Haksızlık etmeden yaşamak

Yerin bilmem kaç metre derinliklerinde “büyük patlamayı yapıp” evrenin oluşumunu bulmaya çalışıyorlar. İnsanoğlunun serüveni; yüzyıllardır nereden geldik nereye gidiyoruz? sorusuna cevap aramak.. Ne büyük bir zaman kaybı bu böyle! Oysa bu sorunun cevabını 1500 yıl önce vermiş olmalıydık… Yoksa cevabı bilmek, bulmak işimize gelmiyor mu? Çünkü cevabı bilmek insanın sırtına ekstra bir yük yükler. Ve taşımak gerekir bu yükü. Yani sağlam omuz gerek evvela…Oysa hep farkındaydık ve biliyorduk yerimizi.. İnsanoğlu tarihi boyunca hep cevaplardan kaçtı..Cevapları bulmak işine gelmedi.Affedilir gibi değil içinde bulunduğumuz girdap.Karmaşık bir hale getirdik hayatı.Oysa hayatı karmaşık hale getirmek “kaçmakla” eşdeğerdir.

Bana kalırsa bütün cevaplar üstünde bir cevap var ve başkada cevaba gerek yok; haksızlık etmeden yaşamak..Bunun bir anlamı yok mu?Haksızlık etmemek…Belki bunu başarabilenlerin anlayacağı bir şeydir bu.Belki bunu başarabilen diğer doğru cevaplara ulaşmayı hak eder. Bildiğimiz en basit kesinle işe başlayacak kadar cesur değilsek, cevaba ulaşmak için göze aldığımız bir şey yoksa cevabın ne önemi var…

İnsan inandığı en basit ne varsa onun peşinden gitmeli..Ulaşmak istediğin bir kesinlik yoksa eğer bu bizi yaşayan hayaletler yapmaz mı? İnsan, hayatı anlamlı kılmak adına cevapları muhakkak kendi bulmalıdır. Söylenenler, konuşulanlar ezberden ve magazinden başka bir şey ifade etmez. Bizler yıllarca bir cevap bulmuş gibi hayat yaşadık ve yaşıyoruz. Ancak cevapları biz kendimiz bulmadık. Doğruyu ve kesin bilgiyi ulaştığını iddia edenlerin cebimize iliştirdiği cevaplardı onlar.Bu şekilde yaşadığımız basit ve sıradanlığı hayat sandık…Hayata sıkı sıkı bağlandık bu cevaplarla..Tüm cevapları bulmuş gibi!!Artık bu vakitten sonra doğru cevapları bulsak bile bunu önce kendimiz yırtacak kadar inandık başkalarının cevaplarını..Halbuki insanın bildiği en basit doğru o kişi için girilecek bir kapıydı.Tüm kapıları kapattık…

Şimdi artık alışkanlıklarımız oldu. Tüm zihinsel ürünleri fırından almaya çalışıyoruz taze ekmek gibi… Hayata anlam katan, insanı insan yapan şey sormak, sorgulamak ve cevap bulmaktır. Bana kalırsa birey olmak budur. Kendi lügati olan herkes bireydir. Endişesiz, sürekli hayata tazelik katan bir kaliteyle yaşamak için başkalarının değil bizzat kendimizin bu yolda uğruna adadığımız soruların cevapları için yol almak gerekir.Biz yolda öğreneceğiz her şeyi..Yolun başında elimize verilen bir diğerinin hayata ve insana dair verdiği cevaplarla yolun sonunu getirmek mümkün değildir.O yüzden yaşadığımız hayat bizim değil üstelik basit,sıradan, ve magazin bir hayat..Kayda değer hiçbir yanı yok.

En basit doğrunun peşinden gidecek ve gereğini yapacak kadar ne kalite bıraktılar insanlarda nede buna harcayacak bir enerji. Artık o kadarki silah zoruyla cevaplar konulmaya başlandı önümüze. Başkalarının kurguladığı bir yaşamı, doğru ve kesin bir inançla bağlanmamız istendi. Çaresiz başkalarının cevapları üzerine kurduk bu iğrenç küçük hayatı.

Ancak insan olmanın şerefini kaldığımız bu yerden bile olsa yakalama şansımız yine var. Öncelikle önümüze konulan, cebimize iliştirilen, kafamıza yerleştiremeye çalışılan , hayata dair bulduklarını sandıkları cevapları üzerimizden silkip atmak gerekecektir.. Rol yaparak değil sahici bir hayatı yaşama imkânı elimizde.Önce haksızlık etmeden yaşamakla başlayabiliriz sonu Tanrı’ya çıkan bu insanlık yolculuğuna..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum