Hayat dersi

Ahmet Davutoğlu’nun görevi bırakacağının açıklandığı günden beri Ak Parti Genel Başkanlığı koltuğuna kimin oturacağı konusu merakla tartışıldı. Temayül yoklamalarında Binali Yıldırım ismi hep birinci sıradaydı. Öyle de olsa bir “ters köşe” durumu olma ihtimalini herkes aklında tuttu.

Dün Ak Parti Olağanüstü Kongresi’nde bayrağı Davutoğlu’ndan Binali Yıldırım devraldı. Beklendiği gibi bir sonuçla karşılaşılmış oldu.

Kongre salonundaki coşku ekranlara yansıdı. Davutoğlu da Yıldırım da salondaki davetlilerin büyük ilgisine mazhar oldu. Ak Partililer bu hareketin Lideri Erdoğan’a bakıyorlar. Liderin Türkiye için büyük planları, hedefleri, öngörüleri olduğu biliniyor. Onun siyasi tecrübesi, vizyonu ve cesaretiyle bugüne kadarki kararlarında nasıl isabetli adımlar attığı da biliniyor ve teslim ediliyor.

Ak Parti seçmeni ülkeye hizmet yolunda nöbet değişimlerini normal karşılıyor. “Bu ani değişimin elbette önemli bir gerekçesi ve ikna edici sebepleri vardır. Bugünden her şeyin konuşulması doğru olmayabilir..” diye düşünülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan süreçleri hızla işleteceğini söylemişti, öyle de yapıyor. Yeni hükümet hiç vakit kaybetmeden icraatlara başlayacak. Bir ülkenin iktidar partisi genel başkanı ve başbakanı değişiyor, yeni bir kabine oluşuyor ama piyasalarda olağanüstü bir hareketlilik yok. Bu durum ülkemiz adına sevinilecek bir gelişme.

Türkiye’nin devasa problemleri var. Çok önemli meselelerimiz çözüm bekliyor. Ama Ak Parti hükümetlerinin bugüne kadar yaptıkları, geleceğe dair umudun korunması için yeterli sebep.

Şimdi Binali Yıldırım dönemi başladı. İcraatların önplana çıktığı, esprili ve uyumlu bir yeni döneme şahit olacağız. Yıldırım ve ekip arkadaşlarına başarılar dilerken, Davutoğlu ve arkadaşlarını da bugüne kadar ortaya koydukları samimi gayret ve çabalarından ötürü tebrik ediyorum.

Önceki gün Deniz Feneri ailesi olarak Çanakkale Şehitliğini ziyaretten dönerken bir arkadaşın gönderdiği mesaj gözlerimi yaşarttı. Mesajın sahibi kendisi için çıkardığı bir hayat dersinden söz ediyor. İstifade edilmesi ümidiyle paylaşıyorum:

“Eminönü'nde otobüse binmiş sıcaktan bunalmış halde otobüsün kalkmasını bekliyorum. Otobüs kaçacak diye su almayı unutmuşum ve dilim damağıma yapışmış.

Bir delikanlı girdi 10-12 yaşlarında, otobüsün kapısından üstü başı pejmürde, pasaklı, elinde kendisinin yarı boylarında 24’lü su kolisi...

‘Su isteyen var mı’ diye sordu?

‘Ver bir tane delikanlı’ dedim. O getirirken cüzdanı kurcaladım ufaklığım kalmamış. Beş lira verdim alnından akan hakikaten toplumun yüzde doksanının unuttuğu alın terini sildi ufak Adam. Ve elini cebine attı, onun da iki lira ufaklığı varmış. ‘Tamam’ dedim ‘delikanlı kalsın beş lira.’

‘Yok’ dedi ‘gidip bozdurup geliyorum hemen.’ Dedim ‘O zaman ver o iki lirayı gerisi kalsın.’

O da, ‘Olmaz’ dedi ‘su 1 lira.’

‘Tamam’ dedim ‘borcun olsun bana.’ ‘Ben borçlanmam’ dedi. ‘İlla biri borçlanacaksa al suyu, sen borçlan.’

‘Tamam’ dedim ‘kızma hadi al parayı, o zaman bozdur gel.’

‘Yok’ dedi ‘ya otobüs gitmiş olursa, tut sen bu parayı ben kendi paramdan bozdurup geliyorum.’ Dedim, ‘Ya giderse otobüs, ben ne yapacağım o zaman.’

‘Senin paran bende kalsa ben senin gibi birine veremem. Ama sokakta benim gibi su satan çocuk çok! Sen bana veremezsen onlardan birine verirsin hepimizin kaderi aynı bizim sonuçta.’

Gözlerim dolu dolu baktım beş lira elimde..

Ve gitti bozdurdu geldi dört liramı verdi bana, başını okşadım. ‘Kaç su satıyorsun Bir günde dedim.’ ‘200 lira kadar normalde’ dedi. ‘Ama bugün daha seninle siftah yaptım.’ ‘O niye?’ dedim.

‘Suyum bitmişti almaya gidecektim. Baktım Cuma vakti gelmiş. Cumayı kıldım su aldım, ancak geldim.’

‘Peki’ dedim ‘Bugün kazandığın yetecek mi sana?’

Ve bizim bolluk içinde unuttuğumuz hatırlamadığımız bir cümleyi kurdu, ‘AZIN BEREKETİ OLURMUŞ ABLA, babam öyle derdi...’

‘Baban nerede?’ dedim?

‘Suriye'de savaşta ŞEHİD oldu. ŞEHİD OĞLUYUM ben’ dedi..

Ben ağlıyordum, otobüs bize bakıyordu. Derken şoför geldi ve ‘Eyvallah’ dedi ufak Adam. Dedim ‘Bana dua eder misin?’

‘Tamam ama sen de bana, anneme ve kardeşime edeceksin. Hasta olmayalım ve her gün tok, güvende uyuyalım diye...’

‘Peki’ dedim ‘söz..’

Dilim kurusun çocuk sana verdiğim sözü unutursam, seni unutup sofrada pervasız lokma yersem dilim yüreğim kurusun!

Bu dört lirayı bir ömür saklayıp her israfımda bakıp vazgeçeceğim inşallah..

Ben bugün hayat dersi aldım hasılı...”

 

recep.kocakk@gmail.com

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.