Öyle elbiseler gördüm ki

Bir dost meclisinde ilk defa tanıştığımız doktora bütün rahatsızlıklarımızı anlatırız. Bir araba tamircisi ile hasbel kader bir araya gelsek, belki de bir daha hiç görüşmeyeceğimiz o kişiden arabamızla ilgili o güne kadar biriktirdiğimiz bütün soruların cevabını almaya çalışırız.

İlk defa tanıştığı insanlardan sorulara muhatap olan meslek gruplarından birisi de ilahiyatçı, din görevlisi, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleridir. Dini malumat sahibi olduğunu tahmin ettiği kişiyi karşısında bulan bazı insanlar, yapmakta olduğu haram, mekruh, sakıncalı, ya da şüpheli olduğunu bilinen fiillerine kılıf bulmak, vicdanlarını rahatlatmak için sorularını sıralarlar.

Sorulardan bazısını kendi adına sormaya cesaret edemezse “bir arkadaşı” için sorar. Allah’ın haram kıldığı bir fiili beyefendinin “arkadaşı” işlemiş, şimdi birilerinden helallik dilemek gerekir miymiş. Adam, haramı birlikte işlediği kişinin “hakkı”nı düşünüyor, Allah’ın yasakladığı, yapılmasını şiddetle menettiği bir ameli işledim O’nun vereceği cezadan, azaptan nasıl kurtulurum, kendimi nasıl affettiririm sorusu henüz aklına gelmiyor.

Allah kendisine yuva kurmayı nasip etmiş, çocukları da varmış. O şimdi 50 yaşına merdiven dayamışken, “imam nikâhıyla ikinci evliliğin” hayalini kuruyor. Bu hayali de meğer bir arkadaşı kuruyormuş. Soru, “Karısının haberi olmadan ikinci bir kadınla nikâh kıyabilir mi?”

“Arkadaşınızın nikâhı karısından habersiz kıydığını varsayalım, sonra ne olacak? Resmi nikâhlı karısına her gün yeni yalanlar uydurmak zorunda kalacak. Zaman içinde adeta bir yalan makinasına dönecek. Hayatı baştan sona yalandan ibaret olacak” diyorum. “Karısının bunca yıl o adama inanması, güvenmesi, çocuklarının durumu ne olarak? Karısının kendisini bırakıp gitmesini, bu evliliğin sonlanmasını, yuvanın yıkılmasını, çocukların iki arada bir derede perişan olmasını göze alabilecek mi, arkadaşınız?” diye soruyorum.

Bir düşünür, “Konuş ki seni göreyim” demiş. Beyimiz konuştukça kendisini biraz daha gösteriyor. Meğer o zaten ihtiyaç duyduğu zamanlarda gözünü kırpmadan yalan söyleyen tiplerdenmiş. Meğer o asıl mesleği dışında sadece para kazanmak ve zengin olmak sevdasıyla inanmadığı bir meslek grubunun içine girmiş, onların içinde alkol kullanmak dâhil, İslam’ın yasakladığı pek çok fiil zaten işlenirmiş. Beyimiz de ortama uyum sağlamak için uzun bir dönem onlar gibi yaşamış.

Beyimiz çalıştığı resmi kurumdan izinsiz olarak il dışına çıkmış, hem de defalarca. Elbette o çıkışların tamamı “para sevdası uğruna”. Bir keresinde kaza yapmış. Çalıştığı kurumun yöneticisi, kendisi zor durumda kalacağını anlayınca geriye dönük izin kâğıdı doldurmuş beyimiz için. Meğer müdür bey de kazanılacak paradan pay almak üzere “ikna” edilmiş önceden. Personelinin yasal olmayan çıkışlarına göz yummasının “duygusal” nedenleri varmış.

“Arkadaşınız her gün yeni bir hikâye uydurmaktan yalan makinasına döner” demiştim ya, fazlaca iyimsermişim meğer. O aşama çoktan geçilmiş zaten. Beyimiz hayatını yaşarken dini hassasiyetleri büyük ölçüde, bir torbaya koyup ağzını da kapatmış. Bazılarına “Nasılsınız, iyi misiniz?” diye sorduğunuzda, “Yuvarlanıp gidiyoruz” cevabını alırsınız. Bizim ki de meğer yuvarlanıp gidiyormuş yıllardır.

Beyimiz siyasi görüşünü de konuşmaları arasında söyledi. Karısının farklı bir siyasi partiyi desteklediğini, siyasi görüş olarak birbirine uzak sayılmasa da, iki farklı partiye mensubiyetten kaynaklanan sıkıntılar da yaşanabiliyormuş.

Beyimizle tanışmamıza vesile olan ortak tanıdığımız kritik soruyu soruyor, “Namazlar ne durumda?” Bu sorunun cevabı aslında çoktan verildi. Zira namaz insanı bütün kötülüklerden uzaklaştırır, korur. Yalan dâhil. Eğer hayatınızda haramlar varsa, yalan varsa, namazla ilgili ciddi bir probleminiz var demektir. Ya henüz hiç kılmıyorsunuz ya da namaz kılıyorsunuz ama henüz namaz sizi iyi bir Mümin “kılmamış”, daha gidilecek epeyce yolunuz var demektir.

Beyimiz, bu Ramazanda namazlarını düzenli olarak kılmaya başlayacakmış. Yani sözünü tuttuysa bugün düzenli namaz günlerinin üçüncü günü demektir. Çünkü Ramazanın üçüncü günündeyiz.

Oruç, nefis tezkiyesi, kendimizi hesaba çekmemiz ve Allah’ın bunca nimetine şükür borcumuzu hatırlamamız için büyük bir fırsat. Ramazan sonunda “affedilenlerden olma” büyük fırsatı, ömrü olan herkese yılda bir defa verilmektedir. Beş vakit namazla o fırsat günde beş defa kapımızda, başka bir arınma ve af fırsatı ise haftada bir gün, Cuma vesilesi ile önümüze konuyor.

Hz. Mevlana, “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!” demiş. Beyimizi dinledikçe bu sözü hatırladım ve onun durumunda olanlar adına çok üzüldüm. Çünkü o saygın bir mesleği icra etmekte. Benim gibi oturup dinleme imkânı bulamayanlar, onun düzgün giyimli haline ve mesleğine bakıp bir “beyefendi” olduğunu düşünecekler.

Bu Ramazan hepimiz için yeni bir arınma, paklanma, güzel Müslüman olma imkânı ve fırsatıdır. Artık “yuvarlanıp gitme” pejmürdeliğinden çıkıp adam gibi, sağlam bir mümin olarak yaşamaya başlama vaktidir.

Gelecek Ramazan bazılarımız için gelmeyecek. Bu büyük fırsat son fırsatımız olabilir. Allah bizi sevdiği ve razı olduğu kulları arasına dâhil etsin, onların amellerini bize sevdirsin.

recep.kocakk@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum