Bir Kilo Et Bir Hayat Kurtarır

Rasûlullah (sav) bir gazveden dönerken Câbir (ra) ile sohbet ediyordu. Câbir’in yeni evlendiğini, pek çok borcu olduğunu öğrenince, elinde mal olarak ne bulunduğunu sordu. O da yalnız bir devesinin olduğunu söyledi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) onu borçtan kurtarmak için devesini kendisine satmasını istedi. Hz. Câbir Medine’ye varıncaya kadar binmek şartıyla sattı. Medine’ye ulaşınca deveyi teslim etmek için Rasûlullah (sav)’in yanına vardı. O sırada kendisini çok sevindiren ve diğer insanları da şaşırtan bir davranışla karşılaştı. Efendimiz (sav) devenin ücretini ödediği gibi deveyi de ona hediye etti. (Buhârî, Büyû’, 34; Müslim, Müsâkât, 109)

Câbir (ra) şöyle der:

Allah Rasûlü devemin ücretini verdiği ve onu bana hediye ettiği vakit tanıdık bir yahûdiye rastladım. Bu hâdiseyi ona anlattım. Hayretler içinde kaldı ve;

“-Demek devenin parasını verdi; sonra da onu sana hibe etti ha?!” dedi. Ben de:

“-Evet” dedim. (Ahmed b. Hanbel, III, 303)

Bu alışverişte Efendimiz, Hz. Câbir’in durumunu düzeltmeyi hedeflemiş, alışveriş yapıyormuş gibi ona son derece müsamahakâr ve lütufkâr davranmıştır. Ka’bına varılmaz bu yüce zarâfet ve ahlak Müslümanları o derece duygulandırmıştı ki olayın vukû bulduğu gece “Leyletü’l-baîr” (deve gecesi) ismiyle hatırlarda kalmıştır. (İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ğabe, I, 308)

Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da katıldığım Sosyal Kalkınma Sempozyumu’nda konuşan Çare Derneği Başkanı Mehmed Südlü, Filipinler’de yaşanmış bir hadiseyi anlattı. Kendi kuruluşları veya başka bir yardım kuruluşu kurban bayramında o bölgede kurban eti dağıtmış. Hıristiyan bir Filipinli aile elinde et poşetiyle gelip, “Bu etin içinden çıkan broşürde İslam’a dair notlar, bilgiler gördüm. Bu et bize yanlışlıkla verilmiş olmalı, iade etmek için getirdim” demiş.

Dağıtımda görevli yerel yardım kuruluşunun temsilcisi ise, “Bir yanlışlık yok. Sizin Müslüman olmadığınızı biliyoruz. Bu et size Müslümanların hediyesidir” demiş.

Filipinli, elinde et poşetiyle evine dönmüş. Birkaç gün sonra o aile gelip, “Biz Müslüman olmaya karar verdik” demiş.

Buna benzer bir durumun bilgisini, geçtiğimiz kurban döneminde Gana’ya giden ve orada kurban kesimine nezaret eden Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz getirmişti. Türkiye’de eczacılık fakültesini okuyup ülkesine dönmüş bir Müslüman olan Nasruddin, Deniz Feneri kamerasına duygularını ifade ederken, “Siz kurbanı sadece et olarak görmeyin. Kurban etten daha fazla bir şeydir. Burada kurban eti ikramımızdan sonra Hristiyanlığı bırakıp Müslüman olanlar var!” diyordu.

Hz. Ali (K.V) Efendimiz, “İnsan, ihsanın, iyiliğin kölesidir” demir. Yani insan, iyilik gördüğü insana meyleder, ona kendisini yakın hisseder.

Filipinler’de geçtiğimiz haftalarda yaşanan tayfun felaketi sonrasında yardım dağıtımı yapan ekipten Deniz Feneri Genel Müdürü Ali Karayılan da katıldığı Deniz Feneri programında şu notu paylaştı:

“Dağıtım yaptığımız felaket bölgesinde bize yerel halktan bir müftü refakat etti. Yanında henüz 15-16 yaşlarında çocukları da vardı ve onları kilometrelerce uzaktan getirmişti. Müftü daha önce Hristiyan papazıymış, Müslüman olmuş. Bir konuşması sırasında bomba patlatmışlar, parmaklarının bir kısmını ve gözlerini kaybetmiş. Kendisinden sonra çocuklarının yardım işlerine devam etmesi için onları yetiştiriyordu. Yardım dağıtırken çoğunluğu İslam’ın dışındaki dinlere mensup felaketzedelere yardım paketlerini uzatıyor ve mütebessim bir çehreyle, “Bunlar size Müslümanların hediyesi” diyordu.”

Müftü bey elbette verilen 5 kilo pirincin, suyun ve diğer yardım malzemelerinin maddi değerinden çok, ifade ettiği anlamın büyüklüğünün farkındaydı. Normal zamanlarda bile bir kilo pirincin çok değerli ve çok anlamlı olduğu Filipinlerin felaket bölgesinde afet sonrasının bir kilo pirinci, gerçekte çok şey demekti. Felaketten birkaç gün sonra Türkiye’nin binlerce kilometre uzağında yardım dağıtmak, o ülke insanının hafızasında derin ve silinmez izler bırakıyordu.

Bu izlerin daha fazlası bizim genetik kodlarımızda, sosyal hafızamızda ve kültür dokumuzda mevcuttu.

Zira kanadı kırık leyleklerin tedavisi için vakıf kuran ecdat bu topraklarda yaşamıştı.

 

recep.kocakk@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.