Batan Batı’nın peşinde...

Son iki yazımda ne dedim? 'Pembe tablo aldatmacası' dedim; 'Akıl tutulması ve FİYASKO' dedim ve kendimce gerekçelerimi yazdım. Aslında bu gerekçeleri sadece ben değil, aklıselim sahibi pek çok yazar da görüyor ve yazıyor. Bugün o yazarlardan sadece ikisinden örnekler vereceğim ki ikisi de hükümet yanlısı yayın yapan gazetelerden.

'Amerika Osmanlı gibi mi batacak?' yazısında (Yeni Şafak, 16.9.2010), sonbahar mevsimine de girilmiş olması vesilesiyle, İbrahim Karagül anlayanlara önemli ve vurucu hatırlatmalarda bulundu: "Sonbahar'da çöküş" korkusu gerçek mi oluyor? ABD ve Avrupa'dan gelen son işaretler, aslında ertelenmeye ve örtbas edilmeye çalışılan o korkunun ne kadar gerçek ve yakın olduğunu bir kez daha gösterdi. Yunanistan, Portekiz, İtalya, İspanya gibi Güney Avrupa ülkelerini vuran krizin bu sonbaharda çok daha şiddetli hissedileceği, Merkez ve Kuzey Avrupa'yı da etkisi altına alacağı, sadece şirketlerin değil devletlerin batışının bile muhtemel olduğu gerçeği, son birkaç ayda maharetle gündemden uzaklaştırıldı. 2009'da ABD'yi vuran krizin üstesinden gelindiği gibi gerçeklikten uzak söyleme de aynı maharetli çalışmayla inandırıldık. Oysa gelişmeler bunun tam tersiydi ve bu artık gizlenemez boyuta ulaştı... / ABD'nin bu yılki bütçe açığı 1.3 trilyon dolar. Geçtiğimiz 1.41 trilyon dolar idi. Gelecek yıl ise 1.42 trilyon dolar olması bekleniyor. ABD'nin borcu resmi rakamlara göre 13.3 trilyon dolar. 2018 yılında borcun gayri safi millî hasılanın yüzde doksanına ulaşması bekleniyor... / Boston Üniversitesi'nden ekonomi profesörü Laurence Kotlikof inanılmaz vahim bir tablo koyuyor ortaya. "Resmi borç miktarını boş verin, gerçek borç 202 trilyon dolardır" ve gerçek borcun söylenenin 15 katı olduğunu iddia ediyor. ABD'nin bu kadar borcu ödemesi için hiç olmadığı kadar para basmak zorunda kalacağını ve arkasından 1. Dünya Savaşı sonrası Waimar Almanya'sı gibi olağanüstü enflasyonla yüzleşeceğini söylüyor... / Önümüzdeki on yıla bütçeyi dengeleyecek bir planla giremezse Amerikan gücünün çökebileceği söyleniyor. Bu tür hesapları yapanlar, bugünkü ABD yönetiminin içinde bulunduğu şartları Habsburg ve Osmanlı imparatorluklarının ekonomik çöküşüyle kıyaslıyor. Daha doğrusu bugünler imparatorlukların (İngiliz, Fransız, İspanya ve Osmanlı) çöküş hikâyeleriyle birlikte tartışılıyor... / Geçtiğimiz yıl ABD'deki krizden sonraki iyimser tahminlerin yanıltıcı olduğunu ısrarla vurguladık. Bu yılın sonbahar, kış aylarında Avrupa'nın çok ciddi sarsıntılar geçireceğine işaret ettik... / ABD ve Avrupa, küresel ekonomik kriz konusunda hiçbir ciddi adım atmadı, krizi sadece erteleme yolunu tercih etti...

Türkiye, işte bu ABD ve AB'nin peşinde kuyruk, batan bu Batı'yı örnek alıyor!!!

ASKON Başkanı Mustafa Koca geçen gün önemli bir uyarı yaptı: "Bizim dikkat çektiğimiz özel bir konu var. O da rehavete kapılarak, sadece olumlu taraflara odaklanarak müzmin sorunlarımızı görmezden gelmek gibi bir hataya düşülmemesidir. Örnek olarak söylemek gerekirse, CARİ AÇIK geçen yılın aynı dönemine göre üç kat artmıştır..."

İbrahim Öztürk ise bugünkü 'Cari açık-1' yazısında (Zaman, 20.9.2010), işte bu meseleye açıklık getiriyor: Hükümet birtakım konularda ikiye ayrılmış. Biri iktidardaki hükümet, diğeri de muhalefetteki hükümet. Kur ve CARİ AÇIK bunlardan biri... / Hükümetin finansal yakın iki bakanı 'kurlara dokundurmayız, tartışmayız bile' derken, üretim ve ihracata yakın diğer iki bakanı ise adeta kurlara ateş püskürüyor. Hükümette bu konuda vizyon birliği olmayınca, bu sefer başka sektörlerde ilgili paydaşlar birbirini günah keçisi ilan ediyor ve gereksiz bir tansiyon oluşuyor, birilerini toplumun önüne atıyor. TİM-TCMB tartışması bunun en somut alanlarında. TİM bastırdı, TCMB ile buluştu, isteklerde ve verilen cevaplarda batı cephesinde yeni bir şey yok. Eski tas, eski hamam... / Ocak-Temmuz'da cari açık, yani Türkiye'nin dış âleme karşı verdiği döviz açığının toplamı, 24 milyar doları aştı. Geçen sene kriz nedeniyle bu miktar 7,8 milyar dolarda kalmıştı. Üç kat artış var...

Önceki ve Sonraki Yazılar