Bizim Reis

Türkiye 12. Cumhurbaşkanını seçti. İlk defa cumhurun oylarıyla doğrudan seçilen Cumhur Reisi Recep Tayyip Erdoğan mazbatasını alarak göreve başladı.

Böylece Türkiye için yeni bir dönem başladı. 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Erdoğan’a çevresi “Reis” diyordu. Aradan yıllar geçti. Çoğu vatandaşımız için Erdoğan zaten hep Reis idi. Şimdi yeniden ve gerçekten “Reis” oldu: Cumhur Reisi.

Yılların tecrübesi ile ülkemiz için bugüne kadar yapılan hizmetlerin çok daha fazlasının yeni dönemde Yeni Türkiye için yapılacağından şüphem yok.

Benim bir “reis”le ilk tanışmam üniversite tahsili için gittiğim Ankara yıllarına tekabül ediyor. Ankara Emek Mahallesinde Hakyol Vakfı’nın ilgilendiği ve hizmet verdiği bir öğrenci evinde kalıyordum. Üst sınıflarda olan öğrencilere hitabımız “ağabey” şeklinde idi. Evin idarecisine de aynı şekilde “ağabey” derdik ama gıyabında onun lakabı “reis” idi. Hataylı Hasan Ağabey, yüzünden hiç eksik olmayan tebessümü ile bizi toplantı salonuna davet ederken “Reisin kesin emri!” demeyi de ihmal etmezdi.

İlk reisim Hacı Ahmet Özdemir Ağabey ile yıllar sonra yüz yüze görüşmek nasip oldu. Onunla hasret giderdik, fakülteden ortak arkadaşımız Seyfeddin İşler’le birlikte hoş sohbetinden istifade ettik. Hacı Ahmet Ağabey’le bir dönem İslam Mecmuası’nda birlikte çalışmıştık. Hasan Hüseyin Ceylan, Zahid Akman, M. Ali Cantürk ve Ahmet Varol ile birlikte bizim “reis” Hacı Ahmet Özdemir Ağabeyler, 1983 Eylül ayında ilk sayısı yayınlanan İslam Mecmuası’nın kurucu ekibinde yer almışlardı. Ben ise başka arkadaşlarla birlikte, derginin hazırlıkları sırasında gönüllü yardımcı elemandım.

1986 Nisan ayında Faruk Bilgin’le birlikte dergilerimizin yazı ekibine dâhil edildik. Aynı yıl Ağustos ayında dergilerin merkezi İstanbul’a taşınmış, ben ise Temsilci olarak Ankara’da kalmıştım.

Hacı Ahmet Özdemir Ağabey’le dergi yıllarından sonra sık olmasa da hep görüştük. Uzun yıllar Rize İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi idi. Artık memleketinde öğrencilerine reislik değilse de hocalık yapmaya devam ediyor. Ben uçağı kaçırmamak için havaalanına koşarken, Reis cep telefonuma şu mesajı göndermiş. “Çok ve çabuk yazan bir adamsın. Konuştuklarımız off the record olsun. Hayırlı uçuşlar.”

Reisin notundaki “çok ve çabuk yazan adamsın” kısmını bir uyarı olarak mı, yoksa iltifat olarak mı alsam, bilemedim. Her iki anlamda da hesaba katacağım. Konuştuğumuz konuların hiç birisini buraya yazmıyorum. Sadece üniversite ilk sınıfta olduğu gibi, onun hoş sohbetinden istifade ettim. Her fırsatta da ona kulak vermeye devam edeceğim.

Ankara Emek’teki ilk sınıfta kaldığım malum evde Mümin Esat Kılıçkaya isimli bir arkadaşımız vardı. Onun anlattığı bir fıkrayı aradan geçen 33 yıla rağmen unutmadım. Bazen yeri geliyor, bir konuyu dakikalarca konuşmak yerine bir fıkra ile izah edebiliyorsunuz. Hatta böylece konu hem kolay anlaşılmış hem de unutulmaz hale gelmiş oluyor.

Fıkra şöyleydi: Adam köyden şehre gitmiş. Alacaklarını almış, işlerini görmüş. Çocukları için değişik bir şey alayım diye düşünüp bir dükkâna girmiş. Daha önce hiç görmediği kuru incire takılmış gözü. Bir miktar alıp gitmiş. Çocukları çok beğenmiş yeni tanıdıkları meyveyi. Şehre gidince yine almasını tembihlemişler.

Uzun bir aradan sonra adam tekrar şehre gittiğinde bir dükkâna girmiş ve adını bilmediği inciri tarif etmiş; “İçi darı gibi, dışı deri gibi” demiş. Dükkân sahibi bir kilo patlıcan tartmış. Adam meyvenin şeklinin değişik oluşundan huylanmış, emin olmak istemiş, eline aldığı bir patlıcanı ısırmış. Ağzındaki acı lokmayı ne yapacağını bilememenin şaşkınlığı içerisinde, “Efendi” demiş, “Siz bunun hem boyunu uzatmışsınız, hem de tadını kaçırmışsınız!”

Konya’da Deniz Feneri Ankara Şubemizin organizasyonu ile gönüllü ve bağışçılarımızla hasbihal ettik. “Bir yere gitmiyoruz, hizmetleri artırarak devam ettireceğiz” kararlılığımızın altını çizdik. İsmet Özel’den ödünç bir ifadeyle, “Toparlanın gitmiyoruz!” dedik.

Konya’da 30 yıl önce yediğimiz etli ekmekle 13 gün önce yediğimiz etli ekmek arasında önemli bir fark vardı. 30 yıl öncesine göre etli ekmeklerin boyu hayli uzamış. Ev sahiplerimizin ikramı karşısında aklıma malum fıkra geldi. Lezzet eskisine göre azalmış olmadığı için, “Hem boyunu uzatmışlar, hem de tadını kaçırmışlar” diyemedim. Konya, başta insanları olmak üzere her şeyiyle zengin, renkli ve güzel bir şehrimiz.

Konyalıları iyiliklere ve güzelliklere her daim verdikleri destekten ötürü tebrik ediyorum. Şimdi de, Ahmet Davutoğlu gibi bir Başbakan’ı bağırlarından çıkardıkları için ne mutlu onlara.

Yeni Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın ülkemiz ve tüm İslam dünyası için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

 

recep.kocakk@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum