Dinsizlik Sosyalizme Havlu Attırmıştır!

Bir önceki yazımızda dinin sosyal bir kurum olarak ele alınıp toplumsal fonksiyonlarının belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştık.

Maksadımız tabii ki, Comte’un yaptığı gibi yeni bir din üretmek değildir. (Hafazanallah!)

Dinin sosyolojik kurum olduğunda tereddüt olmadığına göre, kendisine verilecek sosyal fonksiyonu belirlemek gerekecektir.

Bu konuda bilim adamları (teologlar da dahil olmak üzere) çalışıp dinin toplum içindeki yerini ve fonksiyonunu belirleyeceklerdir.

Laiklik kavramı dinler söz konusu olunca ilk akla gelen ve bizi ziyadesiyle meşgul eden bir mefhumdur.

Gerek ülkemizde gerekse Batı’da farklı biçimlerde algılanan laikliğin günümüzdeki anlamını kazanıncaya kadar başlıca şu üç aşamadan geçtiği söylenebilir.

  1. Devletin bütün dinlere eşit olduğu zamanlar
  2. Devletin dinlerden soyutlandığı ve ‘resmi din’ kavramının kalmadığı zamanlar ve
  3. Devleti düzenleyen kuralların dinsel kurallar olmaktan çıkarıldığı zamanlar.

Burada belirtilmesi gereken şey, bu aşamaların Batı’da hep birden ve eşit ölçüde gerçekleşmediğinin vurgulanmasıdır.

Ayrıca Batı’da halen resmi dine sahip devletler olduğu gibi, öyle olmayıp toplumu düzenleyen kuralların dinin tesirinden kurtulamadığı devletler de mevcuttur.

Dinlerin, özellikle Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’in laiklik ile uyum içinde olup olmadığı, yapısal olarak değil de fonksiyonel olarak din niteliği kazanan Ateizm’in de bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konuşulmalıdır.

Sosyalist memleketlerde yıllarca dinin sosyal niteliği tamamen yok sayılmış, din devlet zoruyla fertlerin vicdanlarına hapsedilerek sosyal hayatın dışına atılmaya çalışılmıştır.

Bundan dolayı dinler varlıklarını gizlice sürdürmek zorunda kalmışlardır.

Dinin sosyal yapı içindeki yeri belirlenmediğinden, sorunlar önüne geçilemez şekilde büyümüştür.

Kriterleri farklı olan diğer kurumlar doğrudan veya dolaylı olarak bu kurumun sahasına da müdahale ettiklerinden, sosyal denge bozulmuştur.

Netice ortadadır. Sosyalizm havlu atmıştır.

Bu gerçeği kavrayıp gerekli adımları atmayacak bütün sistemleri de Sosyalizmin akıbeti beklemektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar