Ak Parti’nin Cemaatlerle İmtihanı

 

Ak Parti iktidarları ile birlikte muahafazakar katmanlar üzerinde peyderpey gevşeyen zorbalaşmış laiklik baskısı yumuşadıkça dengeleri sarsıcı yeni sorunlar başgöstermeye başladı. Bu nevzuhur meseleler, muhafazakar düşünce katmanları için o kadar tehlikeli bir hal aldıki artık bu yeni meseleler için yeni kontrol mekanizmalarının devreye sokulması gerekmektedir. Bu çağrımız, devrimci bir yapıya sahip olan AK Parti’yi yeni statükolar inşa etmeye çağırmak gibi görünsede aslında öyle değildir.

Şöyleki; Türkiye halkı ve tabi Ak Parti, tabanı ve yaslandığı toplumsal katmanlar itibari ile ağırlıklı olarak sunni muhafazakar kesime yaslanmaktadır. Sunni kesimin ise temel ayraçları “Ehli Sünnet” çerçeve dahilindeki mezhep ve meşrep fıkıhlarıdır. Farkındalık derecesi ciddi değişkenlikler gösterse bile ana belirleyici unsur budur. Türkiye toplumunun kahir ekseriyeti Hanefi ve Şafii mezhebine mensuptur. Bu damar ise kendini toplumsal katmanlarda sufi tarikatlar ve cumhuriyet sonrası tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmış olmasının doğurduğu boşluktan doğan muhafazakar vakıf ve cemaatlerle belli etmektedir.

Tüm bu damarları ortak bir noktada Ak Parti ile koalisyona dönüştürerek sistemin duvarlarını zorlayan ve belli ölçüde üzerindeki baskıyı kaldıran muhafazakar kesim, konu, gelecek noktasında belirleyici olacak düşünsel sistemin ihdasına geldiğinde, sanılanın aksine hızla iç savaşa düşmüştür. Ve aslında bunda da şaşılacak bir şey yoktur.

Yoktur; çünkü dinler tarihi, mezhep-meşrep kavgalarıyla doludur ki aslında laik sistemde bu çatışmalardan doğan bıkkınlık ve nefretten doğmuştur. Bu yönüylede laiklik protest bir öfke ile dinle hesaplaşma yolunu seçmiştir. Batılı toplumları ardı arkası gelmez din savaşlarının içine çeken Hıristiyanlık ve tabi din olgusu bunun bedelini ağır ödemiştir. 

Şaşılacak bir şey yoktur; çünkü 90 yıllık bir zulümle baskı altına alınarak bütün ana taşıyıcı kolonları tahrip edilen muhafazakar kesim, önceliğini üzerindeki baskıyı kaldırmaya odaklandığı için maruz kaldığı zulmü kaldırdığında hangi sistemi kuracağını daha önceden tespit etmeyi öncelemediğinden şimdi tahrip olmuş alanı neyle dolduracağının arayışı içindedir. Ki; bu arayış sonucunda bir kısım koalisyonların yıkılıp bir kısım yeni koalisyonların kurulması sosyolojinin doğası gereği gayet normaldir.

Herkes kendi menzilindeki köprüsünü geçene kadar kendi ayısına dayı deme mecburiyetine katlandığı için geçilen her köprüden sonra yeni bir çatışma ve yeni bir barış ihdas edilmektedir. Ve tabi Türkiye bu süreçlere alışmak zorundadır.

Işte tam bu noktada, karar mekanizmalarının başında bulunan Ak Parti yeni sorunu ile yüzyüze gelmiştir. Bu, Ak Parti’nin tercihi olmasada, çözüm, Ak Parti ve etrafında oluşan efkarı umumiyenin boynuna esaslı bir borçtur. Bu borcu öderkende değişik çatışmalara girmekten istesede kendini beri kılamayacaktır. Bunun en net örneği, acımasız bir çatışmaya girilen Gülenizm ile ilişkilerde varılan noktadır.

Tam bu noktada, Ak Parti, özgürleştridiği cemaatlerin gem vurulmuş duygularından boşanan arzularının domine ettiği alanın sınırlarının tespit edilmesi, Ak Parti’nin en yeni ve en önemli sorunudur. Çünkü Ak Parti bu alandan doğmuş ve var olmuştur.

Laik zorbalıktan dönüşüm noktasında dinsel yobazlığa savrulma ve Ak Parti koalisyonunun tabanı içerisindeki çekişmelerin kontrol edilebilirlikten uzaklaşması riski baş göstermiştir. Eğer bu tehlike savuşturulmazsa cemaat-hükümet savaşında olduğu gibi alışık olmadığı şeyleri görmeye devam edecektir Türk toplumu. Çünkü tarihte sayısız örneği vardır ki, din savaşları sert ve yıkıcı olur.

Gülenizm ile bütün köprüleri atan Ak Parti, hala güçlü koalisyon niteliğini koruyabildiği için ve koalisyondan ayrılanlara ağır faturalar ciro ettirebilme kabiliyetine haiz olduğu için diğer bazı cemaatlerlede er yada geç bir muhasebeye oturacaktır. Hatta bu muhasebeye oturmak zorundadır. Çünkü açtığı özgürlük alanında ciddi manada suistimaller vuku bulmakta ve asla “Ehli Sünnet” akidenin beslendiği damarlarla uyuşmayan resimler ortaya çıkmaktadır.

Söz konusu açılan alanda din adına ciddi bir rant yeşillenmesi oluşmuş ve İslam adına din tüccarlığı almış yürümüştür. Bunların içinde medyalarında sözüm ona “gergedan bilmem nesi” ilacı, her derde şifa (Yok yok) ilaçlar gibi çirkin ve kazanca dönük hilebazlıklar ve ahlaksızlıklar türemiştir. Kaset savaşları ise hala muhafazakar kesimin sırtına yapışma riskini uhdesinde bulundurmaktadır. Cemaatle savaşın sonucu ne olursa olsun bu olay şantajcılık çetelesine derin ve iğrenç bir çentik olarak işlenecektir. Ama, o tarafa, ama bu tarafa...

Bazı İrancılık okulu okutucu hilekarlıklarda kendisini kutsal “Ehli Beyt” perdesinin altına gizleyerek Türk devlet geleneklerinin ve tarihsel dokumuzun tersine çarklarını döndürmektedir. Bunlardan ‘Haydarizm’ zaten Ak Parti koalisyonunun dışında olduğu için ve yerini CHP çevresinde tespit ettiği için hesabı görülmesi kolay olandır. Bence esas yüzleşilmesi gereken ise Mustafa İslamoğlu grubudur. Çünkü bu grup, işi neredeyse düpedüz hadis ve sünnet inkarına vardırmıştır. Siyasal olarakta “Allı Güllü Yeni İrancılıktır.” Diğer muhafazakar dinamikler içerisinde ilk zamanlardaki popülaritesini kaybetmekte olan “İrancılık akımı” bu hocamızda ete kemiğe bürünmektedir.

Cüppeli Ahmet, İhsan Şenocak ve Ebubekir Sifil gibi ehli sünnet akidesine bağlı hocaların Mustafa İslamoğlu ile olan sözlü ve yazılı çekişmeleri pek yakında sosyal medyadan açık arenaya gelecektir. Hükümet kanadı ise bu çekişmelere şimdilik direkt olarak katılmasa bile buna mecbur kalacaktır. Hükümet, Gülenizm ile olan savaşı bitirmeden yeni bir cephe açmak istemiyor olabilir ki buda normal ve makul bence. Ama Alparslan Kuytul Hoca’nın açıklamalarına bakılırsa yeni yeni cepheler çoktan açılmış bile.

“Birde “Kedicikler” cephesi var. Hangi fareler bu kedicikler tarafından kovalanıyor ve hangi köpekler bu kedicikleri kovalıyor yada kovalamıyor burasıda önemli! İslam adına ortaya konan bu rencide edici görüntülere Ak Parti daha ne kadar sabredecek bilmiyorum.

Omuzu kalabalık ve etiketi bol “ilahiyatçılar” ise ayrı bir konu. Onlar için merhum Ali Fuat Başgil ilahiyat fakülteleri ilk açıldığında şöyle diyor: “Mevcut programla, bu okullardan alim değil, din münekkidi çıkar.” aynende öyle oldu.

Yani sizin anlayacağınız Ak Parti’nin kendi mahallesinde işi oldukça zor. Ha tuhafınıza gitmesin hemen. Tarihte bu hep böyle olmuştur.

 

E mail:   akpinartahsin@hotmail.com

Twitter: @akpinartahsin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum