Emaneti ehline vermek

1990’lı yılların başında İlim Kültür ve Sanat Vakfı’nın Eyüp’teki merkezinde merhum M. Es’ad Coşan Hocamızın “Tasavvuf Sohbetleri”ne devam ederdik. O sohbetler dışında da çeşitli vesilelerle misafirler ağırlanırdı eski tekke binasında.

Bir program öncesinde beklerken ev sahiplerinden sayılabilecek bir kişi konuklara, “Tanışalım mı?” dedi. Sonra herkes kendisini kısaca tanıtmaya başladı. Mustafa Özel Beye sıra geldiğinde, tanışma merasimini başlatan kişi muhatabı hakkında çok az bilgi sahibi olduğu için, “Kitaplarınız var mı?” diye sordu. Mustafa Bey’in o tarih itibariyle kitabı yoktu ama -soru sahibinin takip ettiği yayınlar dahil- çeşitli dergilerde sürekli yazıları çıkıyordu. O şöyle giderdi muhatabının merakını; “Efendim ben bir kişinin 40 yaşından önce kitap yazmasını doğru bulmuyorum.” Bu sözleri öyle bir üslupla sarf etti ki latife mi yaptı, yoksa çok iddialı bir hüküm cümlesi mi kurdu anlaşılamadı.

1956 Ağrı doğumlu olan Mustafa Özel, o tarihten sonra kitaplarını peş peşe neşretmek için fazla beklemedi. Özel, bir ayağını Türkiye’ye basmış diğer ayağı ile bütün dünyayı tarayan iyi bir okuyucu, araştırmacı, gözlemci, yazar ve mütefekkir bana göre.

Geçtiğimiz günlerde Beyazıt Kitap Fuarı’nın gezerken onun “Yöneticilik Dersleri” ve “Stratejik Liderlik” kitaplarını aldım. Özel, kitaplarında hem kendi kaynaklarımızdan hem başka kültür ve coğrafyalardan hem de danışmanlık yaparken sıklıkla başvurduğu kaynaklardan çok etkileyici paylaşımlarda bulunuyor.

Kendisiyle 1993 yılında birlikte Hac yapmak nasib olduğu için karşılaşmalarımızda bana “Hacı arkadaşım” diye hitap eder.

Onun yöneticilere ve yönetici adaylarına yol gösterecek önemli tespitlerinden birisi şöyle;

“Otuz yıllık ‘danışmanlık’ hayatımda, Hz. Musa gibi davranan, yani SWOT analizi yoluyla zayıf yanlarını belirleyip gerekli tedbirleri alan çok az yönetici gördüm. Herkes, kendi açığını kapatacak bir yardımcıyı, bir nevi dinamit sayıyor; günü geldiğinde ayağını kaydıracak bir tehlike kaynağı olarak görüyordu. Yardımcılar genelde yöneticilerin daha zayıf kopyaları arasından seçiliyordu!”

Özel, danışmanlık yaparken yararlandığı kaynakları sıralarken “Altıncı kaynağım, felsefe metinleriydi” diyor ve şöyle çarpıcı bir aktarımda bulunuyor; “Mesela Eflatun, Devlet başlıklı ünlü eserinde, çağdaş İnsan Kaynakları yöneticilerine parmak ısırtacak bir İnsan kaynakları felsefesi sunuyordu:

 ‘Tanrı, aranızda önder olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacı olurlar. Yardımcı olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına da demir ve tunç katmıştır. Aramızda bir hamur birliği olduğuna göre sizden doğan çocuklar da herhalde size benzeyeceklerdir. Ama arada bir, altından gümüş, gümüşten de altın doğduğu olabilir. Bunun için Tanrı, her şeyden önce önderlere, doğan çocuklara iyi bekçilik etmelerini, içlerine bu madenlerden hangilerinin katılmış olduğunu dikkatle araştırmalarını buyurmuştur. Kendi çocukları tunç ya da demirle katışık doğmuşlarsa hiç acımayıp, onları hamurlarına uygun işlere koyacak; çiftçi ya da işçi yapacak. Çiftçi ve işçi çocukları arasından mayaları altın ve gümüşle katışık doğanlar olursa, onları gözetecek, kimini önderliğe kimini bekçiliğe yükseltecek; çünkü mayasında demir ya da tunç katışık olanların önderlik edeceği gün şehrin yok olacağını Tanrı buyurmuştur.(Yöneticilik Dersleri, Mustafa Özel, Küre Yayınları, s. 15-16)

Eflatun’un altını çizdiği konu Kur’an-ı Kerim’de çok net bir biçimde bütün yetki sahiplerine ihtar ediliyordu:

Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa, 4/58)

Kıyametin ne zaman kopacağını soran bir sahabiye Hz. Peygamber Efendimiz s.a.s de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

Emanet kaybedildiği zaman, yani işler ehli olmayanlara verildiği zaman kıyameti bekle.” (Buhâri, İlim/2)

Özel’in 30 yıllık danışmanlık yıllarında “ikinci kaynağım” dediği ünlü işadamı Sabri Ülker’e dair kısım da dikkat çekici:

“İkinci kaynağım bizzat Sabri Ülker idi. 1988-96 yılları arasında çok yakınında bulunma, bir Türk şirketinin nasıl etkin biçimde yönetildiğini ve bu sayede ulusal sınırları aşıp küreselleşme yoluna girdiğini adım adım gözlemleme fırsatı buldum. Her yönetim hocasının onun gibi derin bir tecrübe kaynağına sahip olmasını dilerim. Haftada iki yarım gün üzerinden kendisine “danışmanlık yapmak” üzere anlaştığımız halde, ben iki tam gün gitmeye çalışıp ondan danışmanlık alıyordum sanki. Benim için yürüyen bir kütüphane, az fakat öz konuşan bir yönetim filozofuydu. Ondan öğrendiklerimi çeyrek asırdır bozdurup bozdurup harcıyorum!” (Yöneticilik Dersleri, Mustafa Özel, Küre Yayınları, s. 14)

Mustafa Özel’in yöneticilerin çok istifade edeceklerine inandığım iki kitabından bahsetmişken, onun ünlü bir yazardan aktardığı “strateji“ kelimesine dair etkileyici tarife de yer verelim;

“Yıllar önce okuduğum İngilizce bir kitaptan, modern çağların en büyük strateji teorisyeni kabul edilen Carl von Clausewitz’in kulaklarımdan hiç çıkmayan tarifini hatırlıyorum: ‘Strategy is the economy of force.’ Kuvvetin ekonomisidir strateji; kuvvetini en iktisatlı biçimde kullanmak, boşa enerji harcamamak.’ (Stratejik Liderlik, Mustafa Özel, Küre Yayınları, s. 14)

Satırlarımıza Mustafa Özel’den iki cümle ile nokta koyalım;

Stratejide işin püf noktası kendini ve rakiplerini tartabilmektir. Bilgi, mukayeseden doğar.”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.