Fikir Özgürlüğü Birincil

Çeşitli şirketlerde müdürlük ve idarecilik görevlerini yürüten yirmi kadar yönetici, şirket imkanlarının ve zamanın doğru ve verimli kullanılması hususunda bir profesörden kendilerini aydınlatmasını ve bu konuda bir seminer yapmasını isterler.

 

Hoca yirmi yöneticiye meramını anlatabilmek maksadı ile bir deney yapmaya karar verir. Onlardan önce sınıfta yerini alır ve malzemelerini hazırlar.

 

Masanın üzerine koyduğu şeffaf kavanozu işaret ederek ne gördüklerini sorar.

Onlar "boş bir kavanoz" derler. Bunun üzerine masanın altından çıkardığı kovadan aldığı büyükçe taşları kavanoza itina ile yerleştirir.

 

Sorusunu tekrar eder. "Şimdi ne görüyorsunuz?"

"İçi taşlarla doldurulmuş bir kavanoz."

"Sizce bu kavanoz dolu mudur" deyince hoca, kuşkuyla da olsa cevap "Evet"tir.

 

Hoca bu kez masanın altından bir kova daha çıkarır ve daha küçük olan çakıl taşlarını kavanoza, taşların aralarını dolduracak şekilde boşaltır.

 

Soruyu tekrarlar. "Ne görüyorsunuz?" Sınıfa sessizlik hakimdir.

Hoca erinmeden bir kova daha alır masanın altıından.

İçindeki kumla çakılların aralarındaki boşlukları da doldurup tekrar ne gördüklerini sorar.

Bu sefer yöneticiler kendilerınden emin bir edayla, "İşte şimdi tamamen dolmuş bir kavanoz" diye cevap verirler.

 

Gülümseyen hoca, bu kez içi suyla dolu bir kovayı daha ortaya çıkarır ve kavanoza yavaşça bolşaltıp, "Kova şimdi kamilen doldu" der. Zira kovada boşluk kalmamıştır.

 

Öğrencilerine anlatmak istediğini şöyle özetler:

"Hayat, size gösterdiğim bu deneydeki gibidir, boşluk kabul etmez. O halde, gerek yöneticisi olduğunuz şirketlerde ve gerekse ferdi hayatınızda, öncelik vereceğiniz şeylerin sıralamasını iyi yapmalı ve mümkün mertebe hataya düşmemelisiniz. Yoksa kavanozu önce kumla doldurmak gibi bir yanlış yüzünden hem büyük taşları hem de çakıl taşlarını kavanoza sığdıramazsınız. Tabii dolayısıyla maksada da ulaşamazsınız."

 

Yöneticiler derslerini almış, mesrur şekilde evlerine dönerler.

 

Şimdi efendim!

Nasıl "hamama girmekten maksat terlemekse", kıssadan da hisse çıkarmak gerektir.

 

Demem şu ki!

Her birey, şöyle veya böyle kendisi için öncelik arzeden durumu bilecek, ona göre sıralamasını yaparak işine bakacak ve netice almaya çalışacaktır.

 

Kanımca toplumsal bazda öncelik sıralaması yaparken, ilk madde düşünce ve ifade özgürlüğü olmak durumundadır.

 

Düşünce ve ifade özgürlüğü kavanoza konan büyük taşlar gibidir. Sıralamayı şaşırmak ve kavanozu kumla doldurmakla maksat asla hasıl olmayacak, bu taşlar bu kaba sığmayacaktır.

 

Zira fertler, düşüncelerini ifade edemedikleri durumlarda, istemeselerse de karşının veya otoritenin arzu ve istekleri doğrultusunda fikir beyan etme zorunluluğu hissettikleri için, konuşanlar kendilerini özgürce ifade etmeyecek (yani kendinden konuşmayacak), toplum ikiyüzlüler güruhu haline getirilecektir.

 

Büyük gibi görünen adamlar, çok basit hesapların peşine düşecek, erdemli insan bulmak nerede ise müzelik bir hadise halini alacaktır.

 

Özetle Refah toplumuna (Welfarestate) ulaşmak ve insanların saadeti hayal olmaktan ileri gitmeyecektir.

 

Adam gibi yaşamak bu olmasa gerektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar