NASİHAT İSTEYEN HALİFE

 

İHAT İSTEYEN HALİFE

Bir gece Halife Harun Reşid, veziri Fudayl-i Bermeki’ye, “Beni öyle bir nasihatçinin yanına götür ki kalbim, bu göz kamaştırıcı, şa’şalı hayattan sıkıldı. Rahatlık ve gönül huzuru arıyorum” dedi. Veziri onu Süfyan bin Uyeyne’nin evine götürdü. Süfyan kapıyı açıp,
- Kim o dedi.
- Emir-ül-müminin geldi kapıdalar dediler.
- Niçin bana haber vermediniz? Bilseydim ben onun huzuruna gelirdim.
Harun Reşid içeri girdi. Biraz nasihat istedi. Ama nasihati beğenmedi. Bir kese altın vererek ayrıldı Süfyanın yanından. Vezirine: Arkadaşın kalbime tesir edemedi, beni başkasının yanına götür, benim aradığım bu kimse değildir dedi.
Süfyan bin Uyeyne bu söz üzerine,
- Sizin aradığınız kimse, Fudayl bin Iyad’dır, sizi ona götüreyim dedi.
Fudayl bin Iyad’a gittiler. Kapının önüne geldiklerinde, Hazret-i Fudayl (Günah işleyenler, kendilerini iman edenlerle bir tutacağımızı mı sanıyorlar?) mealindeki, Casiye suresi 25. âyetini okuyordu. Harun Reşid; Nasihat istesek bu bize yeter dedi. Kapıyı çaldılar. Hazret-i Fudayl,
- Kim o? dedi.
- Emir-ül-müminin geldiler, kapıdayız dediler.
Bunun üzerine Fudayl bin Iyad;
- Emir-ül mümininin benim yanımda ne işi var ve benim onunla bir işim yok, beni lütfen meşgul etmeyiniz dedi.
Vezir;
- Ülül-emre [halifeye] itaat vaciptir dedi.
- Lütfen beni meşgul etmeyin dedim ya...
Vezir;
- Müsaadenle mi girelim, yoksa zorla mı dedi.
- Müsaadem yok, ama zorla gireceksiniz ona karışmam.
İzinsiz içeri girdiler. Fudayl bin Iyad, kimsenin yüzünü görmemek için kandili söndürdü. Karanlıkta Harun Reşidin eli, Fudayl bin Iyad’ın eline değdi. Bunun üzerine Fudayl bin Iyad; Bu el ne yumuşak bir el, Cehennemde yanması çok yazık olur buyurunca, Harun Reşid ağladı ve ondan nasihat olacak bir söz daha söylemesini istedi. Fudayl bin Iyad buyurdu ki:
- Senin büyük baban Hazret-i Abbas, Peygamber efendimizin amcası idi. Bir kavme emir yapılmasını istemişti. Peygamber efendimiz de, (Ey amca, seni nefsin üzerine emir ettim) buyurdu. Ve yine buyurdu ki: (Emirlik kıyamette pişmanlıktır.)
Harun Reşid; Biraz daha söyle deyince, Fudayl bin Iyad;
-Deden Ömer bin Abdülaziz’i halife yaptıkları zaman, Salim bin Abdullah, Reca bin Hayve ve Muhammed bin Kab’a: Ben, bu işe düştüm, boyumdan büyük bir işi boynuma taktılar, kurtuluş çarem nedir” diye sorduğu zaman onlar; “Yarın kıyamet gününde azaptan kurtulmak istiyorsan, Müslümanlardan yaşlıları baban bil, gençlerini kardeşin bil, çocukları kendi çocukların bil, kadınları ise kız kardeşin ve annen gibi bil, onlara; anana, babana, kardeşine ve çocuklarına yaptığın gibi muamele eyle” dediler.
Harun Reşid nasihatten, çok te’sir altında kalmış olacak ki
- Biraz daha söyler misin dedi.
Fudayl bin Iyad;
- İslam ülkesi, senin evin gibidir. İnsanları ev halkın gibidir. Babalarına, kardeşlerine ve çocuklarına iyilikle muamele eyle. Korkarım şu güzel yüzün ateşle yanar ve çirkinleşir. Güzel yüzlerden niceleri Cehennemde çirkinleşir ve emirlerden niceleri orada esir olur.
Allahtan kork ve Ona ne cevap vereceğini düşün. Cevaplarını şimdiden hazırla! Çünkü Kıyamet günü, Allahü teâlâ sana Müslümanların hepsinden tek tek soracaktır. Hepsi için adalet isteyecektir. Eğer bir gece bir ihtiyar kadın, evinde bir şey yemeden yatarsa, yarın senin eteğine yapışır ve sana hasım [düşman] olur”.
Bunun üzerine Harun Reşid, ağlaya ağlaya kendinden geçti. Vezir Fudayl-i Bermeki;
- “Ey Fudayl! Sen Emir-ül-müminini kahrından öldüreceksin, yeter artık” dedi.
Fudayl bin Iyad hazretleri;
- Sus, ey Haman! Onu sen ve kavmin helak eylediniz, ben değil.
Bu söz Harun Reşidin ağlamasını arttırdı ve vezirine,
- Sana Haman demesi, beni Firavun yerine koyduğundandır dedi.

Sonra Harun Reşid, Fudayl bin Iyada sordu:
- Birine borcun var mı? Hazret-i Fudayl;
- Evet, Allahü teâlâya borcum var o da itaattir. Huzuruna borçlu çıkarsam vay halime dedi. Halife;
- İnsanlara borcun var mı dedi.
- Allahü teâlâya şükür olsun ki, bana çok nimetler verdi, hiç şikayetim yoktur. Halife, onun önüne bir kese altın koyup;
- Bunlar helaldir, kullanabilirsin dedi. Fudayl:
- Anlaşılan o ki bütün bu nasihatlerimin sana hiç faydası olmamış; dedi ve Harun Reşidin yanından kalktı. Harun Reşid de yanında ki veziriyle ağlaya ağlaya çıkıp gitti. “Artık öyle bir evim ve ailem var ki, bütün dünya evim, bütün insanlar da evimin fertleri, Rabbim. Senin inayetin olmazsa bu vazifenin altından layıkıyla kalkamam” diye diye gti.

“Onlar zararlarından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı, ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu”. (Ebu Müslim Horosani , 718

 

Naim ÖZGÜNER  12 MART 2014

Bir gece Halife Harun Reşid, veziri Fudayl-i Bermeki’ye, “Beni öyle bir nasihatçinin yanına götür ki kalbim, bu göz kamaştırıcı, şa’şalı hayattan sıkıldı. Rahatlık ve gönül huzuru arıyorum” dedi. Veziri onu Süfyan bin Uyeyne’nin evine götürdü. Süfyan kapıyı açıp,
- Kim o dedi.
- Emir-ül-müminin geldi kapıdalar dediler.
- Niçin bana haber vermediniz? Bilseydim ben onun huzuruna gelirdim.
Harun Reşid içeri girdi. Biraz nasihat istedi. Ama nasihati beğenmedi. Bir kese altın vererek ayrıldı Süfyanın yanından. Vezirine: Arkadaşın kalbime tesir edemedi, beni başkasının yanına götür, benim aradığım bu kimse değildir dedi.
Süfyan bin Uyeyne bu söz üzerine,
- Sizin aradığınız kimse, Fudayl bin Iyad’dır, sizi ona götüreyim dedi.
Fudayl bin Iyad’a gittiler. Kapının önüne geldiklerinde, Hazret-i Fudayl (Günah işleyenler, kendilerini iman edenlerle bir tutacağımızı mı sanıyorlar?) mealindeki, Casiye suresi 25. âyetini okuyordu. Harun Reşid; Nasihat istesek bu bize yeter dedi. Kapıyı çaldılar. Hazret-i Fudayl,
- Kim o? dedi.
- Emir-ül-müminin geldiler, kapıdayız dediler.
Bunun üzerine Fudayl bin Iyad;
- Emir-ül mümininin benim yanımda ne işi var ve benim onunla bir işim yok, beni lütfen meşgul etmeyiniz dedi.
Vezir;
- Ülül-emre [halifeye] itaat vaciptir dedi.
- Lütfen beni meşgul etmeyin dedim ya...
Vezir;
- Müsaadenle mi girelim, yoksa zorla mı dedi.
- Müsaadem yok, ama zorla gireceksiniz ona karışmam.
İzinsiz içeri girdiler. Fudayl bin Iyad, kimsenin yüzünü görmemek için kandili söndürdü. Karanlıkta Harun Reşidin eli, Fudayl bin Iyad’ın eline değdi. Bunun üzerine Fudayl bin Iyad; Bu el ne yumuşak bir el, Cehennemde yanması çok yazık olur buyurunca, Harun Reşid ağladı ve ondan nasihat olacak bir söz daha söylemesini istedi. Fudayl bin Iyad buyurdu ki:
- Senin büyük baban Hazret-i Abbas, Peygamber efendimizin amcası idi. Bir kavme emir yapılmasını istemişti. Peygamber efendimiz de, (Ey amca, seni nefsin üzerine emir ettim) buyurdu. Ve yine buyurdu ki: (Emirlik kıyamette pişmanlıktır.)
Harun Reşid; Biraz daha söyle deyince, Fudayl bin Iyad;
-Deden Ömer bin Abdülaziz’i halife yaptıkları zaman, Salim bin Abdullah, Reca bin Hayve ve Muhammed bin Kab’a: Ben, bu işe düştüm, boyumdan büyük bir işi boynuma taktılar, kurtuluş çarem nedir” diye sorduğu zaman onlar; “Yarın kıyamet gününde azaptan kurtulmak istiyorsan, Müslümanlardan yaşlıları baban bil, gençlerini kardeşin bil, çocukları kendi çocukların bil, kadınları ise kız kardeşin ve annen gibi bil, onlara; anana, babana, kardeşine ve çocuklarına yaptığın gibi muamele eyle” dediler.
Harun Reşid nasihatten, çok te’sir altında kalmış olacak ki
- Biraz daha söyler misin dedi.
Fudayl bin Iyad;
- İslam ülkesi, senin evin gibidir. İnsanları ev halkın gibidir. Babalarına, kardeşlerine ve çocuklarına iyilikle muamele eyle. Korkarım şu güzel yüzün ateşle yanar ve çirkinleşir. Güzel yüzlerden niceleri Cehennemde çirkinleşir ve emirlerden niceleri orada esir olur.
Allahtan kork ve Ona ne cevap vereceğini düşün. Cevaplarını şimdiden hazırla! Çünkü Kıyamet günü, Allahü teâlâ sana Müslümanların hepsinden tek tek soracaktır. Hepsi için adalet isteyecektir. Eğer bir gece bir ihtiyar kadın, evinde bir şey yemeden yatarsa, yarın senin eteğine yapışır ve sana hasım [düşman] olur”.
Bunun üzerine Harun Reşid, ağlaya ağlaya kendinden geçti. Vezir Fudayl-i Bermeki;
- “Ey Fudayl! Sen Emir-ül-müminini kahrından öldüreceksin, yeter artık” dedi.
Fudayl bin Iyad hazretleri;
- Sus, ey Haman! Onu sen ve kavmin helak eylediniz, ben değil.
Bu söz Harun Reşidin ağlamasını arttırdı ve vezirine,
- Sana Haman demesi, beni Firavun yerine koyduğundandır dedi.
Sonra Harun Reşid, Fudayl bin Iyada sordu:
- Birine borcun var mı? Hazret-i Fudayl;
- Evet, Allahü teâlâya borcum var o da itaattir. Huzuruna borçlu çıkarsam vay halime dedi. Halife;
- İnsanlara borcun var mı dedi.
- Allahü teâlâya şükür olsun ki, bana çok nimetler verdi, hiç şikayetim yoktur. Halife, onun önüne bir kese altın koyup;
- Bunlar helaldir, kullanabilirsin dedi. Fudayl:
- Anlaşılan o ki bütün bu nasihatlerimin sana hiç faydası olmamış; dedi ve Harun Reşidin yanından kalktı. Harun Reşid de yanında ki veziriyle ağlaya ağlaya çıkıp gitti. “Artık öyle bir evim ve ailem var ki, bütün dünya evim, bütün insanlar da evimin fertleri, Rabbim. Senin inayetin olmazsa bu vazifenin altından layıkıyla kalkamam” diye diye gitti.

“Onlar zararlarından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı, ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu”. (Ebu Müslim Horosani , 718-755)

e-posta: naimozguner81@gmail.com  www.naimozguner.com

 

 

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar