Taliban'la pazarlıkları Türkiye mi yürütüyor?

Yemen için uluslararası destek isteyen, bu ülkeyi belki Afganistan ve Irak'tan sonraki en büyük cephe yapmaya hazırlanan ABD, Afganistan'dan garip işaretleri vermeye başladı. Barack Obama yönetiminin en büyük projesi olan Afganistan-Pakistan müdahalesi, paralı askerlerin gizli operasyonları ve kıyımları dahil, Pakistan'da iç savaş çıkarmaya yönelik girişimler, Pakistan kökenlileri eğitip terör saldırıları yaptırma, NATO üyelerinden daha çok asker talep etme gibi uygulamalarla devam ederken aynı zamanda en yetkili ağızlardan iflas sesleriyle kafa karıştırmaya devam ediyor.

Afganistan'da çözüm için Taliban'la masaya oturulması gerektiği yönündeki sesler daha güçlü çıkıyor. İstanbul, Afganistan'daki son durumla ilgili kritik bir toplantıya ev sahipliği yaparken, son olarak ABD'li komutan sürpriz bir açıklamayla çözümün siyasi olması gerektiğini vurguladı.

Afganistan'daki NATO kuvvetlerinin komutanı ABD'li General Stanley McChrystal, “Asker olarak, yeterince savaştığımızı düşünüyorum. Bütün savaşlarda olduğu burada da siyasi çözümün kaçınılmaz olduğuna inanıyorum” diyerek aslında bir iflası açık etti. ABD ve müttefik güçler, Taliban'la masaya oturmak istiyor. Yıllardır İngiltere'nin yürüttüğü gizli pazarlık süreci artık ülkeye müdahil olan bütün güçlerin tek seçeneği olarak öne çıktı.

Ne tuhaf, bu ülke Taliban'ı tasfiye etmek için işgal edildi. Taliban, önce ABD, S. Arabistan, Pakistan istihbaratının desteğiyle güçlendirildi. Mücahit gruplar Taliban karşısında varlık gösteremedi ve ülke Taliban'a teslim edildi. 11 Eylül sonrası Taliban kötü karakter oldu ve tasfiye edildi. Edilememiş olmalı ki, son birkaç yıldır gücünü ve etkisini hızla artırdı. Geçtiğimiz günlerde 20 Taliban militanı uluslararası koruma altındaki Kabil'e girdi ve kurulan rejimin bütün kalelerini vurdu. Hemen ardından “Taliban'la pazarlık” açıkça konuşulmaya başlandı. Garip gelmiyor mu? Bu paragrafta anlatılan her şey çelişkilerle dolu. Ama gerçek bu. Bildiğimiz bütün cephelerde oyun böyle oynanıyor.

İşte böyle bir dönemde Türkiye'de Pakistan ve Afganistan liderleri bir araya getiriliyor. Tam bu sırada İngiltere'nin Afganistan konferansı çalışmaları son aşamaya geliyor. Türkiye, İngiltere ABD, Taliban'ı merkez alana çekecek yeni bir süreci başlatıyor sanki. Soru şu; Taliban'la pazarlıkları Türkiye mi yürütüyor?

 

İsrail Lübnan'a saldıracak

“Alçak Koltuk” rezilliği ile Türkiye-İsrail arasındaki en büyük bunalıma imza atan İsrail Dışişleri Bakan yardımcısı Daniel Ayalon; yeni bir iddia ile gündemde. Üstelik bu sefer, Lübnan'a yönelik İsrail saldırılarını haber verir gibi. Ayalon; Hizbullah'ın ileri teknoloji ürünü füze denemeleri yaptığını iddia etti. Hizbullah mensuplarının füzelerin kullanımı konusunda eğitildiğini, İsrail savaş uçaklarına karşı kullanılacak füzelerin Lübnan'da konuşlandığını öne süren Ayalon'un sözleriyle İsrail'in son haftalardaki uygulamaları örtüşüyor.

Lübnan Başbakanı Saad Hariri'nin Ankara ziyareti sırasında bu ülke hava sahasında taciz uçuşları yapan, Gazze ve Güney Lübnan'a yeniden saldırı niyetlerini gizlemeyen İsrail'in, içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için krize ihtiyacı olduğu ortada. Üstelik böyle bir kriz, Türkiye'ye de verilmiş bir cevap olacak. 23 Ocak'ta askerlerle Benjamin Netanyahu arasındaki görüşme sırasında bir bakanın, “Lübnan'a üçüncü saldırı gündemde, Tel Aviv askerleri bu amaca yönelik mobilize ediyor” şeklindeki sözleri, bu ihtimalin ne kadar yakın olduğuna işaret ediyor.

Bu endişeyi ciddiye alıyoruz. Türkiye'nin merkezinde bulunduğu, bölgesel yakınlaşma, en son Hariri'nin “yakında Türkiye ile serbest ticaret anlaşması yapacağız” açıklaması ve Türkiye'nin Lübnan-Suriye gerginliğini yumuşatmaya yumuşatmaya yönelik girişimleriyle daha da “tehlikeli” bir hal aldı. İsrail açısından bu yeni denklem mutlaka boşa çıkarılmak zorunda. İran'dan Akdeniz kıyısına kadar bütün bölgeyi yakınlaştıran sürecin başarılı olması İsrail için intihar anlamına geliyor. İşte bunun için yeni bir krize ihtiyaç var!

 

Yenişafak'tan Elazığ'a teşekkür

Yeni Şafak gazetesi 16. Kuruluş yıldönümünü Elazığ'da kutladı. Benim için sadece bir kutlama değildi bu. Anadolu şehirlerinin bölgeye ve dünyaya açılma mücadelesine yakından tanıklık etmek için iyi bir fırsattı. Daha önce, Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan'ın, sınırın Suriye tarafındaki Rakka Valiliği'ni ziyaretine katılmıştım. Türkiye'nin bölge genelinde öncülük ettiği, inşa etmeye çalıştığı önemli projelere Urfa'nın katkılarına tanık olmuştum. Cumartesi ve Pazar günü Elazığ'da aynı şeyi gördüm. On yıl önce devletin yapabildiği şeyleri artık şehirlerimiz yapıyor, yapmaya çalışıyor. Elazığ'da da bunu gördük. Bir kentin ne kadar canlı olabileceğini, Türkiye'nin iç huzuruna ne ölçüde katkılar sunabileceğini, tarihi/kültürel zenginliğinden nasıl güç alacağını fark ettik.

Önceki ve Sonraki Yazılar