Ölçme, tartma ve para

İnsanlar ilk yaratıldıklarından ve yeryüzünde birlikte yaşamaya başladıklarından beri, hayatlarını idame ettirebilmek için 'mal mübadelesi' yapmaktadırlar. Mal mübadelesinin yapılabilmesi için ilk dönemlerde bunu 'ölçme ve tartama' işlemiyle, sonraki dönemlerde icat ettikleri 'madeni paralar' sayesinde, günümüzde ise 'kâğıt para' ile gerçekleştirmişlerdir.

'Yumurta' ve 'ceviz' veya 'koyun' ve 'deri' gibi malları sayarak; buna karşılık 'tahıl' ve benzeri bazı tarım ürünlerini de ölçerek karşılıklı mübadele etmişlerdir. Diğer bazı malları ise tartarak veya kendi özel kriterlerine göre takas yaparak değiştirmişlerdir.

İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinden itibaren karşılıklı ihtiyaçlar böyle giderilmiştir.

İhtiyaç giderme ve tedarik yerleri olan pazarlar böyle kurulmuş, piyasalar bu şekilde oluşmuştur. Bu ihtiyaçlar giderilirken, insanlığın ilerlemeler kaydetmeye başladığı ilk dönemlerde 'bakır ve gümüş' madenleri 'para' olarak kullanılmaya başlanmış, daha sonra ticaret ilerleyip geliştikçe özellikle 'altın madeni' uluslararası 'para' olmuştur.

Burada ölçme ve tartmada kullanılan uzunluk ve ağırlık birimlerinin hepsinin detaylarını girecek değilim. Bir kısmının sadece adını anacak, önemli olanları hakkında kısa bilgiler vereceğim. Öteden beri kullanılıp da artık devre dışı kalan konu ile ilgili hatırlamamız gereken kelimeler şöyle: Dinar, dirhem, miskal, arşın, dönüm, evlek, endaze, fersah, merhale, kulaç, okka, çeki, kantar, batman...

Tartma ilk insanlar tarafından nasıl yapılırdı?

Tartma, bir çubuğun ortasına ip bağlamak ve iki başına birer kefe asmak suretiyle yapılırdı. Kefenin birine ağırlığı bilinen taşlar konulur, diğerine ise tartılacak eşya konurdu. Kefeler denkleşince ağırlıklar eşitlenmiş, böylece tartma işlemi tamamlanmış olurdu.

Çubuk, ip ve kabak kabuklarından oluşan insanların yaptığı 'ilk teraziler' ile bugün gramın binde birlerini bile ölçen 'hassas teraziler' hep bu sistemle çalışmıştır.

Zamanla, ağırlık birimi olarak kullanılan 'gümüş' küçük eşit parçalara bölünmüştür. Bu ağırlıklar terazinin ağırlık kefesine konmaktadır. Bu ağırlık parçaları aynı zamanda 'para' olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Buna 'dirhem' deniyor. Dirhem ağırlık birimi olarak  Türkiye Cumhuriyeti dönemine kadar kullanılmıştır. 3,2 gram ağırlığındadır. Gramının fiyatı 0,75 TL olduğuna göre, bir Osmanlı dirhemi gümüş 2,5 TL civarındadır.

Tarih kitaplarından elde ettiğimiz bilgilere baktığımızda, 'meskuk/sikke para' M.Ö. yedinci yüzyılda Anadolu'da Lidyalılar tarafından icad edildiği ve kullanıldığı yazılıdır. Dolayısıyla ilk kez 2600 yıl önce Batı Anadolu'da basılan sikkeler, o dönemdeki birbirinden bağımsız olarak yalnızca birkaç toplumda; Anadolu'da, Çin'de ve Hindistan'da vardır.

'Meskuk' Arapça bir kelimedir ve para şeklinde olan, yani külçe veya ziynet eşyası şeklinde olmayan madendir. 'Sikke' de Arapça bir kelimedir; belli bir ölçüye göre basılan madeni bir paradır ve ilkel çağlardan beri ticarette geçerli olan değiş-tokuş yöntemleri yerine daha kullanışlı bir değişim aracı olarak kullanılmak üzere icad edilmiştir. Sikkenin kâğıt paraya üstünlüğü madenindendir. Kâğıt paranın maddesi değersizdir. Sikkenin hem yapım maddesi değerlidir, hem de daha kullanışlıdır. Bu nedenle daha çok tercih edilmiştir. Eski çağlarda 'sikkeler' yapılırken kullanılan başlıca metaller arasında altın, gümüş ve bakır ile yine altın ve gümüş karışımı olan elektron, tunç ve pirinç sayılabilir. Anadolu'daki ilk 'metal paralar' elektrondan yapılmıştır.

Değerli metallerin 'para' yapımında kullanılması 20. yüzyıla kadar sürmüş, ancak 'kâğıt para'nın kullanılmaya başlanıp yaygınlaşması ile yavaş yavaş terk edilmiştir. Günümüzdeki 'bozuk para' ihtiyacı için yapılan metal paralarda ise nikel, bakır-nikel, tunç, alüminyum ve tunç-alüminyum gibi metal ve alaşımlar kullanılmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar