Sorun ve tek çözüm

Sorun önce "Adil Düzen"in, "Adil Ekonomik Düzen"in anlaşılmamasıdır. "Adil Düzen" anlaşılmadıkça, karşı çıkanların elbette mazeretleri vardır. Biz "Adil Düzen"i yeterince anlatabildik mi? Anlatamadık! Önceleri biz de yeterince bilmiyorduk ki anlatalım. Sonra, biz uygulamamıştık ki örnekleriyle anlatalım. Halkımız yazılanlardan ve anlatılanlardan çok, gözleriyle gördüğüne inanır; bundan dolayı uygulama örnekleriyle göstermek gerekiyor, uygulamalı anlatmak gerekiyor. Ne zaman yeteri kadar öğrenir ve uygularsak, o zaman "Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen" hükümran olmaya başlayacaktır.

İşte o zaman insanlar iki grup olacak; birileri görerek ve anlayarak "Adil Düzen"e katılacak, birileri de görecek ve anlayacaklar ama katılmak istemeyeceklerdir.

İşte o katılmayanlar "inançsız, münkir", katılanlar ise "inançlı, mümin" kimselerdir.

...

Malum olduğu üzere, "Hak" var, "bâtıl" var. "Hak" nedir, "bâtıl" nedir?

- "Doğru, iyi, yararlı ve adil" olan "Hak"tır.

- "Yanlış, kötü, zararlı ve zalim" olan "bâtıl"dır.

Meseleyi biraz açalım: İnsanda dört meleke vardır; fikir, his, irade, ünsiyet. -Fikirler doğruyu yanlıştan ayırır. -Hisler iyiyi kötüden ayırır. -İrade yararlıyı zararlıdan ayırır. -Ünsiyet adil olanı zulümden ayırır. İnsan melekeleri sayesinde bunları ayırmayı bilmektedir.

Tekrar edelim: -"Doğru, iyi, yararlı ve adil" olan "Hak"tır. -"Yanlış, kötü, zararlı ve zalim" olan "bâtıl"dır. Hakka tâbi olanlar "müminler", bâtıla tâbi olanlar "münkirler" yani örtenlerdir. Nankörler Hakkı terk edip kendileri bâtıla tâbi oldular, bile bile tâbi oldular.

Burada bir sual sorulabilir: Acaba nankörler neden bâtıla tâbi olurlar?

Bâtıla tâbi olurlar, çünkü onlar mevcut zalim ve bâtıl düzenin içinde varlık sahibi olmuşlar, makam/mevki sahibi olmuşlar, güç sahibi olmuşlar. Kendi varlıkları, makamları ve güçleri devam etsin diye insanlığın ilerlemesini önlemeye çalışırlar. Oysa inkılaplar olmazsa, ilerleme olmazsa insanlığın varlığı da sürdürülemez. İnkılaplar varlığın sürdürülmesidir.

Hak gelince onların tâbi olduğa bâtıl/lar elbette zâil olacaktır.

Bugünün bâtılları nelerdir? Faiz ve zina serbestliği, dinleri dışlayan lâiklik, ekseriyet demokrasisi, dayatılan çeşitli zorunluluklar, hakimlik sistemi ve ekonomide faiz, faiz, FAİZ...

İşte bunlar bâtıllardır. Onlar işte bu bâtıllara tâbi olmuşlardır.

...

"Kapitalizm" nedir; "ticaret" serbest, "faiz" serbest!

"Komünizm" veya "sosyalizm" nedir; "ticaret" yasak, "faiz" yasak!

"Adil Ekonomik Düzen" nedir; "ticaret" serbest, "faiz" yasak, yani iki "im"in vasatı, ikisinin ortası, yani "denge düzeni"dir.

"Millî Görüş" ve "Adil Düzen" dünyada "kapitalizm" ve "komünizm"in sebebiyet verdiği işte bu "zalim" gidişatı sona erdirmektedir. Evet, bütün sorun işte budur; ticaretin serbest ama faizin yasak olmasıdır. "Adil Düzen" demek denge düzeni demektir, "Adil Düzen" demek herkesin hakkını ve hukukunu koruyan düzen demektir.

"Adil Düzen Çalışmaları" 1960'larda İzmir'de başlamıştır... 1969'dan itibaren Millî Görüş Hareketi ile birlikte bu çalışmalar siyasi söyleme dönüştü... Erbakan'ın tesbitiyle, 1990'larda Refah-Yol Hükümeti uygulamalarıyla "Adil Düzen"in kokusu gösterildi...

Sonra, araya bir "fetret devri" girdi; "Millî Görüş gömleğini çıkaran, Adil Düzen ceketini hiç giymeyen" bir grup anayasa ekseriyeti ile iktidar oldu! "Millî Görüş" ve "Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen" olmayınca, sekiz yıl sonrasında sonuç ortada! Sonuç ortada olduğuna göre; demek ki "SORUN" neymiş? Sorun "zalim/vampir kan emici kapitalist faizci düzen" imiş, yani "bâtıl düzen" imiş, yani "sömürücü düzen" imiş...

AK Parti iktidarının da sorunları çözemeyeceği anlaşıldığına göre; sorunun tek çaresi, tek çözümü "Millî Görüş" ve "Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen"dir.

Önceki ve Sonraki Yazılar