Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

İZ PEŞİNDE

Ne zaman Abdülaziz Bekine hazretlerini düşünsem veya bir şekilde ismi geçse O’nun üniversite öğrencileriyle odasında sabahlara kadar sohbetleri hatırıma gelir.

 

          Şimdiki yıllarda ortam her türlü hizmeti yapmaya elverişli hamdolsun. Artık vakıflar, dernekler büyük müesseselere sahip. Öyle ki birçok aklıselim vakıf, yeni hizmet alanlarının peşinde koşuyor. Artık yurt içinde hizmet yetmiyor, yurt dışında da hizmet birimleri oluşuyor.

 

          Ama bu günlere hiç de kolay gelinmedi. Bugünlere gelinceye kadar çok sıkıntılar çekildi çok bedeller ödendi. Ülkemizin ve İslam Dünyasının aydınlık geleceğini inşa edecek, hizmetlerin önünü açacak, İslami müesseseler kuracak gençleri yetiştirmek için çok çabalar, çok gayretler gösterildi.

 

        Abdülaziz Efendi Hazretleri 1950’ li yıllarda İstanbul üniversitesinin önüne gider gözüne kestirdiği öğrencilerle iletişim kurmaya çalışırmış. Tanışıp görüştüğü gençlerin gönül ve fikir dünyalarını ilmek ilmek sabahlara dek dokurmuş.  Sonrasında ise müzakerelerde bulunduğu ve yetiştirdiği öğrenciler, Türkiye’nin ekonomik, siyasal ve sosyal hayatında çok büyük hizmetlerde bulundu.

 

       Özverinin adıdır Bekine Hazretleri. Hayatından şu kesit çok duygulandığım bir kesittir. Öğrencilerle sabahlara kadar ilgilendiği tarihlerde evinin geçimine katkı sağlamak için bahçesinde birkaç keçi bakarmış. Oğlunun aktardığına göre keçilerini beslemek üzere topladığı ot demetini sırtına yükleyip evine gelirken, zeyrek yokuşunda ot demetinin ağırlığından burnu nerdeyse yere değecek gibi olurmuş. Hoca Efendi omuzlarında sadece maddi yük taşımamış, İslam kültür ve medeniyetinin de yükünü taşımış.

 

      Manevi ve kültürel geleneklerin ve tarih boyunca İslam milletinin hamurunu yoğurmuş büyük zatların izini sürmek, bu izin peşinden ayrılmamak, köklerden kopmayıp ayakları sağlam basmak anlamına gelir. İzlerin son derece karıştığı, sağlam izlerin üzerinin tozlandığı, bencilliğin ve gafletin ayyuka çıktığı günümüzde sağlam ve sahih izin sürülmesi son derece hayati önem taşımaktadır. Çünkü bizim kabul ettiğimiz mutlak gerçek hem dünyanın hem de ahretin saadetini kazanmayı bize öğüt veriyor.

 

     Eskiden delil aranırdı. Muteber delile ulaşmak kişi için büyük kazançtı. Bu hayatın hem maddi hem manevi alanı için lüzum hissedilen bir durumdu. Modern çağ delilleri (rehber, kılavuz) bir format içinde geliştirirken, manevi alanın delillerini ise saf dışı bırakmayı hedefledi. Hedef gerçekleştikçe Müslümanların gafleti ve savrulmaları arttı. Müslümanlar kendi kültür ve medeniyetlerinden uzaklaşıp başka medeniyetlerin heveslisi oldu. Düşünebiliyor musunuz bugün yogadan medet uman binlerce Müslüman var.

 

    Ben bugün mürşidi kamillere, hakiki delillere her çağdakinden daha çok ihtiyaç duyulduğuna inanıyorum. Bugünün hile ve desiseleri, görünmez tehlikeleri, dünyanın içinde bulunduğu gidişat, ve İslam aleminin uyanmaya yüz tutan hali, mürşidi kamillere daha çok ihtiyaç hissettiriyor. Müslümanların sarsılmaya ve yönlendirilmeye ve niyetlerini halis kılmaya ihtiyacı var. Bugün her türlü memleket ötesi unsurdan kurtulmak, aklı selimin en önemli vazifesi olsa gerek.  

 

   Yunus Emre’nin  asırlar önce söylediği ve büyük bir hazla terennüm ettiğimiz ilahisi yukarıda izah etmeye çalıştığım gerçeği veciz bir dörtlükle ifade ediveriyor.

 

Emr-i hac göçeli hayli zamandır
Muhammed cümleye dindir imandır
Delilsiz gidilmez yollar yamandır
Göçtü kervan kaldık dağlar başında.

 

   Gümüşhanevi tekkesi hep önder insanlar yetiştirmiştir. Bu dergahın eğitiminden geçen özgür, önder, kendine güvenen, maddi ve manevi donanımlı, çağa uygun hizmet üreten, geleneklerine bağlı, millet ve memleket meselelerine duyarlı, hakkı yücelten,  proje üreten ve uygulayan bireyler bu toplumun önünde hep hizmet etmiş ve kalıcı tesirler bırakmıştır. Bu günde baktığınızda gerek yönetimsel gerekse kültürel birçok müessesede Gümüşhanevi/ İskenderpaşa tesirini görürsünüz.

 

      Boşluklar doldurulacak ve sağlamlaştırılacaksa ve yine alan çalışması yapılacaksa ben eminim ki geleneklerinden kopmayan mübarek izleri takip etmek en ihtiyaç hissedilen yoldur.

 

   Abdülaziz Efendi 1952 Kasımında Hakkın rahmetine kavuştu. Bu sene Hoca Efendinin irtihallerinin altmışıncı yılı. Malumdur ki; “Kadru-kıymet bilen milletlerin kıymeti bilinir.” Bu düsturdan hareketle Edirne Mimar Sinan vakfı olarak her yıl çıkardığımız vakıf bültenimizde hocalarımızı yad etmeye çalışıyoruz. Bu sene de bültenimizde Abdülaziz Bekine Hazretlerini işledik.

   Hocamızın bizleri talebelerinden kabul etmesini temenni ediyorum.Allah  gani rahmet etsin  ve makamı ali olsun.  

                                                                                                             Sebahattin BİLGİÇ

                                               

 

 

 

     

 

     

      

 

           

 

             

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum