Mescid-i Aksa Şairi Akif İnan

1970’li yılların sonlarına doğru Yedi Güzel Adam’ın çoğu Yeni Devir Gazetesi’nde yazıyordu. M. Akif İnan da o gazetede gerek gerçek adıyla gerekse müstear kullanarak siyasi, fikri ve edebi yazılar kaleme alıyordu.

O yıllarda Mavera Dergisi de yayındaydı ama benim Mavera ile tanışmam üniversite birinci sınıfta, 1981’de mümkün oldu. Yusuf Yazar Ağabeyin kaldığımız eve sohbete gelişinden itibaren bir grup arkadaşla birlikte, Mavera’ya abone olarak düzenli takibe başladık.

Akif İnan’ın Mavera ve Yeni Devir’den sonra geniş okuyucu kitleleriyle buluşması İslam Mecmuası ile olmuştur. Mecmua’nın 8. Sayısında (Nisan 1984) İnan’ın “Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde / Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu” sözleriyle başlayan şiiri ve onunla İslami edebiyat üzerine yapılmış bir söyleşiye yer verildi. O sayıdan sonra Yedi Güzel Adam olarak bildiğimiz başka isimler de İslam Mecmuasında yazıları ve söyleşileriyle görülmeye başlandı.

İslam Mecmuası’nı düzenli takip etmiş yüzbinlerce insana bugün Akif İnan deyince ne hatırladıkları sorulsa, onların çoğunun “Mescid-i Aksa şiiri” diyeceklerini tahmin ediyorum. Akif İnan’a dair çok az bilgisi olanlar bile onun bu şiirinden haberdardır.

İslam Mecmuası İnan’ın Kudüs şiirini yayınlamakla kalmadı. Daha önce Mavera Dergisinde yayınlanmış önemli ve uzun bir söyleşiyi de Mecmua’nın “özel ilave”si olarak okuyucularıyla buluşturdu. Kitapçık, merhum (Halil Necatioğlu) Prof. Dr. Mahmut Es’ad Coşan ile tasavvuf üzerine yapılmış kapsamlı bir konuşmayı içeriyordu. Söyleşiyi yapan ise Akif İnan’dı. Geçtiğimiz günlerde bu mühim röportaj hakkında yeni bir bilgiye ulaştım. Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan Hoca kendisiyle yaptığım bir radyo programında, “Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi vefat edince Cahit Zarifoğlu benden Mavera için bir yazı istedi. Ben biraz geç kalınca da, ‘Senin yazı gelmedikçe dergiyi çıkarmayacağım’ diye beni tehdit etti. Yazıyı tamamladım ve Mavera’nın Aralık 1980 sayısında ‘Hocaefendi ve Görünmeyen Üniversite’ başlığıyla yayınlandı. Yazı çok ilgi gördü. Sonraki yıllarda yazıyı biraz daha geliştirip kitaplaştırdım” demişti.

Gürdoğan geçtiğimiz günlerde merhum Es’ad Coşan Hocaefendi ile tasavvuf üzerine yapılan konuşmayı da, Akif İnan’la birlikte yaptıklarını ama kendisinin imza koymadığını söyledi.

Akif İnan’la 1986 sonrasında görüşmeye başladım. İslam Mecmuası ve etrafındaki bir grup derginin Ankara Temsilciliğini yaptığım yıllarda, kendisiyle Fen Lisesindeki görevi sırasında bir röportaj yapmıştım. Ramazan’da bir iftarı İran Büyükelçiliğinde birlikte yapmıştık. İran Büyükelçiliği bir iftarda Ankara’daki bir grup gazete ve dergiden misafirler ağırlardı. Milli Gazete’den Ferhat Koç Ağabey, İktibas Dergisi’nden merhum Ercüment Özkan da aynı iftarda bizimle birlikteydi.

1990’da İslam Mecmuası’nın Genel Yayın Yönetmeni olarak İstanbul’a geldikten sonra da merhum Akif İnan’la görüşmelerimiz oldu. Onlardan birisi de Hakyol Vakfı’nın organize ettiği ve İzmir’de gerçekleştirilen bir paneldi. Vefa Yayıncılık Genel Müdürü Av. Kemal Yavuz Ataman’ın yönettiği panelde Akif İnan, Mustafa Yazgan ve ben konuşmacıydık.

Sonraki yıllarda, “Recepcan” diye başlayan ve şahsıma yazdığı bir mektubu geçenlerde arşivimde buldum. Daktilo ile yazılmış ama el yazısı sıcaklığında bir mektup.

Akif İnan’ı 6 Ocak 2000 yılında ahirete uğurladık. Urfa’da başladığı hayat yolculuğunu yine Urfa’da tamamladı. 7 Ocak 2015 Çarşamba gecesi, Bağcılar M. Akif Ersoy Sanat ve Kültür Merkezi’nde Mehmet Akif İnan’ı bir programla andık.

Emrullah Aydın’ın yönettiği oturumda, lise yıllarında Akif İnan’ın öğrencisi olmuş Arif Altunbaş, şair, yazar ve ressam Recep Garip ve ben konuşmacılardık. Program planlanırken Nazif Gürdoğan da konuşmacılar arasındaydı. Nazif Hoca bir mazereti sebebiyle programa katılamadı. Recep Garip ve ben, Akif İnan’ı konuşurken Nazif Gündoğan’ın kulaklarını çınlattık.

Oturum Başkanı Emrullah Aydın, “Akif İnan iyi bir teşkilatçıydı. Bunu merhumun hayatında, lise yıllarından itibaren hep görürüz” dedi.

Programı, Eğitim Bir-Sen, Memur-Sen organize etmişti. Merhumun şiirleri, yazıları, yetiştirdiği öğrenciler kadar, Eğitim Bir-Sen ve Memur-Sen’in kuruculuğunu ve yıllarca başkanlığını yapmış olması da önemlidir. Konuşmamda, iyilik yolunda çığır açmanın, sadakayı cariye olarak tanımlanan, “devam eden bir hayır kapısı” açmanın, ilmi eser bırakmanın ve talebe yetiştirmenin önemini vurguladım. Akif İnan, bu kalıcı hayır faaliyetlerinin hepsinde aktif bir şekilde vardı. Son yıllarda Memur-Sen dünyanın dört bir yanında meydana gelen afetler sonrası yardım kampanyaları düzenliyor ve üyelerinden topladığı yardımları Deniz Feneri Derneği, İHH ve Yardımeli Derneği gibi kuruluşlar üzerinden ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, İHH ve Diyanet Vakfı gibi kuruluşlarla yetim projelerine destek veriyor. Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu bu hayır faaliyetlerine destek vermeleri için üyelerine sürekli çağrıda bulunuyor.

Memur-Sen’in diğer çalışmaları yanında, bu türden yardım faaliyetlerine verdikleri aktif destekleri izlerken de bu sendikanın temelinde harcı bulunan Akif İnan’ı hatırlıyor ve rahmetle anıyorum. Ne güzel bir insanmış ki, bu kadar hayırlı çalışmadan ona da pay gidiyor..

Anma programında Akif İnan, bilinmeyen ve az bilinen yönleriyle konuşuldu. Herkes onun klas duruşuna, etkileyici hitabetine, samimi bir mümin ve kararlı bir dava adamı oluşuna farklı cümlelerle dikkat çekti. İnan öğrencilerine, “Yavrucuğum” diye hitap edermiş. Altunbaş, “Uşak İmam Hatip’te biz onun sayesinde İmam Hatipliliğin ne olduğunu öğrendik” dedi.

 

 

recep.kocakk@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum