Üç Türkiye Gerçeği!..

Gündem

 

Terörü sorgula Türkiye!

 

30 yıldır terörün sebeplerini irdelemek yerine, sonuçları üzerinden siyaset yapmaya ve gündem oluşturmaya devam ediyoruz. Terörün sonuçları üzerinden üretilen siyaset ve hamasetle bir yere varamayacağımızı ne zaman öğreneceğiz. Yoksa terörün sebeplerini irdelemek ve bu sebeplerin üzerine gitmek, birilerinin işine mi gelmiyor? Terörün sonuçları üzerinden üretilen siyasetin bizi götürebildiği tek nokta, ordunun millet üzerindeki gücünü arttıran fakat asli görevi olan güvenlik üzerindeki etkisini azaltan bir açmaza sürüklenmek.

 

Perşembe günü toplanacak Terörle Mücadele Yüksek Kurulunda yeniden olağanüstü hale varacak, sert askeri tedbirler konuşulacak ve büyük bir ihtimalle, Hükümet'ten bununla ilgili yeni yetkiler de alınacak. Tüm bu yeni tedbirler ve uygulamalar, terörün kökünü kazıyacak mı? Hayır. Kesinlikle hayır. Doğusundan Batısına, Kuzeyinden Güneyine Anadolu'nun her yerinde, yürek yaralayan acılarla ve hıçkırıklarla toprağa verilen şehit cenazelerini azaltacak mı? Buna da hayır!

 

Aktütün'de yaşanan son terör olayı, terör olayı olmaktan öte, orada verilen savaşta toprağa düşen son neferler, Türkiye'de belki de ilk defa gündemimize yukarıda sıraladığımız soruların gelmesini sağladı. Acıları, ailelerinin yüreklerini dağladı; geride bıraktıkları sorular ise, benliğimize hançer gibi saplandı. Toprağa düşen genç fidanlar, hepimize tarihi bir sorumluluk bıraktılar. Biz bu vatan evlatlarını, 30 yıldır terörü niçin kurban veriyoruz? Bir kere olsun ve bu defa tüm bilincinizle ve benliğinizle sorun kendinize. Neden, neden, neden?

 

Terörse bunun adı, 30 yıldır bitmeyen terör mü olur? Savaşsa bunun adı, topyekün seferberlik ilan edelim ve bitirilen bu savaşı. Gerçek düşman kim? Bilelim ve ona göre savaşalım. Yıllardır bu terörün bitmesini istemeyenler ve terörden beslenenler kim? Bilelim ve ona göre savaşalım. İçimizdeki hainler kim? Bilelim ve ona göre savaşalım. Terörün kökünü, sadece ülkemizin güneyinden, doğusundan değil, her yerinden kazıyalım. Üstelik, bu savaşı, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arnavutuyla, Gürcüsüyle bu milleti, millet yapan bütün fertleriyle verelim.

 

Artık soru sormadan cevap bulamayacağımı, çözüm bulamayacağımızı biliyoruz. 30 yıldır soru da soramıyorduk. Sorulan sorulara, cevap da bulamıyorduk. Dağlıca'da 16 askerin şehit olmasıyla millet bilincinden başlayan sorgulama, Aktütün'de 17 askerimizin daha toprağa verilmesiyle pekişti. Sokaktaki vatandaş, orada yaşananları en ince detaylarına kadar biliyor ve konuşuyor. Medya ilk defa, sağduyulu ve olumlu bir yaklaşımla, bir iki tv kanalı ve gazete hariç, mümkün olduğu kadar hamasete kaçmadan orada yaşananları anlamaya ve yansıtmaya çalışıyor. Genelkurmay, açık yüreklilikle basın toplantısı düzenleyip, bilgilendirme yapıyor ve sorulara cevap veriyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan olaya doğrudan müdahil olmaya çalışıyor.

 

Derin bir acının sonucunda ortaya çıkan bu olumlu tabloyu dağıtmayalım. Yeniden hamasete, kuru gürültüye, siyasi çekişmelere, menfaat kavgalarına, kan üzerinden siyaset yapmaya mahal vermeden, sosyal, ekonomik, kültürel, politik ve operasyonel boyutuyla ve gücümüzün son noktasına kadar terörle ve terörizmle mücadele edelim.  

 

Teröre çözüm bulunmasıyla ilgili sorular ve sorgulamaların, geçmiş tecrübeler ve bilimsel veriler dikkate alınarak, sağduyu ve insaf ölçüleri içinde devam etmesi dileğiyle, şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dilerim.

 

Hayat

 

Son Alamancı Celal Dayı

 

Yine bir vefat haberi. Bu sefer, Karabük-Eskipazar'dan. Celal Dayım, mide kanserine yenik düşmüş, Almanya'da sonuç alınamayan tedavisinden sonra gönderildiği Eskipazar'da geçen Perşembe akşamı hayata gözlerini yummuş.

 

Celal Dayı kim mi? Annemin dayısı, çocukluğumuzdan beri kapımızı çaldığı, yardımımıza koştuğu ve bize muhabbet gösterdiği için bizim de dayımız. Kardeşleriyle birlikte, bizim memleketin ilk Alamancılarından. Öyle sahte ve ne oldum delisi Alamancılardan değil, sahici Alamancı. Her yaz, doğup büyüdüğü Hamzalar Köyüne gelen, Ankara ve İstanbul'daki akrabalarını ziyaret eden, biz de dahil, pek çok evi, ilk defa Alamancı çikolatasıyla tanıştıran ve emekliliğinden sonra çocuklarını Almanya'da bırakıp Eskipazar'a yerleşen Celal Dayı… 7'den 70'e herkese hal hatır soran, herkesle muhabbet kuran, çocukla çocuk, yaşlı ile yaşlı olan Celal Dayı… Yıllarca kendisine gelen borç para ve yardım isteklerini geri çevirmeyen, yaptığı iyiliklerin asla arkasında koşmayan ve bu konularda ağzını açmayan, sitemde bulunmayan, “Ne yapayım Dayısının” diyen  Celal Dayı… Dünyalık küçük zevklerinin yanı sıra inancına ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı Celal Dayı… Geleneklerine ve köklerine bağlı kalsınlar diye kızlarını, oğullarını köyünden evlendirmeyi tercih eden Celal Dayı… Kısaca Yazıcıoğlu sülalesinin tüm karakteristik özelliklerini üzerinde taşıyan, asil duruşunun yanı sıra, hoş sohbet ve mütevazi kişiliğiyle yaşayan son Alamancılardan Celal Dayı…

 

Onun ölümü, hayatının son dönemlerini yaşadığı Eskipazar'ı fazlasıyla üzdü ve Eskipazarlıların kalbinde derin bir boşluk bıraktı, eminim. Benim muhayyilemde ise, aşkları, acıları, umutları, çileleri ve yok oluşlarıyla her biri, bir tarafa savrulup giden Alamancı neslinin, ilk ve son temsilcisi olarak kalacaktır. Bir de akide şekerlerinin, leblebi tozlarının, un helvalarının, İlham gazozlarının olduğu çocukluk günlerimde, evimize, köyümüze giren ilk kağıtlı şekerlerin, çikolataların müsebbibi olarak…

 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

 

 

Futbol

 

Fatih Terim, bir destan kahramanıdır

 

Şöyle bir bakın, Türkiye Süper Liginde, bir takımı iki ya da daha fazla yıl çalıştıran kaç teknik direktör var. Adına üç büyükler denen imtiyazlı takımların üç teknik direktörü, alınan sonuçlar dolayısıyla topun ağzında. Fenerbahçe yürüyen tekere çomak sokmuş, iki yıl birlikte olduğu Zico'yu göndererek, Aragones'i getirmiş, transfere de 50 milyon avro harcamış, sonuç felaket. Galatasaray, Kalli göndermiş, yerine Skibbe'yi getirmiş,  takım bir kaleci, bir defans, bir orta saha, sekiz forvet düzeniyle oynuyor. Orada da teknik direktör, her an gönderilebilir. Beşiktaş, Ertuğrul Sağlam'la ikinci yılına başlamış, ilk Avrupa yenilgisinde, teknik direktörü istifaya zorlanmış. İstanbul beylerinin hepsi sıkıntılı, hepsi dertli. Anadolu'da ise Trabzonspor, Bursaspor, Gaziantepspor hadi Teknik Direktöründeki istikrar nedeniyle Kayserispor ve Sivasspor iyi birer başlangıç yapmış.

 

Tüm bu manzara ortada iken, sistemsiz, ekolsüz, istikrarsız bu futbol hayhuyunda Türk Spor Medyasına göre, görevinden derhal uzaklaştırılması gereken Teknik Direktör kim? Fatih Terim. Neden? Yöneticisiyle, antrenörüyle, futbolcusuyla, taraftarıyla, spor medyasıyla yerlerde sürünen futbol alemi başarılı; bu alemden Milli Takım başarısı çıkaran Fatih Terim, başarısız!.. Güldürmeyin adamı..

 

Peki neden başarısız? Bazı medya mensuplarına ağzını bozmuş. Bazı iftira ve skor yazarlarıyla iyi geçinemiyormuş. Birden fazla takım çalıştırmak istiyormuş.

 

Bana göre Fatih Terim, Türk Futbolunun gerçek yüzüdür. Televizyonlara çıkıp kırıta kırıta yorum yapan futbolcu eskilerinin ve skor yazarlarının hangisinin ağzı bozuk değil. Futbolun her alanında küfürün olmadığını kim söyleyebilir? Yıllarca hakemlerin anasına küfreden, tabela olumsuz olunca hakemlerin üzerine yürüyen Teknik Direktörlerin ve futbolcuların olduğu bir düzende hangi ahlaki değerden bahsedilebilir?

 

Diğer gerekçelere gelince… Bir maçın sonucuna bakıp Fatih Terim'in Dünya Kupası elemelerinde başarısız olacağını söylemek fazlasıyla kolaycılık olur ve Terim'in son Avrupa Şampiyonasında verdiği emeğe saygısızlık olur. 

 

Fatih Terim'in birden fazla takımı çalıştıramayacağını söylemek de boş hayalciliktir. Böyle döküntü bir ligin yaşandığı Türkiye'de, habername'de daha önce gündeme getirdiğimiz gibi Fatih Terim, Milli Takım'la birlikte bir lig takımını rahatlıkla çalıştırabileceği gibi, üç hatta dört futbol takımını çalıştırsa, bir basketbol ve bir voleybol takımını da motivasyon koçluğu yapsa hiçbir sorun yaşanmaz; bilakis spora yeni bir kalite ve renk gelir, medyaya da yeni malzeme çıkar. Süper Lig, Birinci Lig, İkinci Ligden birer takımın koordinatörlüğü Fatih Terim'e verilebilir. Çünkü Fatih Terim'de bunu başaracak güç ve tecrübe var. Her ne kadar kendisi, yurtdışından bir takımı çalıştırmayı düşünse de ben Fatih Terim'in, kendi içinde zor günler yaşayan  Fenerbahçe veya Beşiktaş'tan birini çalıştırmasını tercih ederim.

 

Olaylara bugünden değil, yüz sene sonrasında bakın; bugün beğenmediğiniz Fatih Terim, yüz yıl sonra, bir destan kahramanı olarak anılacaktır. Hem de öz, hakiki, sahici, her şeyiyle doğal bir Türk destan kahramanı…

 

Memleketteki adam yokluğunu unutup mevcutları da heba etmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz; ya ecel canlarını alıyor ya da biz çanlarına ot tıkıyoruz vesselam.

 

Sözün Özü

 

Bugüne kadar “insan” diye herkese değer verdim; bundan sonra yalnızca “insan olana” değer vereceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar