KAYIP DEĞİLSİN CEYLANIM!..

CEYLANIM, bakma öyle mahzun mahzun!..

Ötesi berisi yok. Biz, birlemişiz iyiyi kötüyü, varlığı yokluğu, azlığı çokluğu, açlığı tokluğu hayatın. Sırtımıza vurmuşuz sevdanın yükünü de savuşmuşuz aşk bilmezlerinden yanından, yöresinden.

Hani demiştik ya, biz burada eğleşmeyelim, aşksızların diyarında kalırsak eksiliriz…

Fâtıma olamayız. Hâneye giremeyiz. O kapının eşiğinde nöbet tutamayız.

İnfak idrakine ulaşamayız. Bölüşmenin birlemek olduğu zevkine varamayız.

Hani demiştik ya Koca Yunus’tan ilhamla, aşksızlarla sohbet etmeyelim. Onlarla ‘Sohbet-i cânân’ olmaz.

Aşksızlarla oturup kalkarak ‘Vuslat-ı yâr’ olmaz.

Aşksızlarla zaman öğüterek yaşarsak yücelerin gönül niyazlarından hisse düşmez yüreğimize…

Tam da böyle demiş kavilleşmiştik hani. O gün nasıl baktınsa gözüme yine öyle bak Ceylanım, yine öyle bak!

Ta derinlere işlesin gözünden gönlüme intikal eden cereyan Ceylanım!

Yine o cereyanı istiyorum, ciğerdelen o cereyanı!

Yine o sönmez yangını başlatan bakışını istiyorum Ceylanım!

Bakma öyle mahzun, mahzun.

İçini çekme öyle. Nefes ver yine en tazesinden…  Sonbahar, son baharımız olmasın Ceylanım!

Ekim yeniden ekimimiz olsun hakikate, gönlün sevda toprağına Ceylanım.

Bir ceylan sekişi gibi görünmezleştin ama bir o kadar da gönlümde netleştin, ebedileştin.

Yine de bakma öyle Ceylanım!

İlk yarayı göz alır demiştik hani bir dilleşmemizde… Ben de yara alacak yer mi kaldı Ceylanım. Yüreğim hem senle bütün, hem de pâre pâre değil mi Ceylanım?

BİLİYOR musun yıllar evvel bir söyleşide Emin Işık Hocam “Bülbül sesi dinlemek istiyorsanız Karacaahmete” gidin demişti.

Gitmiştim, dinlemiştim de!

Artık mekân eyledim orayı ama bülbül sesi dinlemek için değil Ceylanım.

Seni dinlemek için.

Avazın avazıma karışsın için!

Sesin sesime can versin için!

İKRAM ederdik hani, sana cennette sofra kurdurtan nuru baki olan hocamıza… Gelirdi her toplantı sonrasında!..

Diyorum ki, o sofra bu sofranın dünyaya yansıyan gölgesi miydi acaba? Cevap versene Ceylanım! Gölgesi miydi?

Onun Ehl-i Beyt sofrasına, sohbetine bağdaş kuruyorduk ilkin. Yoksa âriflik düşmez payımıza diyorduk. Gönül bayramında sofraya oturamayız diyorduk. Öyleymiş gerçek Ceylanım, öyleymiş!

CEYLAN gözlüm. Maralım.

O taraf bu taraf, bu taraf o taraf ama tarif için söylemek gerekirse biz bu tarafta böyleyiz. Bildiğin gibi yani!

Gönlümüzde bıraktığın merhamet kuşu, gözümüzde gözünle bıraktığın o ışıltılı bakış, çehremizdeyse hiç gitmeyen gülüşün var!

Yalnızlığımızda sen varsın Ceylanım! Çokluğumuzda da sen, yoksunluğumuzda sen!

Göremiyoruz evet. Gayıbsın ama asla kayıp değilsin!

Kayıp değilsin Ceylanım!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.