Yaşlılar Pis Bir Acıma İstemiyor

Türkan Aras Hanımı beş yıl kadar önce tanıdım. Bir Ramazan ayında Deniz Feneri Huzurevi sakinlerine iftar yemeği ikram etmişti. İlk defa Maltepe Huzurevi’nden gelen misafirler içinde görüşmüştüm onu.

Misafirler adına teşekkür konuşmayı o yapmıştı. İki üç yıl Ramazan aylarında devam etti iftar yemekleri. Türkan Hanım hepsinde vardı ve ekibin en önündeydi. Diğer yaşlılar adeta gözlerinin içine bakıyorlardı onun.

Geçtiğimiz günlerde Türkan Aras’ı Bizim Radyo’da Yakup Tutum’la birlikte hazırlayıp sunduğumuz Yarım Elma programına konuk ettik.

“Her insan bir derya” derler ya, Türkan Hanım da öyle. Etkileyici bir hikayesi var. Mesleği Türkçe – Edebiyat öğretmenliğiymiş. Yıllarca öğretmenlik yapmış. TRT radyolarında uzun yıllar hizmet vermiş. Mikrofon karşına geçmemiş ama konuşma metinlerinin hazırlanmasında, yapım ekibi arasında yer almış. Yıllarını Ankara’da geçirmiş.

Bir kızı, iki torunu var Türkan Hanımın. Kızı ve damadı tek başına bir evde yaşayan Türkan Hoca’yı, “Giyim kuşamın düzgün. Dışarıdan bakanlar seni zengin zannederler, zarar görmenden korkarız” diyerek Maltepe Huzurevi’ne yerleştirmişler.

Programda ona, “Ne zamandan beri Huzurevi’ndesiniz? Hayatınızdan memnun musunuz, günleriniz nasıl geçiyor Huzurevi’nde?” diye sordum. Durumunu şöyle özetledi:

“2007 yılından beri Maltepe Huzurevinde hayatımın en güzel dönemini yaşıyorum. Sabah 7’den akşam 11’e kadar akıl sağlığın yerindeyse, diyorsun ki ben filan yere gidiyorum. Bütün gün istediğim dostlarımla istediğim faaliyetlerde hayatımı yaşıyorum. Burası benim için çok güzel. Kültür merkezlerinin broşürlerini alıyorum. Bir gül deste yapıyorum. Faydalı gördüğüm konserlere, konferanslara yaşlı arkadaşlarımı götürüyorum. Bunun için çeşitli kurumlardan araba buluyorum. Ayda üç dört defa eğlencelere, şehirlerarası gezilere götürüyorum onları.

“Hayat beni uzman yaptı, tecrübelerimi yaşlı arkadaşlar için rehberlik yaparak değerlendiriyorum” diyor Türkan Hoca.

Sadece gezi ya da konferans yokmuş onların programlarında.

“Şimdi başka huzur evlerini geziyoruz, eğlenme gezme falan çok azmış ama bizim huzur evimizde eğlence var, gezme var, onları dualara, dini sohbetlere götürüyoruz..” diyor.

Hayatını sadece kendisi için yaşayamaz olmuş artık, “Ben biraz kendi hayatımı yaşamaya başladığımda on kişi yolumu kesiyor, ne oldu, bizi terk mi ettin, bu hafta nereye gidiyoruz, diye soruyorlar.”

Kızından, damadından, torunlarından söz ediyor Türkan Hanım, “Torunlarım şikayetçi değiller, benimle gurur duyuyorlar ama onlara az vakit ayırıyorum” dedikten sonra ekliyor, “Çok hoş bir aile beni de çok seviyorlar, zamanımın çocuğunu yaşlılara verdiğim için pek bir şey diyemiyorlar ama biraz bize vaktini az ayırıyorsun diyorlar.”

Halinden memnun, yaşıyla barışık bir insan Türkan Hanım:

“Toplumumuzdaki genel kanaatin tamamen tersi olarak yaşlılığa bayılıyorum ama yaşlılık için yepyeni bir bakış açısı lazım. Bir kere şu ezberi kıracağız, yaşlılıkta bel bükülür, yaşlılıkta torun sevilir, sadece damat çekiştirilir gelin çekiştirilir. Bu ezberi bozacağız. Hayatı bir bütün olarak görmeliyiz. Hayatı dolu dolu hissettiğinde, sporunu yaptığında, beslenmene dikkat ettiğinde, torununu, eşini dostunu candan sevdiğinde ve deneyimini gürül gürül insanlara akıttığında yaşlanır mısın?

Yaşlıların ilgiye ihtiyacı var ama yapmacık bir ilgiye değil samimi ilgiye.  Bazıları geliyor, acır gibi bir şeyler uzatıp uzatıp gidiyorlar; ufak tefek bir çorap bilmem ne. Oğlun var mı kızın var mı, oğlun kızın olsaydı sen buralarda ne gezerdin anlamında, pis bir acımayla gidiyorlar. Bazıları da geliyor manevi evlat oluyor. Bizim orada kaç kişiyi manevi anne manevi baba edinmiş insanlar var. Acımadan, itilmişler atılmışlar olarak görmeden, samimi bir duygu ve samimi bir sevgi ile yaklaşılmalı Huzurevi’ndeki yaşlılara. Biz de sizin herhangi bir yaşlınız gibiyiz.”

“Huzurevi sakinlerinin nelere ihtiyacı var? Ziyaretçilerin size nasıl gelmelerini istersiniz?” diye soruyorum.

“Bir manevi evlat olma şeklinde gelinirse çok iyi olur. Engelli yaşlılarımızın sizlere çok ihtiyacı var. Varlıklı kesimden şunu rica ediyorum; engelli yaşlılarımızın en acil ihtiyacı, bir akülü tekerlekli sandalye. Akülü bir tekerlekli sandalye getirin vallahi cennetin kapısını açarsınız.”

“Normal tekerlekli sandalyeye ihtiyaç yok mu?” soruma, “Ona da ihtiyaç var, o da olur ama asıl ihtiyaç akülü arabaya, çok makbule geçer” cevabını veriyor. Sebebini de şöyle açıklıyor; “Biz yaşlılarımızı her yere götürüyoruz ama engelli kardeşlerimiz bir yere gidemiyorlar, bana diyorlar ki Türkan Hocam sen hep sağlıklıları mı gezdireceksin, bizim durumumuz ne olacak?”

Gözden kaçan çok önemli bir ihtiyacı ise şöyle dile getiriyor: “Hayırseverler kurban olayım, engellileri gezilere götürecek şekilde düzenlenmiş 15-20 kişilik özel bir araca öyle çok ihtiyaç var ki! Öyle bir şey olursa bu bir devrim olur. Çünkü bizler gidiyoruz onlar baka kalıyor.”

“Huzurevlerine nasıl bakıyor halkımız? Hangi yanlış tavırlar yaşlılarımızı incitiyor?”

“Orayı atılmışların itilmişlerin yeri olarak görüyor halkımız, bu çok kötü. Ben dolmuşta ücretimi uzatıyorum huzur evinde inecek var, deyince bana üç kişi yer veriyor. Deneyeyim dedim, parayı uzatırken huzur evi demedim, köprüyü geçince inecek var dedim. Biri kalkıp yer vermedi. Bunun adı acımak. Oysa acımak kadar insanoğlunu yaralayan bir şey yok. Gelin ama bize acımayın, bizim acınacak bir yanımız yok ki. Devlet baba bize çok güzel imkânlar sağlıyor, cennet gibi bir bahçemiz var. Şahane bir idaremiz var. Vali Hüseyin Avni Mutlu Bey her zaman ilgisini üzerimizden çekmiyor. Geçenlerde Vali Bey ziyarete gelmiş, ben yoktum. Arkadaşlarımız anlata anlata bitiremiyorlar o ziyareti..

Vali Bey, bizim depremde hasar gören binalarımız biran evvel bitsin diye denetlemeye gelmiş. Bütün yaşlılarla sohbet etmiş, sık sık geliyor aileden biri gibi Vali Bey. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Bir de Deniz Feneri’ne çok teşekkür ediyoruz, ne zaman araca ihtiyacımız olsa yaşlıları bir yere götürmek için, bize hemen yardım elini uzatıyor, tanıdıklarını devreye sokuyorlar. Bu arada Şişli Belediyesine Maltepe Belediyesine, Sancaktepe Belediyesine biz yaşlılarımıza el uzatıp araç veren tüm belediyelere gönülden teşekkür ediyoruz.”

Türkan Aras Hanımın yaşlılara çağrısı var; “Kendinizi ve hayatı sevin.”

O son olarak yaşlılığın korkulacak bir şey olmadığını anlatıyor;

“Sakın yaşlılıktan korkmayın. Yaşlılık, hayatın kaçınılmaz gerçeği. Yüz buruşabilir ama kalp buruşmaz. Yaşlılık diye bir şey yok aslında. Hatta sevgiler artıyor. Bir merdiveni ağır çıkmak, yüzünde buruşukluklar olmak yaşlılıksa bunun üzerinde duruyorsanız çok komik. Son bir şey söyleyeceğim şu otobüs firmalar var ya, Metro firması, Ulusoy firması gibi, şimdi hepsini saymamayım. Ne kadar çok firma var. Rica ediyorum yaşlılarımıza bir gün bir arabanızı tahsis edin, çünkü yaşlılarımız şehirler arası gezmeyi çok istiyorlar..”

Türkan Hanım, “Sizinle olmak çok güzeldi” derken yüzünde huzur, gözlerinde sevinç vardı.

Sizi dinlemek, sizin kendinizi akranlarınıza, dostlarınıza adadığınızı öğrenmek, onlara rehberlikle geçen ömrünüzün hikayesini dinleyicilerimiz ve okuyucularımızla paylaşmak da güzeldi Türkan Hocam.. Allah size ve sizin gibi başkalarına faydalı insanlara sağlıklı, huzurlu ve uzun ömürler versin..

 

gumuslale@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.