EVREN KAPISI

FAZIL Hüsnü Dağlarca “Kişi, evrene açılmış bir kapıdır. Nasıl bu kapıdan dışarı çıkmaz, nasıl araştırmaz ötesini? Sanıyorum, yalnız şiir değil, yalnız sanatın öbür türleri değil, zanaat da bunun araştırılmasındandır.” diyor.

Sanat yapanların evrenden uzak kalmaları düşünülemez. Üstat ne kadar doğru bir yere temas etmiş.

Bahçesinden açan gülü fark etmeyen bir yürek hangi dizelere beşiklik edecek?

Gülen bir yüzün yaydığı enerjiyi, mahzun bir bakışın unutulmaz etkisini yakalamadan yazar olunabilir mi?

Elbette olunamaz.

Evren doğduğumuz mekân. İçinde emeklediğimiz ve sonsuz iç ve dış yolculuklara çıktığımız nokta.

Varlık ayetlerini dem be dem okuduğumuz kitaptır evren.

Ve her okuma ayrı bir fikir, kültür, tefekkür açılımı sağlar zihnimize.

Zihnimizle sağladığımız bu sorgulama, onaylama, hayret etme, hayran olma süreçleri bizi ruh dirilişimize götürür.

Burası çok önemlidir.

Ruh iklimimizin dirilişe, bahara ermesi milattır.

Beşer noktasını geride bırakma çizgisidir. Artık ilkellikten ayrılma zamanı gelmiştir. İnsanlık merdivenlerinin önüne gelinmiştir.

Önümüzde çıkılması gereken nice basamaklar vardır.

Her basamak bizi bir üst basamağa çıkma heyecanı verir. Sorumluluğu da.

Bu basamaklar anlama basamaklarıdır.

İdrak etmektir.

Neyin ne olduğunu bilmektir. Ne için olduğunu bilmektir.

Yürüyüşümüz kimedir, nasıldır bunlar üzerinde yakîn bilgi elde etmektir.

Evren kapısı bambaşka kapılar açmıştır.

Sonsuz hayretler önündeyizdir. Niyaz secdelerine kapanmaktayızdır.

Evet, evren kapısı aklın ışığı yakmıştır. İdrake yol göstermektedir.

Yüce kitabımızın evren ayetlerini okuyan, açan ve açıklayan bir kitap olduğunu gördüğümüzde ise okuma coşkumuz biraz daha artacaktır.

Bu okumalarımızla ruh diriliğimiz hakikat baharına erdiğinde evrenin dışımızdaki evrenle sınırlı olmadığını göreceğiz.

Esas uçsuz bucaksız evrenin içimizde dürülü olduğunu ve çağrının buraya yapıldığını fehmettiğimiz zaman ise olaylara bakışımız tamamen değişecek.

Sözü içeriye söylemeye başlayacağız. İçerinin içeriye seslenişi de diyebiliriz biz buna.

Sözü içeriye söyleyenler, kendi iç evrenini temaşa etmeye başlayanların nazarları artık dıştan içe çevrilmiştir.

Afaktan enfüse dönüştür bu. En esaslı dönüş.

Dışa kendini kapama, içe açma eylemi başlamıştır.

Kızgınlıklar, öfkeler, kırgınlıklar, sitemler, saldırganlıklar, çekememezlikler, kıskanmalar pılını pırtını toplayıp gitmiştir. Çünkü bunlar dış evrenin bitmez tükenmez konularıdır.

İç evren sükûnet ister. Dinginlik arar.

Başkasına değil kendine bakar. Kendi noksanına ârif olur. Bunu başaranların ise öteki ile mücadelesi yoktur.

Muhabbeti vardır, şefkati vardır, bağışlaması vardır.

Dahası aşkı vardır.

Sahici aşk bu… Kendinden kendine yansıyan…

Dış ve iç evren yürüyüşlerinizde, kendini arama ve bulma eyleminizde başarılar dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.