Mihman Kelimeler

Mihman Kelimeler

GÜZEL DİL TÜRKÇE BİZE

 

     İnsanlar arası iletişimi sağlayan bir araç, toplumların millet olmalarında bir etken, düşünme, düşündüklerini ifade etmede ve yorumlamada en önemli unsur olan dil;  tarihin ve kültürün  zengin birikimini mayasında yoğurarak  gelecek zamana, mekana ve insanlara ulaştıran en önemli vasıtadır.

 

    Dil, ayrıca  bir milletin geçmişten zamanımıza kadar , tarihini, kültürünü, milli ruhunu, ülküsünü, kader birliğini  tek çatı altında toplayan birleştiricilik vasfına sahiptir. Toplumsal ifadelerin sözcülüğünü yapmakla beraber meseleleri aydınlatma yönüyle bütünlük sağlayıcı, ikili ilişkilerde  bireyin kendini ifadesi noktasında bir takdim aracıdır.

    Dilin, insanlık tarihi açısından önemi bilinmekle beraber  Türk dili  dünyanın en eski, en zengin, öğrenilmesi en kolay ve gelişim yönünden en ileri dillerindendir. Gelişim seyrinde geçmişin bütün mirasını sırtlayan Türk dili, asırlar sonra geçmişe ışık tutan bir ayna vazifesi görür ki:  Orhun Anıtları’ndaki yalın, etkileyici, millete seslenişi ;  derin ifadeyi yansıtan vuruculuğuyla, hitabet dilini O’nunla tanırız. Yunus ve Veysel ile halk dilinin güzel dokusunun  ince ince işlendiği Türkçe’yi; Dede Korkut  hikayelerindeki anlatımı, “Bugünden sonra divanda, dergahta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır”diyen Karamanoğlu Mehmet Bey’in nidasını; halkın, halk kültürünün semaisini, koşmasını, manisini  Türkçe’nin ifadesiyle idrak ederiz. Kundaktaki bebeğe ninniler fısıldayan Türkçe… Şemseddin Samiler, Ziya Gökalpler'le gönüllere seslenen, Nutuk’ta “milletim dili Türkçe’dir” diyen bir medarı iftihar. Çektiğimiz sıkıntının, döktüğümüz kanın ifadesi “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” olarak Akif’in mısralarında dile gelen Türkçe.

    Büyük önder  Atatürk, Türk dili konusunda; "Türk milletinin dili Türkçe'dir. Bu sebeple  her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır. Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, an'anelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görmektedir. “Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir." ifadeleri dilin önemini ve yüceliğini  açıkça bize gösteriyor.

   Yabancı toplumlardanbilimde, sanatta ve edebiyatta yararlı olan unsurlarını almak toplumsal menfaatler için gereklidir. Buna istinaden kelime zengini dilimize kendimize mâl ettiğimiz ve bilimsel konulara dayalı araştırmaların etkisiyle kazandırılmış kelimeler dışında yabancı kelimeler sokmak ne müteessif bir durumdur.  Atatürk’e göre Türk vatandaşı ancak Türkçe ile vasıflandırılabilirdi. Bu düşünceyle Anadolu diyarı ile sınırlı kalmayan  bütün Türk lehçelerinin nüanslarını da göz önünde bulunduran,  doğudan-batıya, kuzeyden-güneye bir dil birliğini amaçlanmıştı..Hatta “ Güneş Dil Teorisi” ne göre bütün dillerin temelinin Türkçe’ye dayandırılması söz konusu idi.

   Yine dil konusundaki bayrak isimlerden Ziya Gökalp:”Millet, ne ırkı, ne kavmi, ne coğrafi, ne siyasi, ne de iradi bir zümre değildir. Millet, lisanca, dince, ahlakça ve bediiyatça müşterek olan yani aynı terbiyeyi almış fertlerden oluşan bir zümredir.” diyerek millet olmanın şartları arasında  dilin önemine değinir. Bu sebeple Türk dilinin  de ancak usta bir sanatkarın elinde mükemmel bir şekil alması mümkündür. Bu usta sanatkar ise milli duyguların hazzına varmış Türk milletinden başkası değildir.

   Diline sahip çıkmayan bir toplum kaderini kendi eliyle çizememe acziyetine düşmeyi hayretle karşılamamalıdır. Dil bir toplumun geleceğinin şekillenmesinde rol oynayan en önemli faktörlerdendir. Gereken önem verilmediği takdirde medeniyeti oluşturan temel taşlardan birisi sarsılmış olur ve başka toplumlardan eksikliğin giderilmeye çalışılması dilin yozlaşmasına, öz niteliklerini kaybetmeye başlamasına sebep olur.

   Dilin kullanımı birleştiricilik vasfı sebebiyle çok önemli paya sahip demiştik. Lakin kullanılan dilin toplum tarafından anlaşılması gerekmektedir .Böylece dil ile kurulan birliğin düşünceye vasıta edilmesi sağlanmalıdır  ki aynı dili konuşurken yabancılık çekmek, o dili anlamamak, bir toplum için ne  acı bir vaziyettir. Velhasıl dil ayırıcı değil birleştiricidir. Bu durum dinleyen ve dinlenenin arasındaki bağı koparmakla birlikte aynı konu etrafında düşünme ortamını da ortadan kaldırmaktadır. Bu sebeple Türk telaffuzu ve Türk dili kurallarına bağlı olarak tekamül dil hususiyetlerinin mükemmeliyetini beraberinde getirecektir.

   Bir milletin sosyal hayatında ana dili nasıl önemli ise ilim hayatında da aynı derece önemlidir. Ana çizgileri belirleyen yaptığımız araştırmaların altındaki imzanın Türk şahsiyeti ile vücuda getirildiğini hissettirmek ancak Türk dili kullanmak ve yapılan ilmi neşirleri Türk dili ile meydana getirmekle mümkündür. Bu bağlamda milli bilinci uyandırmak dilin sağlamlığının korunmasıyla mümkündür.

   Göktürkler’in  ikiye ayrıldığı dönemde Şe Tu’nun 585 yılında Çin Kağanına yazmış olduğu mektup bize dilin ne kadar çok önemsendiğini gösteriyor: “…. buyruklarınızdan başka boyun eğeceğim bir şey olmayacaktır. Ancak, giysilerimizin önlerini kesmeye, omuzlarımızda dalgalanan saçlarımızı çözmeye, dilimizi de değiştirmeye ve sizin yasalarınızı benimsemeye gelince, bizim törelerimiz ve geleneklerimiz çok uzak çağlardan gelir ki, ben bile bunlardan bir tekini değiştirmeye şimdiye kadar cesaret edemedim. Çünkü, bütün bir Türk milleti aynı kalbi taşıyor.” İfadeleri dilimizin kuvvet nisabını ortaya koymaktadır.

   Ayrıca günlük hayatta kullanılan dilin niceliği kadar niteliği de önemlidir. Özellikle son yüzyılda yabancı kelimeler kullanma hayranlığı, bilgisayarın ve cep telefonlarının hayatımıza girmesiyle Türkçe’yi yozlaşmaya götüren, imla kurallarının çiğnendiği ve yazınsal olarak karşılığının bulunmadığı sözcükler durumun vehmiyetini ortaya koymaktadır.

   Türk olarak  Türk dili’ni neden her yerde kullanamıyoruz? Züccaciyeci Bekir amca, Kuaför Cemil, Bakkalcı Akif dayı neden Türkçe dururken  “store, hair dresser, center” gibi İngilizce kelimelere ihtiyaç duyuyor sunuz?.Yoksa şehit kanlarından rengini almış, üstüne gökten ay ile yıldız nişan vurmuş bu bayraktan, bu topraktan, bu dilden,  bu toplumdan utanıyor musunuz? Yoksa bu ecdad torununun yüzü ağarsın diye çektiği çileyi boşuna mı çekti? Bu bağımsız vatanı, bu bağımsız dili size yadigar bırakanlar  bu keyfekederliği  haketmemiştir.

   "Eurovision” adlı dünyaca ünlü yarışmada bütün milletlerin temsilcileri şarkılarıyla ülkelerini temsil ettiler. Bizim, Türk milleti olarak İngilizce’den başka temsil sunacak dilimiz yok muydu? Peki sorarım kaç kişi bu “milli” parçayı anlıyor, köylü Ayşe ninem, Mustafa amcam bu “milli şarkıyı” anlayarak nasıl destek verecekler? . Bizim temsilimiz İngilizce değil de Türkçe olsaydı iyi olmaz mıydı?  “Çok güzel olurdu” sözlerinizi duyar gibiyim. Kimin diliyle kimi anlatacağız1 Bağımsız bir milletiz ama biz İngilizce’yi Türkçe’ye tercih ediyoruz mu diyelim?  Esasen  mesele bir şarkı, birkaç söz değil fakat bu etkenler de yok sayılamaz.  Dili yozlaştıran Türkçe’ye gölge düşürmeye çalışan fakat hiçbir zaman muvaffak olmalarına meydan vermememiz gereken şeylerdir. Dil, maddi her şeyimizi kaybetsek bile bizi küllerimizden yeniden diriltecek, zor zamanlarda çatısı altında toplanabileceğimiz tek sığınaktır.”Hiç bir toplum topla tüfekle yok olmamıştır,ancak kültürlerini kaybeden toplumlar yok olmaya mahkumdur.” diyen Atatürk’ün ve  Çin’li filozof Konfiçyus’a sorulan “Eğer devleti yönetmeniz istense nereden başlardınız sorusuna  dili gözden geçirmekle işe başlardım çünkü dil düzensiz olursa, sözleri ve  fikirleri ifade etmez; fikirler anlaşılmazsa, yapılması gerekenler yapılma;, kültürümüz ve öz değerlerimiz bozulur; kültür bozulursa, adaletsizlik başlar; adaletsizlik başlarsa toplumda kaos oluşur ve toplumun sonunu hazırlar; bu sebeplerden dolayı hiçbir şey yoktur ki dilden önemli olsun..” sözlerini hatırlayarak

   Geçmişte yaşadıklarını dil  sayesinde en iyi şekilde öğrenen insan geçmişine bağlılığını kuvvetlendirir. Geçmişini en iyi şekilde öğrenen geleceğe adımlarını sağlam ve tereddütsüz atar, böylece tarihin kötü sahnelerindeki tekerrürü bir daha yaşama acizliğinde bulunmaz. Ey Türk yurdunun kadını-erkeği, genci-yaşlısı! Bizim Türkçe’den başka dilimiz yok. Ne mutlu bu vatanı emanet edenlere, bağımsızlığın hazzını bize verenlere , gökteki bayrağa anlam yükleyenlere, halel gelir mi yürekten NE MUTLU TÜRK’ÜM  diyene.    

                                                                                                           

Önceki ve Sonraki Yazılar