Tanışmadığınız acılar var

“Ülkemizde hâlâ yardıma muhtaç edecek aile var mı ki?” diye soranlara, “Uzaktan bakınca artık desteğe muhtaç kimse kalmamıştır, diye düşünüyor olabilirsiniz. Yaklaşın, gerçek hikayelere kulak verin. Kimlere yardım yapıldığını gözlerinizle görün.  Sonra fikriniz mutlaka değişecektir...” diyoruz.

Bir süredir Deniz Feneri personeli ile haftada bir toplanıp hasbihal ediyoruz. Onlarla değişmez gerçeklerimize dair bir şeyler paylaşıyorum. Onlara derneğimizin geçmiş yıllarından, kurumsal hafızamızdan seçtiğim bazı etkileyici hikâyeleri takdim ediyorum.

Dernek personeline, “Bizzat tecrübe ettiğiniz ve her hatırladığınızda, anlattığınızda gözlerinizi yaşartan, yüreğinizi acıtan, sözlerinizin boğazınıza düğümlenmesine vesile olan gerçek hikayelerden anlatır mısınız” dedim.

Dernekte uzun yıllardır çalışan ve halen sosyal inceleme görevini yürüten Hazreti Kurnaz söz aldı. Yaşadığı hatırayı anlatırken ağladı. Dinleyenlerden bazıları da duygulandı, göz yaşlarını tutamadı.

İşte Hazreti’nin anlattıkları:

Başakşehir ilçesinde bir aile derneğimize müracaat etmiş. Ben de tespit için aradım evde olduklarını söylediler. Yola çıktım. Aradığım adrese yaklaşınca ailenin yaşadığı dairenin güvenli bir sitede olduğunu anladım.

İçimden, “Burada yaşayan bir ailenin neye ihtiyacı olabilir ki” diye geçirdim. Zile bastım kapıyı orta yaşlarda bir bey açtı. Kendimi tanıtarak içeri girebilir miyim diye sordum. Buyur ettiler. Rutin sorular sordum. Ev kira mı, ne iş yapıyorsunuz gibi sorular. Bir yandan da odaları dolaşarak eşyaları kontrol etmekteydim.

Sonra oturduk, ben sordum beyefendi anlattı. Dört çocuğu olduğunu, eşinin kendilerini terk ettiğini, oğlunun Kütahya’da tam burslu olarak üniversitede okuduğunu, kızının okulu kazandığını fakat imkânsızlık nedeniyle gönderemediğini ve kızın evi terk ederek annesine gittiğini söyledi.

Buraya kadar her şey normaldi, olabilirdi. Sonra odada oynayan iki küçük erkek çocuğu gösterdi ve anneleri terk edince onlara hem annelik hem babalık yaptığını söyledi. Evde eşya çok azdı. Ne iş yaptığını sordum. Başladı anlatmaya. Kendisi Fatih’te bir gazete çıkarttığını, bir gün Türkan Saylan hakkında bir yazı yazdığını, bu nedenle mahkeme kararıyla gazeteyi kapattığını, ondan sonra da iş bulamadığını, eşinin kendisini terk ettiğini, kızının bırakıp gittiğini anlattı. Kira ve diğer ihtiyaçlar için evdeki eşyaları sattığını sonra da gece çocuklar uyuduktan sonra AVM’lerde temizlik yaptığını söyledi.

Önyargıyla gittiğim evden böyle bir dram çıkınca kendimden utandım..

Adam anlatmaya devam etti.

Bir gece kapıyı çocukların üstüne kilitleyip işe gittiğinde çocuklar uyanmış, korkmuş evi birbirine katmışlar. Komşular da çocukları evlerine almışlar. Baba sabaha karşı eve gelip çocukları bulamayınca şok geçirmiş. Komşular durumu anlatınca rahat bir nefes almış fakat çalışmak zorunda olduğu için tekrar geceleri işe gitmek zorundaymış.

Yine bir gece baba işe gittiğinde çocuklar bu defa da ocakla oynarken halı tutuşmuş, onları yine komşular kurtarmış. Bir gün otururken çocuklardan birisi mutfaktan büyük bir bıçakla babanın yanına gelerek “BABACIĞIM BU BIÇAĞI AL BİZİ KES BİZ UYUYALIM SEN İŞLERİNİ DÜZELTİNCE BİZİ UYANDIR” demiş. Baba bu söz üzerine adeta yıkılmış, çaresiz evlatlarına sarılmış öpüp koklamış…

Sosyal inceleme için gittiğim o evden çıktım. Arabada kendi evlatlarımı düşünerek ağlamaya başladım. Gözlerimden yaş boşalıyor engelleyemiyordum. Kalbim acıyordu. Önyargıyla gittiğim evde bana insanlık dersi verilmişti. Elhamdülillah biz bu aileye yardım ettik. Bu da birazcık olsun sıkıntımı hafifletti.

“İYİ Kİ GÜZEL KALPLİ İNSANLAR VAR VE İYİ Kİ BİZ BU İŞİN BİR PARÇASIYIZ” diye düşünüyorum. Hamd ediyorum, şükrediyorum. Derneğimizin kurucularına ve destekçilerine, bağışçı ve gönüllülerine dualar ediyorum, hepsini şükranla anıyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.