Şükrü KIRBOĞA

Şükrü KIRBOĞA

Anadilde Eğitim olmalı mıdır?

Son günlerde tartışmaya açılan demokratik özerklik ve anadilde eğitim konuları, toplumda beklenenin üstünde bir ilgi gördü. Son MGK bildirisiyle de bu konu devletin zirvesinde ciddi bir şekilde yer aldı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, tüm siyasi parti Genel Başkanlarının ve birçok siyasetçi ve düşünürün konu üzerinde açıklamalar yapmaları da konunun ne kadar hassas olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de ki farklı etnik kökene sahip toplulukların kendi ana dillerini farklı sebeplerden dolayı dar bir alanda kullandıkları, zaman için de günlük konuşma refleksleri içerisinde kendi ana dillerini yeterince konuşmadıkları için zayıfladığını hepimiz yakinen biliyoruz.

Geçen Yüz yılın başlarında Anadolu coğrafyasında Türkçe, Arapça, Kürtçe, Lazca, Ermenice, Rumca, Çerkez ve Kafkas dilleri, Zazaca ve bunlara bağlı onlarca lehçe ve yine az da olsa farklı dillerin kullanıldığını; coğrafyadan kaynaklanan farklı dini, mezhebi gurupların ibadet ve gelenek görenek yelpazesi içerisinde zengin bir kültürün yaşandığını nedense unuttuk hepimiz.

Dünyanın başka bir coğrafyasında ender rastlanabilecek bir sosyolojik gerçek olan farklılığımızın ulus devlet yapılanması içerisinde tek tipleştirici mantığı maalesef tüm bu kültürel zenginliği olabildiğince zayıflattı ve Anadolu da nerdeyse farklı bir konuşma dili kalmadı. Oysaki ciddi bir Arap, Kürt ve Kafkas kökenli nüfus yoğunluğuna sahibiz. İdeolojik bakış açılarını bir tarafa bırakıp insani ve gerçekçi bir yaklaşım ile konu ele alınabilseydi belki de yok olmaya başlayan tüm bu zenginliklerimiz tüm renkleriyle yaşıyor, yaşatılıyor olacaktı.

Toplumlar üzerinde uygulanan dönemsel projelerin, gelecek nesiller üzerinde ne tür etkiler bıraktığını bugünkü projeksiyonla daha net görmek mümkün. Farklı etnik, dini ve mezhepsel toplulukların birlikte yaşayabilirlilik olgusunun bir gerçek olduğunu bize geçmiş yüzyıllar çok net bir şekilde gösteriyor. Siyaset ve güç dengelerinin dönem dönem bu halklar arasında sıkıntı yaşattığı gerçeğini de göz ardı etmeden farklılıklarımızla birlikte yaşamanın pratiğine sahip bir coğrafyanın çocuklarıyız.

Geçen yüzyılda yaşanan tek tipleştirici yaklaşımın tüm farklı toplulukların kültür dünyasında meydana getirdiği derin hoşnutsuzluğun bugün yaşanan çatışmacı anlayışında kaynağını oluşturuyor dersek abartmış mı oluruz acaba?

Günümüz de farklı etnik ve dini, mezhebi toplulukların devletten ciddi talepleri oluyor ve dikkat edilirse bu taleplerin çoğu evrensel yasalarla güvence altına alınan kültürel haklardan oluşuyor. Alevi vatandaşların talepleri, farklı etnik kökene sahip halkların ana dilde eğitim talepleri hep bu bağlamda değerlendirilmelidir ve insani taleplerdir. Bu taleplerin önünde yeni bariyerler oluşturmak bu yüz yılda yapılabilecek en büyük yanlışlardan olacaktır.

Bu taleplerin başında gelen Ana dilde eğitim, bir insan hakları gerçeği olarak karşımızda dururken bu konuda ciddi adımların atılmasının yolunun demokrasinin daha da güçlenmesinden geçtiği bir gerçek. Yoksa dayatma ile toplumda kargaşa yaratacak, korkuları derinleştirecek yöntemlerle sonuç alınamayacağı sorunun çözümünün daha da içinden çıkılamaz boyutlara taşınacağı endişesi de göz ardı edilmemelidir. İnsanların ana dillerini korkmadan, özgürce konuşabilmeleri, geliştirebilmeleri ve eğitim kademelerinde eğitim-öğretim dili olarak kullanabilmeleri en temel insani haktır ve Türkiye’nin de zenginliği olarak görülmelidir.

Bu noktada anadilde eğitim ve konuşma özgürlüğünün önündeki tüm engellerin toplumsal dokuya zarar vermeden, yapıcı çalışmalarla kaldırılması gerekir. Son yıllarda bu yönde atılan adımlar gerçekten takdire şayan çalışmalardır. Bu sürece iyi niyetle katkılar sunmak ta toplumsal barış açısından tüm vatandaşların görevi olmalıdır. Burada iyi niyet ve samimiyet son derece önemlidir.

Hal böyle iken demokratik açılımlara iyi niyetle katkı sunmak, farklılıklarımızla birlikte, hiçbir etnik ve kültürel gurubu incitmeden toplumsal barışa giden bu süreci iyi yönetmek zorundayız.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.