bina inşa ediliyor. Bunlar iskâna açılınca seyr eyleyin siz gümbürtüyü.

Çalsın davullar zurnalar kornalar... Çekilsin halaylar... Dünyanın en çirkin ve beyinsiz şehirciliğinin kurbanı İstanbul'da görülmemiş bir cümbüş var.

Daha bu bir şey değil. Bir iki sene içinde trafiğe bir iki milyon yeni otomobil daha girince neler olacak neler...

Aklı ve imkânı olan bu çılgın şehirden kaçsın.

Yollar kapanmadan, köprüler tıkanmadan, akıllara ziyan gelmeden, iş işten geçmeden kaçmalı buradan.

Çanlar bizim için çalıyor, dan dan dan!..
 

Önceki ve Sonraki Yazılar