Bir Telafisizlik Durumu: Annesizlik

 

Bir türkü gibidir anne bağrı…

Kimi zaman hüznün en derin sokaklarında dolaşır, hasrete bulanırsınız… Gözyaşı yürekten mi akar, yüreğe mi akar karar verilmez!

Sen baktığında şurayı görürsün de, anne baktığında öteyi görür!

Anne senin henüz ‘Tay tay’ dönemlerinde tıpış tıpış basan ayaklarınla günü geldiğinde nerelerde ne kadar toz çıkaracağını bilendir.

Nerelerde sağlam basacağını hisseder, neler de ayakların kayar, nerelerde sürçersin duyumsar!

Zirveye yürüdüğünde de tanır ayak sesini, çamura bulanıp kaydığında da en büyük acıyı o hisseder.

Gecenin bi vaktinde buruk bir acıyla uyanıyor ve gözlerini ovuştururken ‘Hayırlar’ diliyorsa anlarsın ki, bazı sarsıntıların öncülleri gelmiştir.

Gelmiştir de anneyi tatlı uykusundan uyandırmıştır.

Sonrası dil duada, göz seccadede, parmaklar tesbihlerdedir.

Anneler duadır aslında. İçi dışı duadır.

Kapının zili çalsa ‘Hayırdır inşallah’ ile açılır.

Telefonun zili acı acı çalsa yine ‘Hayırlara karşıdır’ dildeki kelam.

Göz uzaklara dalarsa da öyle, oturduğu yerde azcık uyuklasa da!

Kısacası annelerimiz dualıdır.Dili de öyle, yüreciği de!...

Annelerin hayır duasını alan evlatlar da hep hayır ve kolaylık üzere olurlar.

Annesi olmayanlar duasız başlarla hayata… O nedenle de daha çilelidir hayatları… Yokuştur yolları…

Karınları doysa da ekmeğe aşa, sîneleri doymaz şefkate!

Yıkık olur yüreklerinde bir yerler…

Kapatmaya çalışılır elbet, gösterilmek istenmez. Ne var ki, annesiz bir evlat her yerde bellidir. Seçiliverir.

Bakışındaki ürkeklik annesizliktendir. Eve gidildiğinde sımsıcak bir sarılışın olmayışındandır.

Dizine yatıp dert yanamayıştandır.

Yine anneden uzak kalışlarda böyledir.

‘Gurbet elde bir hal gelir başına’insanın annesiz oluşu nedeniyle!

Geceler daha bir karanlıktır. Ürkütücü sesler daha bir delicedir. Yürek daha bir ürkekçedir. Ayaklar daha tırsık… Bilirim…

 Bilirim annesizlik zordur.

Telafisizdir.

‘İkmal edilemeyen’, telafisi mümkün olmayan bir durumdur annesizlik!

Yerine ne koysanız dolmaz. Avuntudur.

Soğuk havalarda daha bi bastırır insanı annesizlik!

Hava mı daha soğuk, yürek mi daha fazla buzlu karar verilemez.

Yıllardır ‘Gurbet sünnetini’ yaşayarak bu durumu talim ettim.

On bir yaşın anneden uzak kalış tınısını çok dinledim.

Sabahın aydınlığına annesiz çıkmanın kimi zaman ne kahredici bir azap olduğunu tattım.

Her sabah anne evinde uyananlar elbette bunları kolay anlamayacaktır ama dilerlerse hissedebilirler.

Bir annenin hayır dua ile arkadan kapı örtüşünü uzak kalmayanlar ne bilsin?

Ne bilsin her eve gelişte mutfaktan enfes kokular eşliğinde kapıda annenin karşılamasını ondan uzak düşmeyenler?

Nereden bilsin balkonda çarpan kalbi?

Yol bekleyen nemli gözü, ürkek yüreği? Ne bilsin?

Ben bunu hep bildim. Çünkü uzaktaydım. Sene de bir veya iki hafta ancak görebiliyordum.

İnsanlar tatile aileden uzak bir yere giderken ben tatili anne dizinde yapıyordum. O nedenle kimselere bir deniz kıyısı hikâyesi anlatamadım. Bir tatil beldesi öyküm hiç olmadı.

Her bayramı, her tatili annemin yanı başında geçirmeye çalıştım.

Son gidişim annemin yanına tatil niyetiyle olmadı. Olamadı!

Onu tatile uğurlamak için gittim. Dünya görevinin terhis zamanı gelivermiş meğer. 74 yıllık görev tamamlanmış, ‘Geri dönüş’ çağrısı almış anacığım.

Oysa biz onu bir gün sonra doktora götürecektik. Şişmeye başlayan ayaklarına Kayseri’de bir çare arayacaktık. Hazırlık yapmıştık gitmeye.

O bizden erken davrandı. Hakka yürüyüşünü doktordan önceye aldı. Bir gün önce bize sürpriz yaptı. Dünyadan tatile çıktı. Görevini tamamladı.

Babamın çağrısıyla yaşadıkları yere, Yozgat/Sarıkaya’nın Karaelli köyüne gittik.

Bizi her zaman karşıladığı yerde, girişte (Hayat) karşıladı. Ama bu defa oturmuyordu, uzanmıştı. Dünya görevini bitirmiş olmanın huzurunu taşıyordu üzerinde.

Bembeyazdı! Ebediyete müteveccihti. Mutluydu sanki.

O yumuşacık yüzünde dolaştırdım ellerimi son defa…

Kaşını, gözünü, alın çizgilerini hissetmeye çalıştım. Hayatının özetini gördüm orada! O kıvrımlarda babam vardı, ölen ağabeyim vardı, ben vardım, kardeşlerim vardı, torunları, gelinleri, akrabalarımız, komşularımız hepsi oradaydı.

Hayatının kısa bir özeti gibiydi yüzü.

Ezan oradaydı. Sela oradaydı. Namaz oradaydı. Vakit oradaydı. Sabah, kuşluk, öğle, ikindi, akşam, yatsı…

Tarla oradaydı, harman oradaydı. Bostan oradaydı, çapa oradaydı. Yaz, kız, varlık, darlık hepsi oradaydı.

Hatır oradaydı, gönül oradaydı.

Gözü kapalıydı ama sanki gözlerime bakan gözleri oradaydı!

Sessizleşmişti ama torununa seslenişi olan “Muhammed canııımmm”  nidası oradaydı.

Babamın adını kültür gereği hiç söylemezdi ama razı oluşu oradaydı.

Ellerim yüzünde dolaşırken bunlardı hissettiklerim…

Yüreğim ağzımdaydı, ama bu geveze ağız bir tek kelam bile edemiyordu! İç çekiyordu sadece!İçine çekiyordu anacığını!..

Sonra anacığımın ayakaltlarını öptüm sessizce…

Koklayarak.

Bilirim daha önce yeltensem yaptırmazdı. Şimdi savunmasızdı. Kim bilir o da bundan memnundu.

Evlatları hep beraber annemin yolculuk öncesi paklanması için sarsmadan bulunduğu yerden alarak bahçeye yıkanması için hazırlanan yere getirdik. Bu görev yerine getirildikten sonra tekrar yanındaydık. Yüzüne sürdüm yüzümü… Belki anne kokusu siner üstüme diye…

Sonra yine ayacıklarını öptüm son kez içime çeke çeke…

Annem doldu içime! Üstüm başım annem oldu.

Ne de güzel oldu!

Uğurladık annemizi sonsuzluk kapısından!

Ertesi gün yine yanındaydım.

Artık ayaklarını koklayamıyordum ama toprak yine annem kokuyordu.

Kur’an okudum ona her zaman istediği gibi.

Tandır başında okuduğum ilahileri bu defa kabri başında okudum.

Çocukluğundan beri babasının zikri olan ‘Entel Baki, Entel Hak’ zikrini yaptım ve yüreğimin teline dizdim dualarımı…

O toprak anasının kucağında uyurken bende onun kucağına uzandım boylu boyunca!

Yine beni uyuttu yanında!

Yine sımsıcaktı. Yine ısıtıyordu.

Bir misafir telefonu uyandırmasaydı kim bilir daha kaç saat sinesinde soluklanacaktım.

Canım annem!

Bayramları yanında geçirmek için gelirdim hep!

Yine geleceğim.

Hem bayram etmek için, hem de bayramına tanık olmak için!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum