Türkiye’de Üçbuçuk Parti Var..!

Türkiye'de Üçbuçuk Parti Var..!

O meşhur 12 Eylül olayları olduğunda daha ilkokula yeni başlamıştım. Çoğu olayları hayal mayal hatırlıyorum. O zamanlar Kocamustafapaşa'da oturuyordum. Bir gün Çınar Karakolu'nun karşı kaldırımından geçiyordum. Teröristin bir tanesi bir anda karakolun hemen yanındaki aracın altına bomba bırakıp kaçtı. Olaylar saliselik gerçekleşiyordu ve ben de bir film gibi seyrediyordum. Terörist kaçar kaçmaz karakolda nöbet tutan hafiften şişmanca biri hemen arabanın altına girip o bombayı etkisiz hale getirdi. O cesareti gösteren memura, o zamanın valisi Nevzat Ayaz madalya takmıştı ve ben bunu o zaman siyah beyaz olan televizyonumuzda seyretmiştim.

Sadece aklımda kalanlar bu değildi tabii ki; geceleyin bizim evin karşısında silah atıldığı zaman hemen babam bize bağırarak “herkes yere yatsın” derdi. Çok iyi hatırlarım, büyük abimin ağlayarak eve gelip kendisini bizim safa geçmedin diye silahla tehdit edildiğini söylemesini.

O zamanlar büyük karmaşıklıklar vardı ama herkesin bu ülke uğruna bir ideolojisi vardı. İyi ya da kötü. Bir amaç etrafında endekslenmişlerdi. Her ideolojiyi lider yapma peşinde olanlar olduğu gibi bundan nemalananlar da vardı haliyle. Ama bu zamanki gibi nemalananlar pek itibar görmezdi.

Seksen sonrası Türkiye çok acayip bir kabuk değiştirdi. Turgut Özal dönemiyle birlikte Türkiye büyük atılımlara imza attı. Teknolojide sınır tanımaz olan Türkiye kültür olarak da fevkalade değişikliğe uğradı. Bu değişiklik tüm kesimleri etkiledi. İster ülkücüsü olsun, ister solcusu, isterse de dindarı. Herkes bu değişimden nasibini aldı.

Bu değişim fırtınasıyla birlikte ideoloji tamamen beyinlerden silindi. Beyinlere sadece lüks yaşam ve teknolojinin nimetlerinden faydalanma yerleşti. Öyle ki, parayı gören dindarlar bile inançların ödün vermeye başladı. Keza bu sadece dindarlar için de geçerli değildi. 12 Eylül öncesinin o ateşli solcuları bile değişimle birlikte saflarına yüzseksen derece döndürdü.

12 Eylül sonrasının Anavatan Partisi'nin etrafında hep ihaleci kişiler doldurdu. Bir taraftan ülke kalkınırken bir taraftan da yeni yeni işadamları türemeye başladı Türkiye'de. Herkes kesesinin doldurma uğraşındayken Anavatan Partisi yavaş yavaş çöküş süresine girdi ve bazı entrikalarla birlikte kendi sonunu hazırladı.

Anavatan Partisi iktidardan düştükten sonra belli bir süre Türk ekonomisinde büyük krizler yaşandı. Velhasılında kahır çoğunluğun oyuyla Akparti dönemi başladı. Türkiye'de kabul gören daha doğrusu çekirdek tabanı olan 3,5 parti var. Bunlar; Sosyal Demokratlar (CHP'liler), ülkücüler (MHP'liler) ve dindarlar (SP'liler) ile bunların karışımından oluşan, belli fikirleri olmayan ve alternatifleri sadece çoğunluğa endeksli olan kararsızların partisi.

Akparti bu karışımdan ortaya çıkan, Türkiye'deki kararsızların oluşturduğu, belli bir tabanda yer almayan bir parti. Bu karışımda en fazla yer alan, aşırı baskı yedikleri için dindarlardı. Dindarlar da artık çarkın dişlilerinde yer aldılar ve ihale peşlerinde kendilerini ziyadesiyle göstermeye başladılar.

Akparti'ye oy verenler, bir dahaki seçimde yine aynı partiye oy verecek diye bir garantisi yok. Dediğimiz gibi oyların büyük çoğunluğu belli bir fikirleri olmayan ve başka alternatif bulamayanlardan oluşuyor. Akparti de bir gün Anavatan Partisi gibi bir gün eriyip gitmesi muhtemel.

Bundan dolayı taban genele yayılmadıktan sonra Türkiye siyasi olarak belli bir istikrara oturması zor. Tabanın genele yayılmasını da şu anki ekonomik şartlar hiç el vermiyor. Çünkü dış mihraklar hiçbir zaman ikinci ya da üçüncü dünya devletlerin siyasi istikrar olmasını istemezler. Kapitalizmin çarklarını vahşice bu ülke insanlarının üzerinde döndürerek kendi refah yaşamı sağlamaları ancak, böyle ülkelerin ekonomisini karıştırarak, krizler çıkartarak siyasi istikrarı sağlamamakla oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.