ÖZAL'LA BAŞLAYAN HAYAL NİHAYET GERÇEKLEŞTİ

 

Orta ve Uzak Asya... Dünyanın diğer bölgelerine nisbeten hem ekonomide, hem de siyasi alanda devamlı yükselme trendi içerisinde olan bu bölge, iki yıl önce kendini daha çok hissettiren, dünyanın bir çok ülkesinde ciddi finans kayıplara neden olan ekonomik krizden de en kısa zamanda toparlanıp çıkma başarısını gösterdi. Bölge ülkeleri son birkaç yıldır siyasi olarak da bir araya gelinip oluşturulan zirve toplantıları ve kurdukları güvenlik paktlarıyla kendi bölgelerini adeta “güvenli alan” haline dönüştürme çabaları içersinde. Bu çabaların neticesinde ortaya çıkan en önemli örnek Şanghay İşbirliği Örgütü olmuştur.

Rusya, Çin, Türk Cumhuriyetleri'nden Kırgızistan, Kazakistan ve Özbekistan'ın üyelikleriyle oluşturulan örgüt, siyasi, ekonomik ve güvenlik işbirliklerini, kurulduğu dönemden itibaren devam ettirmekteler. Güvenlik alanında geçen haftalarda Kazakistan'da gerçekleştirilen ortak tatbikat bunun en son örneği oldu.Tabikata Özbekistan'ın katılmayışı kafalarda soru işareti bıraktı.

Bölgede böyle bir yapılanmanın gerçekleştirilmesi son derece doğal. Geçmişten günümüze yaşanan tarihi ve kültürel ilişkiler, sahip olunan yeraltı ve yerüstü zenginliklerin ihtiyaçlar noktasında bünye içerisinde paylaşım zorunluluğunu destekleyici nedenlerden sayılabilir.Ortak güvenlik politikalarının (ŞİÖ'nün '3 kötülük' olarak tanımlanan terörizm, uyuşturucu ticareti ve ayrılıkçı hareketlere karşı) uygulanır hale getirilmesi ise, ilişkilerin daha da pekiştirilmesi ve sürekllilik göstermesi açısından oldukça önemli.

Bu bölge, bizim için de son derece önem arzediyor. Rusya ve Çin'i bir kenarda tutarsak, örgütün diğer üyeleri olan Türk cumhuriyetleriyle tarihi, kültürel ve bunların hepsinden de öte kan bağımız var. Aynı milletin birer parçalarıyız.Kardeşlik duygusuyla biribirimize bağlıyız.Bu bölge bizim atayurdumuz.Bu temel ortak noktalar bizlerin buralara ilgi göstermemizi zorunlu kılmaktadır.

Türkiye ile Türk cumhuriyeteleri arasındaki ilk resmi ilişkiler Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası 1991 yılında başladı.Bu tarihten itibaren ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin en üst düzeyde temsil edilmesini hedefleyen ilk zirve Türkiye'nin ev sahipliğinde 30-31 Ekim 1992'de Ankara'da gerçekleştirildi.

Merhum Turgut Özal'ın girişimleriyle gerçekleşen bu ilk buluşmada alınan Türk Dünyası'nın bilim ve kültür alanında tanınmış isimlerinin ortak anılması kararı, ilk zirve toplantısının somut sonucu olarak ortaya çıktı.

Türkçe konuşan ülkeler arasındaki ilişkilerinin gelişmeye yatkınlığı ve daha sonra kaydedilen gelişmeler, zıt yöndeki bazı etkileri de harekete geçirdi.Bakü'de yapılması planlanan ikinci zirve, BDT zirvesinin aynı günlerde yapılması nedeniyle daha sonra yine İstanbul’da yapılabildi. İstanbul’da yapılan ikinci zirvede bunu hisseden liderler, “zirvenin bir başka ülkeye karşı olmadığını” dile getirdiler.

Üçüncüsü Bişkek ve dördüncüsü Taşkent'te yapılan zirvelerin, Kırgızların Manas Destanı’nı, Özbeklerin Emir Timur’u kutlamalarının yıldönümüne getirilmesi de “zirvenin geri plana itildiği” gibi yorumlara yol açtı.Taşkent’te dördüncüsü yapılan ve 4.cü zirveye kadar “Türk Zirvesi” olarak adlandırılan toplantıların adı önce “Türk Cumhuriyetleri Devlet Başkanları Zirvesi”ne, beşinci zirveden sonra da “Türk Dilini Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi”ne dönüştürüldü.

Zirvenin beşincisi 1998 yılında Astana'da ve altıncısı 2000 yılında Bakü'de yapıldı.Sonuç bildirilerinin genelde temennilerden ibaret kaldığı bu zirvede ağırlıklı olarak bölge ülkelerindeki petrol ve doğalgazın dünya pazarına taşınmasıyla ilgili çalışmalardan duyulan memnuniyet, ilişkilerin güçlendirilmesi, ticari ve ekonomik işbirliğinin gerekliliği, terörizm ve uyuşturucu trafiğine karşı ortak mücadele, bölgesel sorunlarda BM ve AGİK ilkelerinin önemi üzerinde durulmuştu.

2001 yılında düzenlenen yedinci zirvede ise, Özbekistan meclis başkanı düzeyinde katılırken diğer ülkeler devlet başkanı düzeyinde temsil edilmiştir.

2006 yılında düzenlenen sekizinci zirvede, Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Türkiye devlet başkanı düzeyinde temsil edilirken, Türkmenistan büyükelçi düzeyinde zirveye katılırken, Özbekistan zirveye katılmamıştır.Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Türkiye, diğer Türk Dili konuşan ülkeler katılmasa bile 4'lü olarak zirvelerin devam edeceğini belirtti.

Ekim 2009'da Nahcivan'da yapılan dokuzuncu zirveye Özbekistan hariç diğer ülkelerin hepsi katılmıştır. Yıllar sonra Türkmenistan da yüksek düzeyde temsil edilmiş,Nahcivan Antlaşması'yla Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi, kurumsallaşarak Türk Konseyi'ne dönüşmüştür.

Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10'uncu zirvesi ise, geçtiğimiz hafta İstanbul Çırağan Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında yapıldı.Türk Cumhuriyetleri'nden üst düzey katılımların gerçekleştiği zirvenin ardından “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” oluşturuldu. Türkmenistan'ın tarafsızlık politikası gereği imza koymadığı Türk Konseyi'nin hedefi ise; “Avrupa Konseyi, Arap Ligi veya İngiliz Milletler Topluluğu gibi ortak bir çatı altında birleşmeyi sağlamak” şeklinde ortaya kondu.Atılan imzalar, uluslararası yeni bir kurumun da kurulmasına vesile oldu.

Zirvedeki konuşmasında Abdullah Gül, "Paylaştığımız coğrafya çok geniş işbirliği imkânlarına sahip olmasının yanı sıra, bazı sorunlarla da karşı karşıyadır. Bu bakımdan, ilerletilmesine katkı sağlamayı hedeflediğimiz bölgesel işbirliği ve dayanışma, bölgemiz için ziyadesiyle mühimdir. Ortak maksadımız, bir taraftan ülkelerimiz ve halklarımızı birbirine daha sıkı kenetleyecek işbirliği imkânları yaratırken, diğer yandan ortaya çıkacak sinerjiden bölgemizin barış, istikrar, huzur ve refahının pekiştirilmesi için istifade etmektir.Türk İşbirliği Konseyi'nin kuruluşuyla, 'Amelde Birlik' şiarını hayata geçirmede tarihi bir adım atılmaktadır. Amacımız, yeni bir bürokratik yapı oluşturmak değil, halklarımızın girişimci ruhunu ve potansiyelini harekete geçirmektir." ifadeleriyle Türkiye'nin görüşlerini dile getirme fırsatını buldu.

On sekiz yıl sonra geçmişe nazaran daha katılımcı, üst düzey katılımın gözlemlendiği tarihi zirvede gelecek adına önemli kararlara imza atıldı.

  • Türk İşbirliği Konseyi, "Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, Aksakallar Konseyi, Kıdemli Memurlar Komitesi ve Daimi Sekretarya" dan oluşacak.

  • Ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla "Türk İş Konseyi" kurulacak.

  • Türk kültürü ve mirasının korunması için Bakü'de bir vakıf oluşturulacak.

  • Astana, 2012 yılı Türk Kültür Başkenti olarak ilan edilecek. Astana'daki Türk Akademisi bünyesinde bir müze ve kütüphane açılacak.

  • "Üniversitelerarası Birlik" adı altında bir yapılanmaya gidilerek, bu alandaki işbirliği ilerletilecek.

  • Araştırma-geliştirme faaliyetleri için özel bir fon kurulacak.

  • 3 Ekim, "Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Günü" olarak kutlanacak.

  • Türk cumhuriyetlerinin 20. bağımsızlık yıldönümü 2011'de birlikte kutlanacak.

    İlk buluşmadan bu yana onsekiz yıl geçti. Geçen bu sürede bazı dönemlerde tıkanmalar yaşansa da uluslararası statüye kavuşan bir konsey kararı, katılımların üst düzey olması, gelecek adına daha ciddi ve kalıcı süreçlerin yaşanacağı ümidini vermektedir. Türkiye başta olmak üzere diğer ülkelerin de yaşanan küresel krizler karşısında dik bir duruş ve güçlü bir yönetim göstermeleri bu ümidi daha da arttırmaktadır.

    Güzel günler hiç de uzak görünmüyor...



 



 


 



 



 



 



 

.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.