Göçtüm Ben!

Göçmekteyim an be an!

Sürekli bir hareket ve intikal halindeyiz. Hâlden hâle geçişimiz, göçüşümüz var.

Duygudan duyguya geçiş yaparız. Fikirden başka bir fikre geçeriz, göçeriz.

Önce toparlanırız. Derleniriz, toplanırız. Denklerimizi yaparız. Kırık dökük eşyalarımızı bir kenara bırakırız. Bize yarayacak, ihtiyaç duyacağımız neler varsa onları özenle paketleriz öyle göçeriz.

Göçmek yenilenmektir. Yeniden fidan olmak, ardından meyveye durmaktır.

Göç yıkanmaktır bir bakıma. Kirlerden kurtulmak, tertemiz olmaktır. Nefes almasıdır bedenin. Ağırlıklardan, yorgunluklardan kurtulmak, onları geride bırakmaktır.

Göçler yeniler…

Çocukluk evrelerinden gençleşerek göç ederiz. Oradan ilk yetişkin yıllarına doğru sürer göçüşümüz. Ardından da ömrümüz varsa ileri yaş dönemlerine erer göçüşlerimiz.

Her dönemde bıraktıklarımız olduğu gibi erdiklerimiz, kavuştuklarımız olur.

Sevmelerimiz olur. Yeni dostlar ediniriz. Yüreğini okuduğumuz arkadaşlarımız olur. Yüreğimizi dokuyan dostlar gelir dünyamıza. Zenginleşiriz. Göçlerle çeşitlenir dünyamız. Renklenir.

Bir göze bakmanın ne demek olduğunu öğrenir eski kaba saba halimizden göç ederiz.

Hatır sormanın zarif şekillerine muttali oluruz. Eski dağılmış savruk hallerimizi geride bırakır yeni nezaketlere göç ederiz.

Aklımız ermeye başladıkça diğer yandan aklımızın her şeye ermediğini fark ederiz. Yeni bir bilince göçeriz bu şekilde… Daha fazla ölçüp biçmeye başlarız. Buna göre iş tutarız. Yanlış kararların can yakan azaplarına düşmemek için titizleniriz. Her işimizi aklın terazisine vururuz. Uygunsa yaparız, değilse vazgeçeriz veya erteleriz. O zaman çocukluk mızmızlarımızdan, illa da olacak mümkünü yok şeklindeki ısrarlarımızdan akla uygunsa yapalım noktasına göç ederiz.

Bir süre böyle yol alırız. Aklımız bize yoldaş olur. Her şey yerli yerindedir. Zamanında yapılır. Ne önce, ne sonra. Ne eksik ne fazla.

Derken bu mekanik akıl yürüyüşü rutin hâle gelir. Sıkılmaya başlarız. Yok bu değil aradığımız düşüncesi içimizden sürekli bizi dürtmeye başlar. Göçme vakti gelmiştir. Hicret emri alınmıştır.

Akıldan gönle göç etme hazırlıkları başlar. Yine eksik ve fazlalar hesap edilir. Muhasebeye oturulur. Kâr zarar analizi yapılır.

Ve ardından sefer başlar.

İstikamet aşkın ve hakikatin merkezi gönül!

Bitmez göçüşlerimiz. Yalandan doğruya gözeriz, oradan sadakate…

Riyadan, gösterişten, başkaları için bir şeyler olma/görünme sevdasından tevazuya göçeriz. Ben demekten, bana demekten sen demeye, sana demeye göçeriz. Biz oluruz. Şaşır görmeyi bırakır, çift görmekten vazgeçeriz. Birlik deryasına gark oluruz.

Damlayım ben deryaya göçen. Senim ben, benlikten göçen. Demem o ki, bir damla iken ummana ulaşma yolunda göçüp durmaktayız. Bunu sahraya düşen değil deryaya düşen damla olmak için yapmaktayız. Bir mânâ büyüğümüzün “Sahraya düşen damla/ Ummanı nerden bilsin?” ikazını kulağa küpe değil gönlümüze halka yapmışız.

İşte bu sebeple hüznüm ben sevince göçen…

Kederim ben neşeye göçen…

Varlığım ben yokluğa göçen…

Harfim ben, kelimeye oradan da cümleye göçen.

Sevdayım ben, kendimden sana göçen.

Kuru kütük durumundan yaş olmaya, hayata göçenleriz. Öyle olmamız gerekir en azından. Hissizlikten gönül duyuşlarına, tamtakır olmaktan yeşermeye göçmek… Kendinden başkalarını da duymak ve onlara koşmak da en güzel göçüşlerdendir.

İşte bu nedenle aklım ben gönle göçen…

Bedenim ben yüreğe göçen diyenlerden olmamız gerekir. Hedefimiz sürekli bulunduğumuz anlam katmanından bir üst metreye göçmek olmalı… Bunu başaramadığımız zaman yani göçen olamadığımız vakit göçük altında kalanlardan oluruz.

İnanın.

Kimse ne varlığımızdan, ne aklımızdan, ne de yüreğimizden haberdar olur. Hiçbir duygu, hiçbir güzellik, hayır ruhumuza göç edip yerleşmez, karar kılmaz.

Birde hayat göçüyor, akıyor. Bir yıl daha göçmek üzere ömrümüzden…

Sevdiklerimiz göçüyor hayatın öte yakasına… Yaslarına gidiyoruz bizde… Gün gelecek biz de göçeceğiz. Hücrelerimiz her an yenilerek, ölenlerin yerine yenileri yaratılarak zaten bu işlem sürüp gidiyor. Sürekli damlalarımız deryaya, okyanusa akıyor. Gün gelecek o akış da tamamlanacak.

Kısaca göçümüz kötülükten iyiliğe, hazımsızlıktan toleransadır. Dar görüşlülükten engin gönüllülüğüne geçiştir, göçüştür.

Kıskançlıktan, paylaşıma doğru olsun göçüşümüz…

Öfkeden sabra, cimrilikten, cömertliğe, ilimden irfana ve oradan da aşka olsun hicretimiz.

Göçüşümüz aşkadır.

Aşka göçmeden, hicret etmeden, varlık dağını delmeden, kendimizden vazgeçmeden, damla iken deryaya akmadan, ummana ulaşıp buluşmadan, karışmadan adam olmak mümkün değil.

Aşık olmak da! Aşk olmak da!

Göçüşlerimiz hep iyilikten yana olsun. Ondan yana olsun!

Hadi birlikte söyleyelim. Söyleyelim ki, niyet olsun. Gönül niyazı olsun.

Göçtüm ben. Sana göçtüm!

29.12.2012 canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat https://www.facebook.com/iyibakkendine7   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum