Amerika Düşerken Beyaz Saray'ın Fethi

Dünya’nın dönemsel jandarması olan Amerika Birleşik Devletleri, tıpkı kendinden önceki selefleri gibi kan, gözyaşı,  zulüm, haksızlık, sömürü ve her türlü kötülük üzerine kurulmuş bir devlettir. Kendinden öncekilerden farkı onlara göre daha aymaz, daha kaba, daha nobran, daha yobaz olmasıdır. Parlatılıp yaldızlanmış olması diğerlerine göre en büyük farkıdır ki bu parlatma işlemi bile nev-i şahsına münhasır kapitalist bir muameledir.

Zorbalıkta ise yok birbirlerinden farkları. Tüm batı medeniyetleri zulüm üzerine abad edilmişlerdir. Zulüm Roma’da başladı 1453’te deği!.

Bizans, Sasani, Cengiz, İngiliz, Moskof ve muadilleri hep aynı zulüm düzeninin birer parçasıdır. ABD ise bunun zirve noktalarından birisidir ve modern, parlak, albenili bir çekiciliğe sahip olup, diğerlerinden en büyük farkı, her şeyi ama her şeyi, sömürebilme kabiliyetidir.

Habil ile Kabil kavgasında Kabil’den daha kabiliyetlidir. Sadece Habilleri değil Kabilleride öldürmektedir. Bu bazen bir insan, bazen bir şehir, bazen de bir ülkedir. Temelde ise İslam medeniyetidir. Afganistan’dan, Kâbil’den; Irak’tan, Bağdat’tan biliyoruz bunları! Bağdat Bağdat olalı Hülagu’dan beri böyle zulüm görmemiştir! Amerikan sisteminin ayrıştırıcı özelliği, Timur’u methetme görevini Sivaslılara vermek gibidir!

Amerikalılar bir İbni Haldun saptaması olan “Devletlerde insanlar gibidir. Doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler.” cihetinden haberdar olduklarından, Baba Bush zamanında şarkiyatçılarının kulaklarına kaçırdığı bir bilgiden fevkalede rahatsızlık duyup CİA’dan konuyla alakalı geniş çaplı bir rapor almışlardır.

Rahatsızlık konusu mevzu ise Hz. Muhammed’in, ünlü hadis bilginlerinden Ebu Müslim tarafından nakledilen bir sözüdür. O hadis şöyledir.

 

عصيبة ‏ ‏من المسلمين يفتتحون البيت الأبيض بيت ‏ ‏كسرى

 

“Müslümanlardan (küçücük) bir grup (Çetecik) (Kisranın) Beyaz Evi(ni) fethedecektir.” manasına gelmektedir. (Sahihi Müslim, Kitabul İmare, Bab 1, Hadis 10)

Burda bazı noktalara eğilmek istiyorum.

1:  Müslümanlar için İslam evrensel ve çağlar üstü bir din olduğu için mesajlarını da buna göre yorumlamak elzemdir.

2: Bu hadise, zayıf hadis diyenler olabilir ki, bunların çoğu zaten samimiyetini yitirmiş, “Kuran İslamı” diye diye neredeyse zayıf ayet noktasına gelmiş kimselerdir. Kaldıki, Sahihi Müslim gibi çok ciddi ve akademik, felsefik, mantıki, sosyolojik, psikolojik ve tıbbi boyutlarıyla çok yönlü bir kaynak eserde bu hadisin kendisine yer bulmuş olmasının ne demek olduğunu en iyi bu hadise itiraz edenler bilmektedirler.

3: Bütün hadis alimleri bilirki hadislerin kitaplaştırılması süreci, dünya tarihinin en büyük akademik çalışmasıdır. Ve hadisler, bin bir türlü boyutlarıyla ele alınarak hadis kitaplarına alınmıştır.

4: Dünya tarihinde hadis ilmi kadar teferruatlı ve sıfır hataya endeklslenmiş başka bir sosyal bilim yoktur.

6: Aynı şekilde İstanbul’un fethi hadisinede zayıf hadis diyenler, İsatnbul’un feth olunmuş olması gerçeği ile yüzyüze durmaktadırlar. Bunu onlar açıklamak zorundalar biz değil.

7: Hz Peygamber burda Kisranın sarayını hedef göstermekle her dönemin Kisrasını hedef göstermiş olabilir. Çünkü İslam, bütün zalimleri yola getirmek üzere kodlanmış bir dindir. Birini devirdik diye ikincisini devirmekten vazgeçmez.

8: Eğer bu hadisin ilk kelimesi olan “Useybetün” kelimesi ‘grup’ değilde ‘küçük grup’ manasında geliyorsa, (arkaik anlamları veçhesiyle) mananın derinliğinde bir küçültme, daraltma anlamı varsa, o zaman Kisra’nın sarayının fethedilmiş olması, ABD’nin Beyaz Sarayını bu hadisin kapsama alanından çıkartmaz.

9: Burada ABD’nin Beyaz Evi (White House) kasdedilmemişte olabilir.

Eski İslam alimleri bunu hadisin içerisinde geçen “Kisra” sözcüğünden dolayı İran Pers (Sasani) İmparatorluğunun beyaz renkli sarayının fethedilmesine yorumlamışlardır. Ama bu yorum o günün şartlarında isabetli gibi görünse bile bence temel bir yanılgı var burada. Çünkü İran küçük çete halindeki gruplar tarafından değil Hz Ömer zamanında Saad Bin Ebi Vakkas komutasındaki düzenli ordularla Pers orduları arasında geçen çetin Kadisiye Muharebesi neticesinde fethedilmiştir. Dolayısıyla bir küçük grup veya çetecik tarafından fethedilmiş değildir. Burdaki temel yanılgıdan kurtulursak Hz. Peygamberimizin bu sözü henüz gerçekleşmemiş olabilir.

Peki Hendek savaşında Mısır, İran ve Constantinapolis’in fethini müjdeleyen ve bu müjdeleri bir bir gerçekleşmiş olan Hz. Peygamberimizin, “Beyaz Ev’in fethi” ile ilgili hadisiyle müminlere müjdelediği hâdise ne zaman gerçekleşecektir?

Bunu kesin olarak Allah bilir. Kesin bir şey söylenebilmesi, kesin olarak gayri mümkündür.

Kuran ve Sünnet (Hadis) üzerine inşa edilmiş olan İslam Doktrininden bakarsak bu mümkündür. Bunun mümkün olabilme ihtimalini ciddiye alan ise bizzat bu hadisle başkanlık sarayı fethedilecek hedef olarak gösterilmiş olma ihtimali bulunan Amerika ve onun kurumlarıdır. Her ne sonuca vardılarsa varmışlardır. Yanlış hatırlamıyorsam onların bilginleride bu hadisi İran’ın fethiyle ilişkiendirmişler ve kendileriyle alakası olmadığı yönünde bir kanaate varmışlar.

Böyle bir fetih, Afro-Amerikan siyahi müslümanlar tarafından mı, yoksa Amerika dışından gelen fütuhhat ehli müslümanlar tarafından mı gerçekleştirilecek tam olarak bilinemez.

Ama gerçekleşecektir...

 

E mail:   akpinartahsin@hotmail.com

Twitter: @akpinartahsin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum