Dedeler ve Torunlar

Memleketimde bir akrabamızı ziyarete gitmiştik. Ev sahibi genç çiftin iki çocuğu vardı. Büyük çocuk henüz beş yaşlarında idi, diğeri ise yeni doğmuştu.

Aile reisi genç adamın anne babası yakında bir yerde oturuyorlardı. Misafirliğe gittiğimiz akşam onlar da aramızdaydı.

Sohbet sırasında konu “torun sevgisi”ne geldi. Babaanne kocasını işaret ederek, “Torununa o kadar düşkün ki, bir gün görmese oturup ağlıyor”.

Dedeye baktım. Duygulanmış, gözleri dolu doluydu.

Geçenlerde Başbakan Erdoğan’a katıldığı bir televizyon programının son dakikalarında torunlarını sordular.

Başbakan üç torunundan bahsederken yüzü gülüyordu, gözleri dolu doluydu. İstanbul’a gelişlerinde torunlarının nasıl motivasyon kaynağı olduğunu, onların sevgisinin kendisini nasıl şevklendirdiğini söylüyordu.

Torunlarına sadece kendisinin düşkün olmadığını, eşi Emine hanımın ve küçük kızının da onlara çok düşkün olduklarını, İstanbul’a dönüş için hep sabırsızlandıklarını söyledi.

Bir dedeye yanımda torunu soruldu. Dede din görevlisi. Torun sahibi olmanın ne demek olduğunu iki kelimeyle özetledi: “Büyük imtihan!”

Çocuklar ve torunlar konuşulurken, “büyük nimet” deriz, Allah’ın anne babaya ve diğer yakınlarına büyük nimeti. Başka bir açıdan ise evlatlar ve torunlar büyük imtihan.

Evlat mı torun mu daha çok sevilir?

Zor sorudur. Dedelere, babaanne ve anneannelere bu zor soru sıklıkla yöneltilir.

Soru sahiplerinin kafasında cevap hazırdır aslında, “Torun daha çok sevilir”.

Ben ise iki yıldan beri bu sorulara muhatap birisi olarak, “Bu yaşta çocuğunuz olsa onu da çok severdiniz” diyenlerdenim.

Her anne baba çocuğunu çok sever, elbette torununu da.

Torun çok seviliyor gibi görünür ama unutulmamalı ki, dedelerin dünyasında ilk baba oldukları yıllara nazaran çok şey değişmiştir.

Geçen yıllarla birlikte hayat insana acısıyla tatlısıyla çok şeyler öğretir. Yaşı 40’ın, 50’nin üstüne çıktığında insanın yüreği daha bir rikkat kazanır. Dinlediği bir ilahi, bir türkü, bir şarkı onu duygulandırır, gözlerini yaşartır.

Bu yaş ve tecrübedeki bazı insanların torunu değil de çocuğu dünyaya geliyor. Onlardaki neşenin bir dedenin neşesinden farklı olmadığını gözlemliyorum.

55 yaşlarında yeniden baba olmuş bir öğretmen, ruh halini, duygu dünyasını şöyle ifade ediyordu; “Akşamı zor ediyorum. İşten eve gelip zile bastığımda içeriden gelen ‘baba’ sesini duyunca bütün yorgunluğum gidiyor. Allah bana ömür verirse sağlıklı olmalıyım ki bu çocuğu büyütebileyim, diye düşünüyorum.Kendime daha iyi bakıyorum.”

Torun konusu gündeme geldiğinde artık klasikleşmiş denebilecek bir yaklaşım, bir değerlendirme de şöyledir;

“İnsan, çocuklarını büyütürken yaşı genç ve maişet derdi fazladır. Meşguliyetleri sebebiyle çocuklarına yeteri kadar vakit ayıramaz, onlara sevgisini fazlaca gösteremez. Oysa torun sahibi olduğunda büyük ölçüde işleri yoluna koymuş, maişet derdinden kurtulmuş olur. Artık onların sevdiklerine ayıracak daha fazla vakti vardır. O yüzden torunlarına çocuklarından daha düşkün olurlar ya da çevreleri onları öyle görür, öyle zanneder.”

Bu değerlendirme bütünüyle doğru değildir, tartışmaya açıktır. Ama yaklaşımın doğruluk payı da bulunduğu için çoğu dede böyle bir izaha itiraz etmez.

İşin özü şudur:

Torun her insanın hayatında yeni bir dönemin başlangıcıdır. Torun Allah’ın büyük nimeti ve elbette büyük imtihandır.

Torun her iki ailenin de gündemine ağırlık koyan tatlı bir telaştır. Dünyada savaşlar, felaketler, büyük değişimler yaşanadursun evlerine torun gelen iki ailenin büyük ve yakın gündemi torundur. Onun her yeni günle birlikte değişen çehresi, ağlaması, gülmesi, emeklemesi, yürümesi, yeni ve zor kelimeleri bile kendine has bir biçimde telaffuz ederek çevresindeki herkesi şaşırtması değişmeyen asıl ve sıcak gündemdir.

Bazı reklamlara da yansıyor, akıllı telefonlar en çok da dedelerin işine yarıyor. Torunlarının adeta “resmi fotoğrafçısı” gibi bol bol fotoğraf çeken çoğu dede için telefonların en sık kullanılan kısmı “galeri” bölümüdür.

Torunların varlığının bir faydası da, dedelerinizi daha sık düşünmenize ve onları rahmetle anmanıza vesile olmalarıdır.

“Evlat sermaye, torun kârdır” diyenler var. Evlat fidan, torun meyve diyenler de.

Torunlar ve çocuklar Allah’ın büyük nimetleri ve ebeveyn için birer imtihan. Onlara karşı vazifelerimizi ne ölçüde yaptığımızdan, onları yarınlara nasıl hazırladığımızdan hesaba çekileceğiz. Allah, aile fertlerimizle ilgili imtihanları başarıyla verme noktasında yardımcımız olsun.

Bu nimetlerin şükrünü hakkıyla eda etmeyi ve bütün imtihanlarda muvaffak olmayı nasip etsin.

Allah’tan bizlere, çocuklarımıza, torunlarımıza hayırlı ve uzun ömürler dileriz. Hepimiz için güzel, huzurlu ve rızasına uygun geçirilmiş bir ömür, imanla tamamlanmış güzel bir ölüm ihsan eylesin.

 

gumuslale@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum