Haydi kızlar evlenmeye!

Milli eğitim bakanlığı ve Uniceffin katkılarıyla eğitim sistemi dışında kalan, okulu terk eden ya da devamsızlık yapan kız çocuklarının eğitim sistemi içinde yer alması amaçlı bir kampanya başlamıştı ve oldukça da ses getirmişti. Bu toplumumuzun ciddi bir kanayan yarasıydı ve devlet bu duruma el koyma kararı almıştı.

Devletin el koyması gerektiğine inandığım toplumun kanayan yaralarından bir diğeri ise maalesef birbirinden güzel ve kıymetli genç kızlarımızın evlenmemesi ya da evlenememesi.

Yaklaşık son on yıl öncesine kadar 25 yaş, kızlarımız için evde kalma sınırı kabul edilirken şimdilerde bu durum 35 – 40 yaş sınırını bulmuştur.

Etrafınızda ya isteyerek evlenmemiş  ya da kaderinde evleneceği kişinin olmadığına inanan pek çok hanım görmeniz fazlasıyla mümkün.

Bunun sebeplerinden biri kadının mutluluğu özgürlük ve kariyerde araması diğeri ise kendisini bulunmaz Hint kumaşı gibi görmesidir.

Annelerimiz yaşamları boyunca bizlere yaşadığı sıkıntıları okuyamamak ve çalışamamaktan ötürü mecburi ev hanımı olmalarına borçlu olduklarını ifade etmekteydiler. Dolayısıyla bizler de annelerimizin söylemleriyle bilinçaltına yerleşen bu olumsuz düşüncelerden sonra mutluluğu iş hayatı ve kariyer sahibi olmak gibi yanlış yerlerde aramamıza neden olmuştur. Çünkü kadın fıtratına ters düşen bir durum yaşamaktadır. Dolayısıyla da mutsuzdur.

Kadının fıtratında anne olmak,  bir erkeğin güvenli kollarında yer almak, sosyal hayatın içerisinde de bunlara sahip olarak yer almak vardır.

Son dönemlerde evlilik yerine kariyeri tercih eden genç kızlarımızın iş hayatının aslında kendilerini mutlu etmediğini bu süreçte yaşamış olduğu karmaşık ve çelişkili deneyimler sonucunda acı da olsa fark etmiştir.

Bir eşe ve aileye sahip olmak kanaatimce hala bir genç kızın hayatındaki en önemli durum özelliğini korumaktadır. Yalnız seçen kişi kendisi olduğu takdir de.

Yetiştirilme tazımızdaki yanlışlar zinciri çocukluğumuzdan gelen bizi hangi erkeğin bulacağı düşüncesini doğru erkeği nasıl bulurum şeklinde değişmiştir. Bu oldukça sağlıklı bir gelişmedir.

Beklentilerimizin fazlasıyla yüksek olması, Türk filmi seyreden bir neslin çocukları olmamız hayal dünyasında yaşamamıza ve gerçeklerle bir türlü yüzleşemememize neden olmaktadır.

Hepimizin Allahın birer mucizesi olduğu  tartışma kabul etmeyen bir gerçektir. Bizlerin bu dünyadaki en özel ve de en değerli varlıklar olduğumuzu da biliyoruz. Yalnız bu gerçekler yanında yine bilmemiz ve unutmamamız gereken bir durum var ki oda her zaman bir alternatifimiz olacağıdır. Bizden daha akıllı, daha genç ve daha güzel alternatiflerimiz.

Durum böyle olunca gerçekleri daha sağlıklı bir mantıkla değerlendirmeli evlilikte ve eş  adayında aramamız gereken özellikleri bir kez daha düşünmeliyiz.

Günümüzde erkekler artık ne çocuk sahibi olmak nede cinsel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için evlilik kurumunun içinde yer almak zorunda değiller. Buna rağmen bir erkek evlilik fikrine halen sıcak bakıyorsa bence bunun bizim için iyi fırsat olduğunun farkına varmalıyız.

Bugünler de danışmanların kapısını aşındıran ve şikâyetlerini eşleri üzerinde yoğunlaştıran hanımların hiç evlenememiş bir hanıma göre ne derece şanslı olduğunu düşünmesi gerekir.

Çocuğu olamayan bir kadının da çocuğu olan ve ona oldukça hoyrat davranan bir anneyi gördüğünde hissettikleri de bu duruma bir örnek teşkil edebilir.

Evlilik konusunda hala kararını  vermemiş genç hanımefendileri bir kez daha kim olduklarını  ve ne olmak istediklerini düşünmeye davet ediyorum.

Son söz son cümle: Sen çok özelsin. Ya hayatta ne istediğini bilen ve gerçekler dünyasında yerini alan mutlu kadınsındır yada hayal dünyasında yaşayıp beyaz atlı prensini beklemeye devam eden diğer kadın…

Sevgilerimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
25 Yorum