O fotoğrafın anlamı

Ülkemizin en büyük medya patronu Aydın Doğan'ı AKP Bayburt Milletvekili Ülkü Güney'in oğlunun nikahında Başbakan Tayyip Erdoğan'la birlikte şahitlik yaparken görenler ne düşünmüştür acaba? Nikâhta bulunmayıp da ertesi gün gazetelerde fotoğrafını görenler?

Herkesin ne düşündüğünü bilemem elbette, ama hiç değilse iki dostumun görüşlerini aktarabilirim.

Medya kesiminin içinden bir dostum, “1988 yılında gazetesinin sürmanşetinden Turgut Özal'ı by-pass ameliyatı sırasında beynine bir süre hava gitmediği için aklı başında olmamakla suçlayan Erol Simavi'nin, araya hatırlı dostlar sokarak barışma girişimini hatırlattı bana” dedi.

O kavga sonrasında iktidarın başı ile Türk basınının emektar patronu arasında bir 'ateşkes' ilân edildi gerçekten; ama nasıl bir ateşkes? Erol Simavi o günden sonra Hürriyet'e yeni bir patron aramaya başladı. O dönemin en önemli uluslararası medya patronu Robert Maxwell de ilgilendi Hürriyet'le; ama ne kadar para verdiyse verdi, Erol Simavi gazetesini ona satamadı. Engellendi.

Daha sonra el değiştirdi Hürriyet; 1979 yılında Milliyet'i satın alarak basın âlemine giren Aydın Doğan'ın oldu...

Medyayla kavga iktidara yaramıyor, ama iktidarla kavga medyaya hiç yaramıyor. Sürmanşetten ilân edilen savaş sonunda Turgut Özal birkaç ay sonra yapılan Hürriyet'in 40. yıldönümü toplantısına katıldı, Erol Simavi'yi yanaklarından da öptü; fakat sonunda Simavi patronluktan oldu. Kendisini tanıyanlar, “Hayatımın en büyük hatasıydı” dediğini aktarıyorlar. Gözü hâlâ basındaymış...

Bir başka dostum, bu noktada devreye girerek, nikâh şahitliği kürsüsünde Başbakan Erdoğan'la fotoğraf veren Aydın Doğan'ın bunu anlamış olabileceği görüşünü şu cümleyle tamamladı: “Aydın Bey kendisinden önceki medya patronlarından daha akıllı...”

Akıllı olmasına akıllı, ama olan-biteni doğru mu anlıyor bakalım?

Bu da benim kuşkum. Ülkemizin en büyük medya patronu, Başbakan Erdoğan'ın 'kendisine biat etmiş bir medya' arayışı içerisinde olduğunu söyleyen ve yazan tiplerle çevrili. Bu görüşlerini maaşlarını ödediği yazarların sütunlarında hergün okuyup etrafını çeviren zevatın ağzından her vesileyle duyan Aydın Doğan da herhalde artık aynı görüştedir.

Eğer aynı görüşteyse yanılıyor ve bu yanılgıyla hatalarına devam etmesi çok muhtemel...

Türkiye'de tek-tip ve tek-sesli bir medya ister mi herhangi bir iktidar; bütün gazetelerin her yaptığını alkışlamasını, bütün kanalların her dediğine şapka çıkarmasını? Belki bunu isteyen politikacılar da vardır, ama Tayyip Erdoğan çapında biri bunun iktidarına zarar vereceğini iyi bilir.

Bugün yalnız Tayyip Erdoğan veya AK Parti çevresi değil, ülkemizde sağduyu sahibi herkesin istediği bir tek şey var: Meslek ilkelerini gerçekten benimsemiş bir medya... Yalana-dolana başvurmadan, gerçekleri yamultup çarpıtmadan aktaran gazeteler ve televizyon kanalları...

Öyle gazetelerin ve televizyonların sahibinin Aydın Doğan veya bir başkası olması hiç fark etmez...

“Benim gazetelerim yalana başvurmaz, benim televizyonlarım haberleri çarpıtmaz” demesin Aydın Bey; kendisine fazla uzağa ve başka kapılara başvurmadan kendimle ilgili son olayı örnek olarak verebilirim.

Milliyet gazetesinde Serpil Yılmaz imzasıyla “Deniz Feneri medyaya kadar uzanıyor” başlığıyla bir yazı çıktı 11 Eylül'de. Doğan gazetelerinin Deniz Feneri konusunu işleyegeldiği günlerde ortama Milliyet'ten bir katkı denemesiydi bu. Yazıda Deniz Feneri'nde adı geçen Kanal-7 yönetiminden bir-iki isimle ANAR araştırma kuruluşunun başkanı ve bendeniz anılıyorduk.

Cevabını ertesi gün verdim. Yazıya konu edilen şirketin Deniz Feneri'yle bir ilgisi yoktu. O sırada (1998) bir gazete projesi üzerinde çalışıyordum ve Yimpaş projeyi desteklemeye karar vermişti. Ben de ANAR'ı ve Kanal-7'yi şirkette bulundurmak istemiştim.

Sermaye konusunda yanlış bir tercih yaptığımı hemen o gün anladım ve şirket kurulduğu gün işlevsiz kaldı. Bunu Yimpaş olayı patladığında (3 Kasım 2006'da) kendim yazmıştım.

Serpil Yılmaz bir daha konuya girmedi, ama sonuncusu önceki gün olmak üzere konu Milliyet'te üç kez daha tekrarlandı. ANAR'ın başkanı hükümetin önemli bir bakanı bugün ve sırf onu (ve tabii AK Parti'yi) zor duruma düşürmek için kullanılıyordu daha kurulduğu gün işlevsiz kalmış şirketle ilgili haber...

Ülkemizin en büyük medya patronu kendisinden iktidara tâbi bir medya isteyen olduysa buna karşı sonuna kadar direnmeli; ancak gazeteleri ve televizyonlarını 'karakter suikastı' için kullanmaya kalkanlara da kesin bir dille “Dur” demeli...

Ne dersiniz, Aydın Doğan bu gerçeği bunca hengâmeden sonra olsun anlamış mıdır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.